Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ziyaretinin ardından yurda dönüşte gazetecilerin uçakta sorularını yanıtlayan Başkan Erdoğan, sosyal medya düzenlemesi ile ilgili önemli açıklamalarda bulunmuştu. "Medya ve sosyal medyada yer alan yalan haberlerle ilgili ciddi cezai müeyyide öngören bir yasa çalışmanız var mı" sorusuna yanıt veren Erdoğan, "Ekim ayından itibaren bununla ilgili de Meclis'te bir çalışma yürütülecek" demişti.
Zaman zaman sosyal medya düzenlemesine değinen Erdoğan sahte hesaplarla insanların hakaret ve iftiraya, linçe maruz kalmasını "sosyal medya terörü" olarak tanımlamıştı.
Cumhurbaşkanının açıklamalarına hukukçulardan da destek geldi.
SOSYAL MEDYA TERÖRÜNÜN KİTABINI YAZDILAR
Avukatlar Eser Çömlekçioğlu, Sena Akkaya Avvuran ve Andaç Maraşlıoğlu, sosyal medya üzerinden siber terör eylemlerini konu alan bir kitap çalışması da yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sosyal medya konusundaki açıklamalarını çok önemsediklerini ve bu konudaki düzenlemenin acil olarak yapılması gerektiğini belirten avukat Eser Çömlekçioğlu, Cumhurbaşkanının kullandığı "Sosyal Medya Terörü" ifadesinin mevcut durumu tam anlamıyla ifade eden bir terim olduğunu vurguladı.
Çömlekçioğlu, "İnsanlar kişileri sosyal medya üzerinden linç ederek, hakaret ve iftiralar atarak sosyal çevresinde itibar kaybına uğramasına neden oluyor ve kişiyi manen zor duruma düşürüyor. Günümüzde sosyal medyayı en aktif kullanan örgütün mağdurlarının vekilliğini yaptım ve süreçte bu durumu bizzat görme imkânımız oldu. Tabi konunun derinine indiğinizde ve hem hukuki hem de diğer alanlarda yansımalarını incelediğimizde bu konunun sadece vatandaşa yönelik değil, devletin güvenliği için de çok büyük bir tehlike olduğunu örnekleri ile tespit etmiş olduk" dedi.
HEM KİŞİ HEM DEVLET GÜVENLİĞİ İÇİN GEREKLİ
Avukat Çömlekçioğlu, SABAH'a şu açıklamayı yaptı: "Konuyu siyasi ve kişisel bir mesele olarak değerlendirmek ya da 'ifade özgürlüğü' olarak değerlendirmek çok hatalı ve sığ bir yaklaşım olacaktır. Bu mesele kişiler üstü bir meseledir ve devlet güvenliği için önlem alınması zorunludur. Bu konuda yaptığımız çalışmayı örnekleri ile bir kitap haline getirdik. Bu yapıların darbe gecesi Cumhurbaşkanımızın konumunu vermekten, masum bir vatandaşın organize örgütlerin saldırıları ile hayatının kabusa dönmesine kadar 'sosyal terör' eylemleri olduğunu belgeleri ile ispat ettik. Bu yapılarla şu an yürürlükte olan kanunun yeterli olmadığını, sosyal medya şirketlerine ofis açtırma ve maddi müeyyide uygulama gibi hamlelerin bu konunun çözümü olamayacağını belgeleri ile anlattık. Şu an konuşulan da Avrupa'daki uygulamaların Türkiye'de tatbik edilmesi yönünde. Mevcut hukuki düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde bu fikrin fayda sağlayamayacağını ve uzun vadede kesin bir çözüm olamayacağını düşünüyorum. Bu konuyu ülkemiz bazında ele almak ve başka ülkelerin tedbirleri yerine Cumhurbaşkanımızın önderliğinde her kesimi olumsuz etkileyen 'Sosyal Medya Terörü'nden kurtulmak için çok yönlü bir çalışma yapılması şarttır."
KANUNLAR GERİ KALIYOR
Sosyal medyanın çok esnek, sürekli değişebilen spesifik bir alan olduğuna dikkat çeken Çömlekçioğlu, "Kanunlar ise bu hızlı değişebilen yapıların karşısında ağır ve faydasız kalıyor. Bu nedenle yapılacak değişikliklerle kanunların bu esnek yapılara uyum sağlayabilir hale getirilmesi gerekmektedir. Sosyal medyanın olumlu ve olumsuz etkileri her geçen gün artmaktadır. Bu yüzden kısa vadeli çözümler yerine, uzun vadeli çözümler bulunmalı ve hukuki tedbirler alınmalıdır. Özgürlük alanlarını korurken, suçu engelleyecek ceza-i ve teknik önlemler ile Avrupa'nın çok üstünde ve tüm dünyaya örnek olacak bir yapı oluşturulmalıdır" diye konuştu.
ERDOĞAN'IN KARARLILIĞI DÜNYA'YA ÖRNEK
Avukat Eser Çömlekçioğlu, açıklamalarına şöyle devam etti: "Sosyal medya şirketlerinin kişilere, kurumlara ve devletlere yönelik "sosyal terör" uyguladıkları, uygulanmasına zemin hazırladıkları ve kolaylaştırmaları yönüyle de suça, suç ve terör örgütlerine yardım ve yataklık yaptıklarını detayları ile açıkladık. Bu tecrübelerimiz gösterdi ki meseleyi sosyal medya şirketlerine yönelik para cezası ya da kapama gibi yaptırımlarla çözmek hem hatalı hem de sonuç vermemekte. Çünkü şirketlerin kar amacı dışında siyaseti yönlendirme, ülke birliklerine zarar verme eylemlerine de destek oldukları bu yönde faaliyeti olan kişi ve örgütlere destek olduğu görülmektedir. Nitekim Avrupa'da da bu yapılarla şirket yetkililerinin şahsi cezalandırılması yoluna giderek çözüm elde edildiği görülmektedir. Tüm bilgi birikimimiz, alınacak spesifik kararlar, kanun değişiklikleri ve tedbirleri ile tüm Dünyanın örnek alacağı hem özgürlükçü hem de ceza-i yaptırımları olan bir sistem oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanımızın bu kararlılığı umarım tüm Dünya'ya örnek olacak bir sistemin ilk adımları olur."
KANUNLAR YETERSİZ, YAPTIRIM YOK
Yapılması gereken hukuki düzenlemelere ilişkin avukat Çömlekçioğlu'nun görüş ve önerileri şöyle: "Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen suçların ve sosyal medya terörünün önüne geçmek için uygulanabilir kanun maddeleri gerekmektedir. Örneğin; 4 Mayıs 2007'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5651 sayılı yasa ile 'içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı, erişim sağlayıcı ve toplu kullanım sağlayıcıların yükümlülük ve sorumlulukları ile internet ortamında işlenen belirli suçlarla içerik, yer ve erişim sağlayıcıları üzerinden mücadeleye ilişkin esas ve usuller' düzenlenmiştir. Bu kanunun 5. maddesine göre yer sağlayıcı gerçek veya tüzel kişi, yer sağladığı hukuka aykırı içeriği 8. ve 9. maddelere göre haberdar edilmesi halinde yayından çıkarmakla yükümlüdür. Bu kanunun 5. maddesi ile atıfta bulunulan 9. maddede ise açıkça 'İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriği yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hakimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve erişimin engellenmesini de isteyebilir'. Ancak bu gerekliliklerin uygulanmaması halinde öngörülen yaptırım tatbiki mümkün değildir. Yine Türk Ceza Kanunu'nda da eksiklikler bulunmakta ve bu hususta bir yaptırım öngörülmemiş olması suç teşkil eden eylemleri arttırmaktadır. Neticede kanunlar pasif kalmakta ve sosyal medyanın kişilere ve devletlere verdiği zarar kat be kat artmaktadır. Oysaki bu kanun maddelerinin günümüze ve gelecekteki bilişsel gelişimlere uyum sağlayabilir hale getirilmesi halinde, sosyal medya şirketleri ve yetkilileri açısından Türkiye kanunlarını tanımaktan başka bir seçenek kalmayacak ve bu da hem devletin hem de vatandaşın refahını sağlayacaktır."
YENİ DÜZENLEME ŞART
Avukat Elvan Kılıç ise sosyal medya düzenlemesine şu tespitlerde bulundu: "Mevcut mevzuat ve uygulama yönetmeliğinde yer sağlayıcılara verilecek cezalara ilişkin bilgilendirme yapmış, uygulamaya geçirmiş ancak suçu işleyenlere ilişkin yeterli ve detaylı bir çalışma yapılmamıştır. Eksikliklerin tamamlanması ve uygulamadaki bir takım aksaklıkların giderilmesi sağlanmalıdır. İdari, hukuki ve cezai bir takım yükümlülüklerin tekrar ele alınması gerekmektedir. Uygulama noktasında çok güçlükler bulunmakta olduğu kabul edilebilir olsa da hangi durumların suç kapsamına girdiğini, suç tanımı ve cezasının ne olacağının sınırları daha belirgin çizilmelidir. İnsan haklarından biri olan kişilik hakkını korurken diğer bir insan hakkı olan haber alma özgürlüğünü ortadan kaldıramayacağımız gibi, haber alma özgürlüğünü korurken, kişilerin itibarlarının korunmasını da güvence altına alabilmeliyiz. Bu ince bir sınırdır iyi belirlenmesi ve sağlıklı işletilmesi gerekir. Caydırıcı olmalı ama sınırları geçmemelidir. Mukayeseli hukuk bu durumda işletilebilmelidir."