Yangınlar, kuraklıklar, küresel ısınma ve sel felaketleri ile boğuşan dünyayı bekleyen tehlikeler. Merak edilen tüm soruları Mu. Ün. Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ceyhun Özçelik'e sorduk. İşte 10 soruda iklim değişikliği, küresel ısınma ve dünyanın geleceği.
SON 100 YILDA DÜNYAYA ÇOK ZARAR VERDİK
-Hocam iklim değişikliği ile haberler yapmaya başladığımızda böyle sonuçlarla karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştik. Bu noktaya nasıl geldik?
İnsan aktiviteleri iklim değişikliğinin temel sebebi olarak bilinmektedir. İnsanların fosil yakıtları sürekli kullanarak doğaya karbondioksit salması ve orman alanlarını tamamıyla tahrip etmesi ya da tarım alanlarına dönüştürmesi iklim değişikliğine etki eden en önemli etkenler olarak tanımlanabilir. Bu etkenler sonucu hava kürede başta karbondioksit olmak üzere sera gazlarının miktarı artmaktadır. Sera gazları, ısıyı hava kürede hapsederek yerkürenin ısınmasına yol açmaktadır. Isınma sonucu artan sıcaklıkla birlikte yerkürenin çeşitli konumlarında mevsimlere ve zamana bağlı olarak buharlaşma, nem miktarı, yağışlar, yüzeysel akış ve yeraltı suyu miktarı değişime uğramaktadır. Son 100 yılda insan faaliyetlerinin önemli miktarda artarak iklimlerde zamansal ve konumsal değişikliklere yol açtığı söylenebilir.
ÜLKEMİZDEKİ EKSTREM DOĞAL OLAYLARININ KAYNAĞI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
-İklim değişikliği ile ilgili komplo teorileri de var. Siz son günlerde hayatımızı etkileyen yangın ve sel felaketlerinin iklim değişikliği ile bağlantılı olduğunu düşünüyor musunuz?
İklim değişikliğinin etkilerini ortalama sıcaklık, ortalama toplam yağış, ortalama akış, ortalama buharlaşma gibi ortalama hidrolojik değişkenler üzerinden tanımlamak kolay değildir. Bu değişkenlerin yerkürenin tamamında eksiksiz ve tutarlı bir biçimde ölçülmesi sırasında gerçekleşecek muhtemel hatalar, gözlenecek değişikliğe-yani örneğin ortalama sıcaklık artışı- oranla büyük kalmaktadır. Diğer taraftan, maksimum veya minimum yağışlar, akışlar, sıcaklıklar gibi ekstrem değerlere ilişkin istatistikler iklim değişikliğinin önemli göstergeleridir. Maksimum ve minimum gözlemlerin analizinde yapılacak hatalar, gözlemin kendisine nazaran oldukça küçüktür. Bu nedenle, kuraklık, taşkınlar gibi ekstrem olayların sayısı, süresi, şiddeti gibi istatistiklerdeki artışlar, iklim değişikliğinin önemli göstergeleridir.
ÜLKEMİZDE 2021 YILINDA BİR ARTIŞ SÖZKONUSU
-Ülkemizde bu konuda istatiksel bir artış sözkonusu mu?
Ülkemizde son birkaç yıldır , özellikle, 2021 Su-yılı başından itibaren gözlenen ekstrem olayların sayısında ciddi bir artış söz konusudur. Bu ise, iklimlerdeki değişmin çok önemli bir göstergesidir. Bu hususu, uzunca bir süredir dile getiriyoruz.
ÖNÜMÜZDEKİ AYLARDA EKSTREM DOĞA OLAYLARI YAŞAYABİLİRİZ
-Önümüzdeki aylarda ve yılarda iklim değişikliğinin neden olacağı olağanüstü doğa olaylarını beklemeli miyiz?
Hidrolojik döngü gereği su, yerküre ve hava küre arasında sürekli olarak dönüp durmaktadır. Bu nedenle, yerküre ve hava kürenin belirli bir noktasında belli bir zamandaki su eksikliği başka bir zamanda ve konumda su fazlalığı olarak ortaya çıkacaktır. Bu döngü ısı, enerji, radyasyon gibi değişkenler için de söz konusudur. Şu anda yaşadığımız durumda, doğanın kendini dengeleme arayışı içerisinde ve bu döngülerin bir parçası olarak, dünyanın ve ülkemizin çeşitli konumlarında bir yanda şiddetli yağış ve sıcaklıklar gözlenirken diğer yanda başka konumlarda kuraklık, yangınlar gibi etkilerle karşılaşabiliyoruz. Önümüzdeki aylarda da kuraklık, taşkın ve sıcaklık artışı gibi ekstrem olaylarla karşılaşmamız muhtemel gözüküyor.
DERE YATAKLARINDA YAPILAŞMA OLMAMALI
-Bozkurt'u gittiniz gördünüz. Orada felaketin boyutlarının artmasının nedenleri nedir?
Bozkurt ilçesi, Ezine Çayı'nın bulunduğu havzanın çıkışına çok yakın bir noktada bulunmaktadır. Bu havza, Karadeniz'e deşarj olan diğer havzalar gibi yüksek kot ve eğime sahiptir. Havza şekli itibariyle eni ve boyu birbirine yakındır. Bu sebeple, yağan yağış kısa sürede yüksek kotlu noktalardan akış-aşağısına yüzeysel akış yoluyla ilerleyerek, düşük kotlu ve düşük eğimli konumlarda büyük debilere sahip taşkınlar oluşturmaktadır. Bozkurt ilçesinin bulunduğu konumda bu anlamda değerlendirilebilir. İklimsel değişkenliğe bağlı olarak gerçekleşen şiddetli yağışın havza özelliklerine bağlı olarak yüksek miktarda taşkın oluşturması ana etkilerden biridir. Bununla beraber, dere yatağı kesitinin yetersiz olması, taşkın yatağında yapılaşma olması diğer ana etkendir. 1970'li yıllardan sonra çay yatağı yan duvarlarla çevrilerek taşkın yatağının yerleşime açıldığı ifade edilmektedir.
BOZKURT'TA SU KENDİ YATAĞINI GERİ ALDI
-Sorunun dere yatağında yapılan düzensiz yapılaşma olduğunu söyleyebilir miyiz
Diğer taraftan, uzun yıllar boyunca gelen akışların taşıdığı rüsubatın dere yatağının kapasitesini oldukça azalttığı gözlenmiştir. 11 Ağustos 2021 tarihinde meydana gelen taşkın sırasında gelen suyun hacmi, çay yatağı kapasitesinin oldukça üzerindedir. Bu nedenle, çay yatağından geçemeyen hacim taşkın yatağı üzerinden ilerleyerek yerleşim alanlarını sular altında bırakmıştır. Yani, su kendi yatağını geri almıştır.
BÜTÜN DÜNYA KAÇINILMAZ ETKİLENECEK
-İklim değişikliği ve küresel ısınmanın etkilerini dünyada en fazla hangi bölgeler hissedecek?
İklim değişikliğinin etkilerini belirlemek, hava olayları ve sıcaklık değişimlerinin ölçülmesinden ve tahmininden kaynaklı zorluklar nedeniyle kolay bir süreç değildir. İklim değişikliği dünyadaki her ülkeyi etkileyecektir. Ancak, etkisi ülkelerin hassasiyet ve duyarlılığına göre farklı olacaktır. Gelişmekte olan ülkeler, açlık ve fakirlik içerisinde olan hükümetler iklim krizine karşı önlemler almakta zorlanacaktır.
KIYI ALANLARI DAHA ÇOK ETKİLENECEK
-Akdeniz bölgesine kıyısı olan ülkelerin daha fazla etkileneceği doğru mu?
Coğrafi konum ve özellikler iklim değişikliğine karşı hassasiyeti etkileyecek ana unsurdur. Örneğin; topoğrafya ve bitki örtüsüne bağlı olarak taşkın şiddetinin önemli miktarda artacağı bölgeler, su kaynaklarındaki kısıt nedeniyle kuraklıkdan daha fazla etkilenecek bölgeler, deniz seviyesindeki değişimlerden öncelikli etkilenecek düşük kotlu kıyı alanları, tayfun, fırtına, buzul erimesi gibi meteorolojik olaylara maruz kalabilecek bölgeler konumları nedeniyle iklim değişikliğinden daha çok etkileneceklerdir.
DOĞADA DEĞİŞİM BAŞLADIĞINDA DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL
-İklim değişikliğini etkilerini ortadan kaldırmak ve doğayı tekrar eski haline getirebilmek için yapılacak bir şey var mı?
Sera gazı salımlarının ve hava küredeki ısı değişiminden kaynaklı etkilerin azaltılması yıllar alacak bir süreçtir. Değişimin etkilerinin görülmeye başladığı bir noktada süreci geriye almak kolay değildir. Hava kürenin ısınmasından kaynaklı etkileri azaltmak, hükümetlerarası sözleşmelerle sera gazı salımının azaltılması, orman alanlarının korunması vb. uzun süreli küresel önlemlerin uygulanmasıyla mümkündür. Bu nedenle, bir yandan iklim değişikliğinin etkilerini azaltırken, bir yandan da şehirlerimizi taşkın, kuraklık vb. sonuçlara karşı dayanıklı hale getirmemiz gerekmektedir. Bu ise, kentsel altyapılarımızın iyileştirilmesi, kaynaklarımızın korunması ve de sürdürülebilir entegre bir kaynak yönetimi ile mümkün olacaktır. Böylelikle, içinde olduğumuz ve değiştirmemizin kolay olmadığı bir sürece karşı daha dayanıklı bir altyapı oluşturabiliriz.
DOĞANIN KENDİSİNİ ONARMASINA İZİN VERMİYORUZ
- Gelecekte nasıl bir dünya bizi bekliyor?
Doğamız su, enerji, radyasyon, ısı gibi hidrolojik değişkenlerin korunduğu bir denge içerisinde bize bir yaşam ortamı sunmaktadır. Biz insanların şiddetli ve onarılamaz bir biçimde ciddi yaralar açmamamız koşuluyla, doğa kendini yenileyecek bir denge içerisindedir. Bize düşen, bu kapasitenin üzerinde bir yükü doğaya yüklememektir. Sürekli ve kalıcı tahribat oluşturmamamız durumunda doğanın kendini yenilemesi beklenir. Ancak, bir süreç tetiklendiği zaman geri dönüşünün ne kadar mümkün olacağını ve ne kadar zaman alacağını kestirmek kolay değildir. Bu bilinç ve anlayışı insanlarımıza kazandırmamız durumunda güzel bir gelecek olmasını umut edebiliriz. Diğer taraftan da havza bazlı eylem planları geliştirerek, etkin mühendislik çalışmaları üreterek, taşkın, kuraklık vb. iklimsel etkilere karşı şehirlerimizi ve yaşam alanlarımızı dayanıklı hale getirmemiz gerekmektedir.