Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu'nda BM'nin 76'ncı Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti. Erdoğan burada yaptığı konuşmada, küresel iklim değişikliğine dikkat çekti ve Paris İklim Anlaşması'nı önümüzdeki ay meclise sunacağını söyledi. Küresel hiçbir soruna, krize ve çağrıya kayıtsız kalınmadığının altını çizen Erdoğan, "İklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da Türkiye üzerine düşeni yapacaktır" ifadelerini kullandı.
2053 VİZYONUNUN ANA UNSURLARINDAN BİRİ OLACAK
Bilindiği üzere Paris İklim Anlaşmasına ilk imza atan ülkelerden biri Türkiye. Ancak yükümlülüklerle ilgili adaletsizlikler nedeniyle bu anlaşma ülkemizde yürürlüğe girmedi. Anlaşma yürürlüğe girerse Türkiye'de yatırım, üretim, istihdam politikalarında köklü değişiklikler yaşanacak. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan da BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada işte bu değişikliklerle birlikte yaşanacak sürecin, 2053 vizyonunun ana unsurlarından biri olarak kabul edileceğini söyledi.
Küresel iklim değişikliği, küresel ısınma, sıfır karbon… gibi terimlerin hayatımızın tam ortasında yer aldığı şu günlerde Paris İklim Anlaşması ile nasıl bir yola gireceğiz, hayatımızda neler değişecek, anlaşmanın küresel iklim değişikliğinin etkisindeki gezegenimize yararları neler olacak? Paris İklim Anlaşması'nın yürürlüğe girmesi iklim krizi gibi çok büyük bir sorun için yeterli bir çözüm olacak mı? İşte dünyamızın yakın vadede yıkıcı etkilerine maruz kalacağı küresel iklim değişikliği ve Paris İklim Anlaşması ile ilgili bilinmesi gerekenler…
"BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM YAŞANACAK"
Sabah.com.tr'ye özel açıklamalarda bulunan Boğaziçi Üniversitesi İklim değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Paris İklim Anlaşması'nı, önemini ve Türkiye'de yürürlüğe girdikten sonra neler olacağını anlattı. Ekonomiyi ayakta tutan sanayi, tarım, enerji, ulaştırma gibi bütün sektörlerde büyük bir dönüşüm yaşanacağının altını çizen Türkeş'e göre anlaşmayla birlikte ülkemizde atılacak adımlar Türkiye için çok önemli. Çünkü ülkemiz iklim değişikliğinin etkilerini fazlasıyla yaşıyor. Dolayısıyla bu önlemler öncelikle Türkiye'de yaşayan insanlar için çok önemli.
Paris İklim Anlaşması neden çok önemli?
Paris İklim Anlaşması iklim krizinin önüne geçebilmek için küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutma hedefiyle Aralık 2015'te Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı'nda kabul edildi ve 2016 yılında yürürlüğe girdi. Tüm ülkeleri iklim değişikliği mücadelesini gönüllü yapmasını öngören bir anlaşma. Tüm ülkelerin niyet beyanları adı verilen ulusal kararlarını BM'ye sunduğu, sera gazı salınımlarını azaltmaya dayalı bir anlaşma. Ana fikri bu. Bilindiği üzere geçen yıl bu anlaşma kapsamında iklim değişikliği taraflar konferansı yapılacaktı ve anlaşmanın yürürlüğe girmesinden bugüne geçen 5 yıl gözden geçirilecekti. Ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelesine yönelik daha kuvvetlendirilmiş hedefler sunması bekleniyordu. Koronavirüs nedeniyle konferans geçen yıl yapılamadı. Bu yıl yapılacak. Glasgow'da 1-12 Kasım tarihleri arasında yapılacak ve pek çok konu görüşülecek. Anlaşma çerçevesinde ülkelerin yükümlülükleri, iklim değişikliği ile mücadelesi, küresel ortalama yüzey sıcaklığının 1,5 dereceyi geçmemesi ve 2 derecenin altında kalma hedefine nasıl ulaşılacağı, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelesi ve iklim değişikliğinin etkileri kapsamındaki finansman gereksinimleri nasıl karşılanacak? bunlar gibi pek çok konu orada konuşulacak. Paris İklim Anlaşması, ülkeleri ayırmadan ülkelerin gönüllü katkılarına dayanan bir anlaşma. Ülkelerin dışında sivil toplumun ve iş dünyasının katkılarını da kapsayan bir anlaşma.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlaşmayı imzalayan ilk ülkelerden biri olduğumuzu ancak yükümlülüklerle ilgili adaletsizliklerden ötürü yürürlüğe girmediğini söyledi. Bu ne anlama geliyor? Türkiye neden şimdi anlaşmayı onaylıyor?
Türkiye'nin iklim değişikliği çerçeve sözleşmesinde EK-1 ve EK-2'de ismi geçiyordu. 2001 tarihinden beri Türkiye özel statülü bir şekilde EK-1 ülkesi olarak yoluna devam ediyor. Türkiye 2011'den sonra EK-1'den de çıkarak Paris İklim Anlaşması'nın finansman düzeneğinden yararlanarak taraf olmak istiyordu. Türkiye Paris İklim Anlaşması'na taraf olmazsa bundan sonra yapılacak taraflar konferansında sadece gözlemci olarak yer alabilecekti. Erdoğan'ın bu açıklaması şu anlama geliyor: Tüm isteklerimiz yerine gelmedi ama Paris Anlaşması'na taraf olmaya karar verdik. Türkiye Kasım ayında Glasgow'da düzenlenecek iklim zirvesinden önce Paris İklim Anlaşması'nı meclisten geçirerek anlaşmada artık taraf olacak. Bu çok önemli bir gelişme. Sürecin dışında kalmak bir dezavantaj. Türkiye bu anlaşma çerçevesinde bir yükümlülük almazsa iklim değişikliği mücadelesinde kendi evinde de başarılı olamaz. Böyle bir hedef almazsanız işin içine sanayi de girmeyecek. Paris İklim Anlaşmasını yürürlüğe sokarak küresel felsefeye katılmış olacağız. Daha önceki kazanımlarımızı kaybetmeden yolumuza devam etmiş olacağız. Türkiye önemli gelişmekte olan bir ülke olarak iklim değişikliği mücadelesinde diğer ülkelerle kol kola yoluna devam edecek. Bunu olumlu bir adım önemli bir ilerleme olarak değerlendiriyorum.
Paris İklim Anlaşması küresel iklim değişikliği için gerçek bir çözüm mü?
Paris İklim Anlaşması yürürlüğe girdi ancak anlaşmanın bugünkü yapısıyla ve anlaşma kapsamında ülkelerin sunduğu niyet beyanlarıyla küresel yüzey sıcaklığı 1,5 derecede durdurma hedefi mümkün değil. Glasgow'daki konferans bu nedenle çok önemli. Başta ABD olmak üzere Çin, OECD ülkeleri, Türkiye, Rusya gibi ülkelerin sera gazı salınımlarının 2030'a kadar artıştan azalma yaparak yükümlülüklerini kuvvetlendirmeleri gerekiyor. Başka türlü bu anlaşmanın iklim değişikliğini önleme konusunda başarılı olması mümkün değil. Neden? Anlaşma kapsamında sunulan niyet beyanları yüzde 100 yerine getirilse bile sera gazı salınımları 2030'da en az yüzde 10-15 dolayında artış göstermiş olacak. Bu da bize Paris İklim Anlaşmasının kuvvetlendirilmeden yoluna devam ederse Glasgow'da ciddi kararlar alınmazsa ve en önemlisi Yeşil İklim Fonuna gereken 100 milyar dolarlık yıllık bütçe toplanamazsa iklim değişikliğini önlemenin bir hayal olarak kalacağını gösteriyor. O zaman ne olacak derseniz, 2021 yazında dünya ve Türkiye ne yaşadıysa Kuzey Yarımküre'deki tüm ülkelerde de aynıları yaşanacak. Ve bu sıcaklık 3°C'yi bulursa Türkiye ve bölgemiz iklim değişikliğinin tüm olumsuz etkilerinden nasibini alacak. Orman yangınları, artan sıcak hava dalgaları, taşkınlar seller, kuraklık gibi. Bunların hepsinin çok daha şiddetli şeklini yaşayacağız.
Türkiye Paris İklim Anlaşmasını onaylayarak yeni bir döneme girecek diyebilir miyiz? Bizi neler bekliyor?
Bu iyi bir gelişme ve olumlu bir adım. Türkiye'nin anlaşmaya taraf olmasının ardından atacağımız ilk adım ülkemizin 2015'te sunduğu katkıyı güncellemek ve kuvvetlendirmek olmalı. Türkiye'nin hemen bu önemli adımını desteklemek için iş dünyasının gereken adımları atması, sera gazını azaltma yolunda yeni kararlar alması gerekiyor. Bu iki konu çok önemli. Hükümet bir yandan iklim değişikliği ile mücadelesini yapacak, bir yandan iş dünyası bir yandan yerel yönetimler olmak üzere herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor.
Büyük değişiklikler mi olacak?
Ekonomiyi ayakta tutan sanayi, tarım, enerji, ulaştırma gibi bütün sektörlerde büyük bir dönüşüm yaşanacak. Sıfır karbonlu bir dünyaya gidişin yolu Türkiye'nin de karbondioksit salınımlarını hızla azaltarak yeni yenilenebilir enerji kaynaklarını daha fazla kullanmaya başlaması, iklim değişikliği ile mücadelenin yaşamın her alanında sürdürülmesi, enerji tasarrufu, enerji kaynaklarının verimli kullanımı, geri dönüşümün kurumsal hale getirilmesi gibi pek çok önemli adımların hızla atılması gerekecek. Bunlar Türkiye için çok önemli. Çünkü ülkemiz iklim değişikliğinin etkilerini fazlasıyla yaşıyor. Tüm bu önlemler öncelikle Türkiye'de yaşayan insanlar için çok önemli.
Türkiye'ye ekonomik olarak ne gibi etkileri olacak?
Türkiye güçlü bir altyapısı olan büyük bir ülke. Önceliklerin değişeceği koşulsuz. Türkiye'nin hızla yeni yenilenebilir enerjinin öncelikli olduğu bir ekonomik dönüşüme geçmesi gerekiyor. Sıfır karbona yönelik bir ilerlemenin içinde Türkiye kendi yolunu bulacaktır. Bu hükümetin tek başına yürütebileceği bir şey değil. Kesinlikle iş dünyası buna katkıda bulunmak zorunda. Yerel yönetimlerin rolü çok önemli. Bu toplu bir dönüşüm anlamına geliyor. Sıfır karbonlu bir yaşama yönelik bir ilerleme olarak değerlendirmek lazım. Topyekün yeni sürdürülebilir kalkınma ve yaşam olarak değerlendirebiliriz.
Küresel iklim değişikliğinin baş sorumlusu diyebileceğimiz ülkeler hangileri?
Başta ABD olmak üzere İngiltere, Fransa, İtalya gibi Avrupa'nın zengin ülkeleri, Çin, Güney Kore, Rusya, Meksika gibi ülkelerin kalkınma hamleleri, artan nüfusun istihdamı için yapılan yeni yatırımlar, büyüme isteği, alım gücünün yükselmesi, tüketimin artması gibi nedenler sera gazı salınımlarının artmasına yol açtı. Türkiye sera gazı salınımları açısından dünyadaki ilk 20 ülke arasında.