Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen Hukuk Eğitimi Sempozyumu 13-14 ocakta Ankara'da yapıldı. Sempozyuma Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, HSK Başkan Vekili Mehmet Akif Ekinci, HSK üyeleri, Bakan Yardımcıları, hukuk fakültesi dekanları başta olmak üzere çok sayıda akademisyen ve öğrenci ile hakim ve savcı adayları katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan Adalet Bakanı Gül, adaletin herkesin ortak değeri söyledi. Yargı Reformu Strateji Belgesi (YRS) ve İnsan Hakları Eylem Planı'nda (İHEP) geniş yer verilen hukuk eğitimi kalitesinin arttırılması hususunda sempozyum verilerinin büyük önem taşıdığını söyledi.
NİTELİKLİ HUKUK NİTELİKLİ HUKUKÇU
Bazı yargı kararlarının toplum tarafından kabul görebileceğini, bazılarının ise yargıya güveni zedeleyebileceğini ifade eden Gül, her iki sonucun da yargı mensubunun elinde olduğuna dikkat çeken Gül, "Bu sebeple sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde (YRS) hukuk eğitimine çok önemli yer verdik. Bu çerçevede özellikle hukuk fakültelerine girişte aranan başarı ölçütü bildiğiniz gibi 2019 yılında önce 190 binden 125 bine, şimdi de 100 bine yükseltildi. Bu bir başlangıçtır. Esas itibariyle hukuk fakültelerinde eğitim kalitesini arttırarak bu sürecin tamamlanması gerektiğine inanıyoruz. Nitelikli hukuk, nitelikli hukukçuyla ancak mümkün olur kanaatindeyiz. İster yargı çalışanı, ister yargı mensubu olsun kişinin bitirdiği üniversite onun aldığı hukuk eğitimi onun vereceği yargı hizmetlerinin çıtasını belirleyecektir." diye konuştu.
HUKUK FAKÜLTESİ TABELASI ASILMASI BİNAYI HUKUK FAKÜLTESİ YAPMAZ
Hukuk fakültesinin, hukuk mantığının nakşedildiği ve yansıtıldığı bir laboratuvar ve ömür boyu sürecek adalet yolculuğunun ana dilinin öğretildiği bir beşik olduğunu ifade eden Gül, "Güncel hukuk vizyonunun ve eser üretme çabasının kapısından içeri girmediği, akademik kadrosu yetersiz bir binaya hukuk fakültesi tabelası asılması onu hukuk fakültesi yapmaz. Sadece tabelayla olan bir değer değildir. Hukuk fakültesi hukuk mantığının orada nakşedildiği yansıtıldığı bir laboratuvardır. Bir ömür boyu sürecek adalet yolculuğunun ana dilinin öğretildiği bu işin adeta beşiğidir. Geleceğin iddianamelerini, yargı kararlarını, savunma hakkını, mağdur hakkını, hak ve özgürlük perspektifini şekillendirir. Yine özgür düşüncenin hak bilimcinin eşitlik ve adalet duygusunun da doğal ortamıdır." şeklinde konuştu.
HAK KAVRAMININ SİYASİ DÜŞÜNCESİ OLMAZ
Hukuk fakültelerine ihtiyaca göre öğrenci alınması gerektiğini vurgulayan Bakan Gül, sempozyumun sonuçlarının da Yükseköğretim Kurulu tarafından dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Gül," Hukukçuların dünya görüşü ne olursa olsun karşısına çıkan tüm meselelerde hukukçu kimliğiyle çözüm bulması gerektiğini anlatan Bakan Gül, "Hak kavramının siyasi düşüncesi olmaz. Mağdurun 'benden olanı, senden olanı' olmaz, mağdur mağdurdur. Savunma hakkının, insan onurunun 'ona göresi, bana göresi' asla olamaz. İşte o olgunlukla mesleğe başlayanlar yıllar içerisinde edindikleri tecrübelerle bilge hukukçular olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
EZBERLEYEN DEĞİL MUHAKEME EDEN HUKUKÇU
Hukuk mesleklerine giriş sınavının 1'inci Yargı Paketi ile getirildiğini belirten Bakan Gül, eğitim müfredatının gelişmesinin hukuk eğitiminin gelişmesi açısından önemli olduğunu bildirirken sözlerini şöyye sürdürdü:
"Metodoloji, adalet psikolojisi, gerekçe, hukuk dili, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi gibi alanların hukuk müfredatında çok daha güçlü bir şekilde yer alması gerekiyor.-Teorik ve pratik eğitimin iç içe olması önemli. Aslolan kanun adamı olmak değil, ezbercilikten uzak duran muhakeme yeteneği gelişmiş hukukçulara ihtiyaç var. Hukuk insanı, bir çarpım tablosu gibi kanun ezberleyen kişi değildir. Hukuk fakültesinden mezun olacak bir genç arkadaşımız daha öğrencilik yıllarında daha hakim olmadan, bütün eğitim hayatı boyunca adalet figürünün gözü bağlıdır. 'O ne demiş, bu ne demiş, ben ona bakmam dosyaya bakarım' anlayışıyla, kültürüyle yetişirse hakim olduğunda işte bu adalet figürünün gözünün bağını açmaz ve dosyaya bakar, konjonktürden etkilenmez, kimin ne dediğinden etkilenmiş sadece delile bakar."
HUKUK EĞİTİMİ MÜFREDATINA TÜRKÇE DE DAHİL EDİLMELİ
Bakan Gül, kararların anlaşılabilir olması açısından yargıda Türkçe'nin doğru kullanılmasının önemine de dikkat çekti. Gül, hukuk fakültelerine Türkçe dersi konulmasını önerdi.
YARGITAY BAŞKANI MEHMET AKARCA: DEMOKRATİK DEĞERLERİ BENİMSEMİŞ HUKUKÇULARA İHTİYAÇ VAR
"Hukukçunun yazılı anlatım becerisinin üst seviyede olmasını zorunlu görüyorsak, lisans eğitimi de dahil olmak üzere tüm eğitim hayatını test sınavlarıyla geçiren bir kişiden iyi hukukçu olmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. O halde hukuk eğitimi konusu ele alınırken lisans öncesi eğitim, lisans eğitimi ve lisans sonrası eğitim olmak üzere üç aşamalı bir değerlendirme yapılabilir. Lisans öncesi eğitime gelince bir hukukçu analitik düşünce ve sorgulama yeteneğine sahip olabilir. İçinde yaşadığı toplumu yakından tanıyan bir birey olarak sosyal sorumluluk taşımaktadır. Bu niteliklerin ise öncelikle temel eğitim aşamasında çocuklarımıza kazandırılması gerekir. İnsan sevgisi, saygı, nezaket, hoşgörü ve karşılıklı anlayış üzerinde yükselen demokratik değerleri benimsemiş hukukçulara ihtiyaç var. Aksi halde ne kadar iyi eğitim verilirse verilsin arzulanan niteliklere sahip hukukçuların yetişmesi mümkün olamayacaktır."
DANIŞTAY BAŞKANI ZEKİ YİĞİT: HUKUKÇULARIN YETİŞTİRİLMESİ HUKUK FAKÜLTESİYLE SINIRLI KALMAMALI
"iyi bir hukukçu olmak için felsefe, mantık, bilişim, sosyoloji gibi disiplinlerden yararlanılması, iyi bir hukukçu yetiştirmek için de araştırmayı, sorun çözmeyi, stratejik düşünmeyi teşvik eden kısaca eğitim ve öğretim sürecinde öğrenciyi etkin kılan bir yöntemin kullanılması zorunlu. Hukukçuların eğitiminin hukuk fakültelerindeki eğitim ile sınırlı kalmaması gerekli. Hukukçuların mesleki eğitimlerinin meslek hayatı boyunca sürmesi elzemdir."