Türk siyasi tarihine "Postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat 1997'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının üzerinden 25 yıl geçti. 54. Refah-Yol hükümetinin istifaya zorlanarak başörtüsü yasağı ile binlerce genç kızın mağdur edildiği kirli vesayet sürecinde, en çok da başörtülü öğrencilerin başlarını açmaya zorlamak için kurulan "İkna Odaları" akıllara kazındı. Rektörlüğünü Kemal Alemdaroğlu, Rektör Yardımcılığını ise daha sonra CHP milletvekili olan Nur Serter'in yaptığı İstanbul Üniversitesi'nde kurulan ikna odalarıyla, adeta insanlık suçu işlenirken, başörtülü öğrencilerin kamera karşısında başlarını açmaya zorlanmaları, 28 Şubat'ın gençler üzerinde bıraktığı en şiddetli psikolojik işkenceler arasında yerini aldı.
O GÖRÜNTÜLER NEREDE?
15 Temmuz Derneği'nin düzenlediği "Hafızanda Ne Var?" programında konuşan gazeteci Gülşen Özer ise o günlerden geriye aklında tek bir sorunun kaldığını söyledi. "Nur Serter'in karşısına oturttuğu ve kız öğrencilerden başlarını açmasını istediği İkna Odası kayıtları nerede?" diye soran Özer, o dönemle ilgili sadece askerlerin yargılanmasının yetersiz olduğuna dikkat çekti.
O dönemde, "Psikolojik Bir İşkence Metodu Olarak İkna Odaları" adlı kitabın yazarı da olan Özer, programda yaptığı konuşmada, "2000'lerin başında bir gün TV'de Nur Serter'in ikna odalarında kızlarla çay, kahve içip sohbet ettik dediğini duyunca kendimi tarihe karşı sorumlu hissedip bu kitabı yazmaya başladım" dedi.
28 Şubat yargılamalarıyla ilgili başörtülülerin intikamcı, kindar diye lanse edildiğini ifade eden Gülşen Özer "Biz bu dünyada adaletin tesis edilmesini istiyoruz. İkna odalarını kuran Nur Serter hakkında davalar açıldı. Ben ona çok büyük cezalar verilmesini değil mesela ikna odalarında bir erkek kameraman var. Kızların başını açtırarak orda kayıt aldı. Bunu devlet için yaptıysa bu kayıtların devlette olması gerekir. Devlet için yapmadıysa devletin üniversitesinde bunu nasıl yapar? Bu görüntüler nerede?" dedi.
"BİR İŞKENCE METODUYDU"
Psikolojik Bir İşkence Metodu Olarak İkna Odaları kitabının da yazarı Gülşen Özer: "2002 veya 2003'tü. Yasakçıların çok güçlü olduğu bir dönemdi. Bir gün televizyonda Nur Serter'in açıklamalarını gördüm. Biz kızlarla sadece sohbet ettik, çay içtik diyordu. Benim gördüğüm tabloda ise kızlar o odadan çıkıyor ağlıyor, perişan olmuş haldeler. Psikolojileri bozulmuş durumda. Tehdit ediliyorlar ya başını açacaksın ya da okula gelemezsin. Başın açık çok güzelsin deniyor kızlara. Nur Serter'in o açıklamasını dinleyince kendimi tarihe karşı sorumlu hissettim ve kitabı yazmaya başladım. O günlerde ümitli değildik. Gelecekte bizim çocuklarımız ne olduğunu bilsin belki bunun üzerine film yaparlar, roman yazarlar diye düşündüm. Ellerinde bir veri olması için İkna Odaları'nı yazdım."