AB Adalet Divanı'nın başörtülü kadınların din ve inanç özgürlüğü aleyhinde verdiği kararın pek çok bakımdan vahim olduğunu vurgulayan Şentop, daha önce yine Adalet Divanı ve bazı Avrupa kurumlarının benzer kararlar verdiklerini anımsattı. "Bu kararlar Avrupa'da yaşayan Müslümanların temel hak ve özgürlüklerini açıkça ihlal etmektedir." diyen Şentop, toplumsal barış, farklı inanç sahiplerinin bir arada yaşaması ve inanç temelli ayrımcılık boyutuyla bu kararların olumsuz sonuçlarının olacağını vurguladı.
Şentop, açıklamasında şu değerlendirmelerde bulundu:
"Gerek BM Medeni ve Siyasi Hakları Sözleşmesi gerekse, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile güvence altına alınan din ve inanç özgürlüğü, kişilerin sadece kendi iç dünyalarında bir dine ya da inanç sistemine bağlanmalarını kapsamaz. Bu sözleşmeler, aynı zamanda, kişisel olarak veya başkalarıyla, özel veya kamusal alanda ibadet, uygulama, inançlarının gereği olan yükümlülükleri yerine getirme ve bunları öğretme yoluyla dinini veya inancını açığa vurma özgürlüğünü de kapsamına almaktadır.
Avrupa Birliği Adalet Divanının, din ve inanç özgürlüğünün asgari gerekleriyle açıkça çelişen kararının hukuki, kültürel ve toplumsal bakımdan içerdiği yanlışlıklardan daha vahimi, verilen kararın ortaya koyduğu 'normal' ve 'normal dışı' tanımıdır. Divan verdiği kararda işverenin tarafsızlığı argümanına dayanırken kendisinin tespit ettiği bir durumun yani 'başı açık olma hali'nin 'normal', başı örtülü olma halinin ise 'normal dışı' olduğu kabulünden hareket etmektedir. Adalet Divanı'nın 'normal'i, sadece belli bir inancın ve kültürel kabulün, seküler bir hayat tarzının normalidir. Her din ve kültür bakımından geçerli, 'evrensel normal' değildir. Müslümanlar bakımından normal olan farklıdır. Adalet Divanı, insanlar için normal olanı belirleme yetkisini kendisinde görmekte; tarafsızlık kavramını kendi normaline özgü saymakta; seküler dünya görüşünün benimsemediği dini sembol ve kıyafetleri 'taraflılıkla' itham etmektedir."
Din ve inanç özgürlüğünün, belli bir dinin ya da herhangi bir dünya görüşünün ilkeleri dikkate alınarak tanımlanamayacağını belirten Şentop, "Zira din ve inanç özgürlüğünde korunan belli bir inancın ilkeleri değil, insanların o dine veya inanca olan bağlılığıdır." görüşünü aktardı.
AB Adalet Divanının kararının, ne yazık ki başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada çeşitli bahanelerle Müslümanların kamusal alanda özgür şekilde var olmalarını engellemek isteyen uygulamaların neden olduğu derin endişeleri haklı kılar nitelikte bulunduğunu ifade eden Şentop, şunları kaydetti:
"Başta Avrupa Birliği Adalet Divanı ve uluslararası insan hakları mahkemeleri olmak üzere, tüm dünyada karar mercilerine düşen temel sorumluluk; soyut kavramlara istinaden temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahaleleri haklı çıkarmak yerine, tüm din ve inanç mensuplarının ayrımcılığa maruz kalmaksızın din ve inanç özgürlüğünden yararlanmalarını sağlamaya çalışmaktır."