İstanbul 2 Nolu Barosu Başkanı avukat Yasin Şamlı; 28 Şubat davasını değerlendirdi ve "28 Şubat Darbesi hukuki literatürle ifade etmemiz gerekirse tamamlanmış bir darbedir. 28 Şubat Post-Modern Darbesi ile devletin yasama, yürütme ve yargı erkleri baskı altına alınarak darbecilerin istediği kanun ve kararları çıkarmak zorunda bırakılmışlardır" dedi.
Yasin Şamlı'nın açıklaması şöyle:
"Tarihe post-modern darbe diye geçen 28 Şubat Darbesi hukuki literatürle ifade etmemiz gerekirse tamamlanmış bir darbedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasal düzenini değiştirmiştir. Çünkü devletin üç erki olan yargı, yasama ve yürütme üzerinde ciddi değişiklikler meydana getirmiştir."
"YARGIYI BASKI ALTINA ALMIŞTIR"
"28 Şubat Post-Modern Darbesi'nin failleri önce yargı mensuplarına brifing verip daha sonra istedikleri gibi karar vermeyen hakimlerin görev yerlerini değiştirerek devletin üç erkinden birisi olan yargıyı baskı altına almıştır. Bu şekilde yerel mahkemeler, temyiz mahkemeleri ve Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının niteliği değişmiştir."
"İKTİDARDA BULUNAN REFAH PARTİSİ HAKKINDA KAPATMA KARARI VERMİŞTİR"
"Darbeciler bir taraftan hükümet mensuplarını baskı altına alıp gizli veya aşikâr bir şekilde tehdit ederken hükümetin ortadan kaldırılması için Anayasa Mahkemesi'nde kapatma davası açılmasını temin etmişlerdir. Anayasa Mahkemesi de hükümetin büyük ortağı olarak iktidarda bulunan Refah Partisi hakkında kapatma kararı vermiştir."
"YASAMAYI DA DARBECİLER ÖNCE ÇALIŞAMAZ HALE GETİRMİŞLER"
"Devletin üçüncü erki olan yasamayı da darbeciler önce çalışamaz hale getirmişler daha sonra istedikleri tarzda kanunlar çıkarttırmışlardır. Görüldüğü üzere 28 Şubat Post-Modern Darbesi ile devletin yasama, yürütme ve yargı erkleri baskı altına alınarak darbecilerin istediği kanun ve kararları çıkarmak zorunda bırakılmışlardır."
SİNCAN'DA TANKLARIN YÜRÜTÜLMESİ
"28 Şubat darbesiyle özdeşleşen en önemli olay 4 Şubat 1997 tarihinde Sincan'da tankların yürütülmesi olayıdır. "Sincan Belediyesi'nin düzenlediği Kudüs Gecesi'yle ilgili tartışmaların ardından Genelkurmay Başkanlığı'nda 3 Şubat günü kuvvet komutanlarının katıldığı toplantıyı, ertesi gün tankların Sincan'da yürümesi izlemiştir. Sabahın ilk saatlerinde Sincan'ın birkaç kilometre dışındaki Etimesgut Zırhlı Birlikler ve Tümen Komutanlığı'ndan hareket eden 15 tank ve 20 kariyer aracı, tam teçhizatlı bir bölük piyade eşliğinde Sincan'dan geçerek 10 kilometre ilerideki Yenikent Akıncı Dördüncü Ana Jet Üssü'nün tatbikat alanına götürülmüştür. İki tank Sincan Meydanı'nda akşam saatlerine kadar beklemiştir. Akşam saatlerinde ise tanklar birliklerine geri dönmüştür.
28 Şubat davasında yargılanan sanıklar savunmalarında her ne kadar cebir ve şiddet uygulamadıklarını söylemiş olsalar da 4 Şubat 1997 tarihinde tankların yürütülmesi dahi, tek başına, cebir ve şiddet unsurunun mevcut olduğunu ortaya koymuştur. Kaldı ki 'Gerekirse silah kullanırız' beyanları gazetelere manşet olmuştur. Silahlı Kuvvetlerin silah kullanacağı beyanlarının gazetelere manşet olması, basının tek gündemi haline gelmesi, cebir ve şiddet unsurunun gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.
12 Şubat 1997 tarihinde, 4 Şubat'ta Sincan'dan yürütülen tanklarla ilgili olarak; 'Demokrasiye balans ayarı yaptık' beyanı tankların, hükümeti düşürmek amacıyla yürütüldüğünün açıkça ifadesinden ibarettir.
Tankların yürütülmesinden sonra, bu olayın kamuoyuna sunumu, hükümetin darbe ile tehdit edildiğini kanıtlamaktadır. Tankların yürütülmesiyle birlikte, radyolarda ve gazetelerde yapılan yayınlar, hükümet istifa etmediği takdirde, ordunun harekete geçeceği ve yönetime el koyacağı şeklinde takdim edilmesi, olayı takip eden günde yayınlanan gazete manşetleri bunu ortaya koymaktadır."
28 ŞUBAT 1997 TARİHLİ MİLLİ GÜVENLİK KURULU TOPLANTISI
"28 Şubat 1997 tarihli MGK toplantısında hükümete dayatılan 18 maddelik kararlar incelendiğinde, kararların tamamının hükümetin icra yetkisine darbe anlamına geldiği, hükümetin icra yetkisine ordu tarafından el konulduğunu göstermektedir. Toplantıyı takip eden gün, Başbakan Necmettin Erbakan'ın MGK kararlarını imzaladığı şeklinde haberler yayınlansa da Başbakan Erbakan'ın, o gün, 406 sayılı MGK kararları tutanağını imzalamadığı, tam aksine toplantının bitiminden beş gün sonra 5 Mart 1997 tarihinde imzalandığı ortaya çıkmıştır. Başbakan Necmeddin Erbakan'ın, bu kararları günlerce imzalamaması, imzalamamakta direnmesi, başbakanın ve hükümetin kendilerine dayatılan kararlara rızasının olmadığını ortaya koymaktadır."
28 Şubat darbesinin en önemli unsurlarından bir diğeri de Genelkurmay Başkanlığı tarafından düzenlenen brifinglerdir. Brifinglerde yer alan hükümete yönelik darbe tehditleri, darbe suçunun icra hareketleri arasındaki en önemli fiillerden birisidir. Brifinglerden sonra gazetelere atılan manşetler, brifinglerin darbe suçunda ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu manşetlere örnek verecek olursak şunlardır:
"11 Haziran 1997 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde yer alan "Askerden Refah Partisine Şok Suçlamalar, Gerekirse Silah Bile Kullanırız" manşeti,
12 Haziran 1997 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yer alan "Ordudan Son Uyarı, Genelkurmay Rejimi Silahla Korumaktan Söz Etti. Batı Çalışma Grubu Kuruldu" manşetleri,
12 Haziran 1997 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yer alan "Gerekirse Silahla Koruruz. Batı Çalışma Grubu" manşetleri,
12 Haziran 1997 tarihli Yeni yüzyıl Gazetesi'nde yer alan "Ordudan Son İhtar", "TSK İç Hizmet Yasası Gereği Cumhuriyeti Koruma Ve Kollama İle Görevlidir", "Ordu Her an Göreve Hazır.", "Batı Çalışma Grubu Kuruldu", "Genelkurmaydan Muhtıra" manşetleri,
12 Haziran 1997 tarihli Radikal Gazetesi'nde yer alan "Gerekirse Silahla", "Genelkurmay Brifinginde Daha Önceki Askeri Müdahalelere Yasal Dayanak Oluşturan İç Hizmet Kanunu'nun İlgili Hükümleri Hatırlatıldı ve Gerektiğinde Görev Silah Kullanarak Yapılacaktır Denildi", "Askeri müdahale Havası", "Meclisi Darbe Korkusu Sardı", "Ordudan Son Uyarı" manşetleri,
12 Haziran 1997 tarihli Posta Gazetesi'nde yer alan "Koruyacağız" "Meclisi Darbe Korkusu Sardı", "Gerekirse Silahla Koruyacağız ve Kollayacağız" manşetleri darbe suçunun icra hareketini ortaya koymaktadır."
HÜKÜMLÜLER CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 28 Şubat davasında müebbet hapis cezası kesinleşen 14 kişi hakkında yakalama kararı verdi.
Aralarında Çevik Bir, Çetin Doğan, İlhan Kılıç, Aydan Erol, Kenan Deniz ile Ahmet Çörekçi'nin de bulunduğu hükümlüler cezaevine gönderildi.
28 ŞUBAT DAVASINDA CEZASI KESİNLEŞEN 14 EMEKLİ ASKERİN RÜTBELERİ SÖKÜLECEK
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Şubat davasında cezası kesinleşen emekli generallerin rütbelerinin sökülmesi talebiyle Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığına yazı gönderdi.
Alınan bilgiye göre, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, cezası kesinleşen hükümlüler, Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker'e ait kesinleşme şerhlerini, Genelkurmay Başkanlığına ve Milli Savunma Bakanlığına iletti.
Mahkemenin yazısında, kesinleşen karara göre, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu'nun 30 ve 31. maddelerine göre gereğinin yapılması istendi.