Osmanlı ve Balkan tarihi üzerine hazırladığı eserlerle dünya çapında saygı gören ve "Tarihçilerin Kutbu" olarak nitelendirilen Prof. Dr. Halil İnalcık, vefatının 5. yılında anılıyor.
Yüz yıllık ömrünün son dönemine kadar çalışan ve üreten İnalcık, ortaya koyduğu ilmi çalışmalarla sadece Türkiye'nin değil dünyanın da en saygın tarihçileri arasında yer aldı. 1916'da dünyaya gelen İnalcık, 1935'te Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nden mezun oldu.
1947'de Türk Tarih Kurumu üyeliğine seçilen İnalcık Türk ve Osmanlı tarihi üzerine yaptığı araştırmalarla tanınıyor. 1972'de Chicago Üniversitesi'nde Osmanlı Tarihi Kürsüsü'nü kuran İnalcık, dünyanın sayılı bilim insanları arasında gösterildi. 2016'da vefat eden ve Fatih Camisi Haziresine defnedilen İnalcık'ın mezarı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile geleneksel Osmanlı ulema kabri şeklinde yapıldı.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Halil İnalcık'ı şu ifadelerle anlattı:
Fuat Köprülü'nün kıymetli talebelerindendi ve aynen onun gibi bir edebi üslubu vardı. O özgün bir üsluptu, kendi şahsına münhasırdı. Kaynaklara inen tek tarihçi o değildi yani başka hocalarımız da vardı. Fakat onların içerisinde derhal anlaşılıyor ki mukayeseli hareket eden, başka yeni kaynakları arayan bulan ve onları kullanan biriydi. Edebiyat bilgisi kuvvetliydi, Farsça divan okuyabilirdi.
Öğrenciyi ciddiye alırdı çok şey öğretirdi, ciddi olmalarını da beklerdi, sert bir hocaydı. Lisans ve doktora öğrencisiyle ciddi olarak uğraşan, takip eden bırakın Türkiye'yi dünyada nadir bulunan profesörlerdendi. Ayrıca yormazdı da, toparlayan, teşvik eden bir hocaydı. Zaten insanlar, iyi bir hoca olduğunu 3 kıtada da söylüyor. Bizim için bir örnektir. Tarihçiler Panteonu'nda yerini almıştır.
Çalışamaya da ölünceye kadar devam etti. Çok meşhur bir deyim vardır, "100 sene yaşa 100 sene öğren" diye hakikaten öyleydi. 90 yaşından sonra bile kalemi eline aldı. Halil İnalcık demek, yoğun çalışan bir Türk demektir.
Avrupa dillerini oturup, mükemmelen öğrenmişti. Dil bakımından zengindi. Yeni kaynakları kullandı, yeni metotlarla dünyaya açıldı. Balkan tarihine yeni görüşler getirdi. Bu sayede de Halil Hoca oldu. Edebiyat bilgisi kuvvetliydi, Farsça divan okuyabilirdi. Edebi teknikleri iyi bilen hatta yerine göre şiir yazabilen tarzda biriydi.