Bolu Belediye Meclisinin su ve nikah ücretlerine yönelik ayrımcılık içeren kararlarının iptali talebiyle Uluslararası Mülteci Hakları Derneği tarafından dava açıldı ve Bolu İdare Mahkemesi, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'a "dur" dedi, yürütmeyi durdurdu.
MEVZUATA AYKIRI
Bolu İdare Mahkemesine dava açan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Genel Başkanı Abdullah Resul Demir, verilen karar hakkında şunları söyledi; "Mahkemenin daha önce telafisi imkansız zararlar doğabileceği gerekçesiyle geçici olarak hükmettiği yürütmenin durdurulması kararından farklı olarak bu kez işlemlerin ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olduğu, ayrımcılık içerdiği ve meşru bir temelinin olmadığı da tespit edilmiş oldu. Bolu Belediye Meclisinin su ve nikah ücretlerine yönelik ayrımcılık içeren kararlarının iptali talebiyle açtığımız davada gerekçeli yürütmenin durdurulması kararı verildi.
Mahkemenin daha önce telafisi imkânsız zararlar doğabileceği gerekçesiyle geçici olarak hükmettiği yürütmenin durdurulması kararından farklı olarak bu kez işlemlerin ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı olduğu, ayrımcılık içerdiği ve meşru bir temelinin olmadığı da tespit edilmiş oldu" dedi.
TOKAT GİBİ CEZA OLMUŞTUR
Bolu Belediyesinin almış olduğu kararın Anayasa Mahkemesinin ilgili maddelerine, "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu, Belediye Kanunu ve Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanunu gibi birçok kanuna aykırı olduğunun altını gerekçelendirerek çizmiştir. Mahkemenin bu kararda belirtmiş olduğu önemli olan husus ise su ve nikah ücretlerinin mültecilere artırımına ilişkin kararını neden aldığını hangi amaç ve saikle aldığını sormuş olmasına rağmen belediyenin bu sorulara cevap dahi vermemiş olmasıdır. Dolayısıyla sadece gündem oluşturmak, bu gündemde kendilerine yer bulmak yada birilerini birilerine düşman edebilmek amacıyla gerçekleştirilen bu fiillere ve bu fiilleri gerçekleştirenlere tokat gibi bir cevap olmuştur. Bu karar benzeri konularda emsal karar niteliği taşıyacak olup bu tür benzeri düşüncelerin fiiliyata dönüşmesine engel olmuş olacaktır.
ZAMAN MÜLTECİLERLE DAYANIŞMA ZAMANIDIR
Demir, açıklamasının sonunda; sonuç olarak Kanun yapıcılar, siyasiler, bürokratlar, sivil toplum kuruluşları ve medya artık ülkemizin bir gerçeği haline gelen mülteciler ile uğraşmak yerine topluma uyumu için var gücüyle çalışmak durumunda olduğunu düşünüyoruz diyerek, açıklamasını şu sözleriyle tamamladı; Zaman, savaştan, zulümden, insan hakları ihlallerinden kaçan mültecilerle dayanışma zamanıdır. Bütün toplumun, tek tek bireylerin, göç ve ilticanın suç olmadığını, mülteciliğin bir zorunluluk olduğunu anlaması gerekmektedir. Bütün devletlerin mültecilere kapılarını açma, insan onuruna, insan haklarına saygılı politikalar uygulama yükümlülüğü vardır. Devlet, toplum, medya, birey olarak bu durum karşısında hiç birimizin duyarsız kalmaması, sorumluluğu başkalarına yüklememesi, maliyet hesabı yapmaması gerekmektedir. Unutmamak gerekir ki mülteci krizlerini, insani değer olarak görerek yöneten anlayışlar her zaman kazanır.