Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, ANEWS Editörü Saida Zahidova'ya özel açıklamalar yaptı. Zaharova, ANEWS'in sorularına dikkat çeken yanıtar verdi.
ANEWS: Rus-Türk ilişkilerinin tarihi çok eskilere dayanıyor. Bazen gerginlikler olsa da Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler, hem en üst düzeyde temaslar kurmak hem de önemli gündemleri açısından gelişiyor. Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin mevcut seviyesini nasıl değerlendirirsiniz?
MARIA ZAHAROVA: Öncelikli olarak Türk takipçilerimizi selamlamak istiyorum. Bence hem Rusya`da hem de Türkiye`de herkes ilişkilerimizin karşılıklı saygı ve çıkarlar temeline dayandığının farkında. Bu ilişkiler çok yönlüdür. En önemlisi ise ilişkilerimizin stratejik işbirliği seviyesine ulaşmış olmasıdır. İlişkilerdeki görüş ayrılıklarına gelince ise bu harikadır. Zira bu durum ilişkilerimizdeki dinamikliği gösteriyor. Ayrıca bu durum devletlerimizin egemen devletler olarak bağımsız çıkarlarını savunmalarının da gereğidir. Ülkelerimizin çıkarları ise dış etkenlere ve baskılara göre değil halklarımızın menfaatlerine göre belirleniyor. Bu nedenle görüş ayrılıkları ortaya çıktığında biz bunları çözebiliyoruz. Türkiye ile ilişkilerde zaman zaman değişik alanlarda görüşlerimizin bağdaşmadığı durumlar olabiliyor. Biliyorsunuz biz her defasında şu pozisyondan yola çıkıyoruz. Taraflar yakın işbirliği anlayışı ve karşılıklı tavizlerle bu sorunların üstesinden gelebilir. Dolayısıyla bir daha tekrar ediyorum. Farklı görüş, yaklaşım, tavırların zaman zaman ortaya çıkmış olması sadece normal bir şey değil, egemen bir devlet olmanın doğal bir gereğidir. Sadece bu sorunların çözümü için siyasi irade gerekiyor ki o da mevuttur. En önemlisi ise ilişkilerimizde ortaya çıkan sorunlar, görüş farklılıkları bizim birçok alanda işbirliği yapmamızı da engellemiyor. Tam tersi her defasında şundan bir daha emin oluyoruz. Devletler dış baskılara boyun eğmeden sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerinde öngörülebilirlik, uzun vadeli planlama ve sorunları çözme fırsatları da ortaya çıkmış oluyor. Özetleyecek olursak işte bu düşüncelerden yola çıkarak Türkiye ve Türk halkı ile ilişkilerimizi şekillendiriyoruz.
ANEWS: Türkiye ile ABD, Türkiye ile AB ve Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler karşılaştırıldığında, Rus-Türk ilişkileri büyük ölçekli stratejik. Akkuyu NGS projesi, Türk Akımı projesi, Rusya-Türkiye S-400 sistemleri anlaşması. Bu projelerin her biri Batılı ülkelerden Türkiye'ye ciddi bir muhalefet ve baskıyla uygulandı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?
"BİZ BU ZOR SORUNU TÜRKİYE İLE KARŞILIKLI YARDIMLAŞARAK ÇÖZDÜK"
MARIA ZAHAROVA: Bizim yaklaşımımız şu. Türkiye hükümeti ve Türk halkı kendi geleceğini ve dış politikadakı tercihlerini kendisi belirlemeli ve karar vermeli. Onlara bunun için dışarıdan herhangi bir danışmana ve yardımcıya da gerek yok. Bu aynı zamanda sizin ilk sorunuzun da yanıtı. Bağımsız bir şekilde karar verebilmek. Bu söylediklerim bizim ülke için de geçerli. Ben bazı şeyleri bir daha tekrarlamak itiyorum. Bunlar sadece her zaman söylediklerimiz şeyler değil, aynı zamanda devletlerimizin temel yasalarında yer alan maddelerdir. Biz hiç bir devletle ilişkilerimizi başka devletlere, ittifak ve bloklara karşı kurmuyoruz. Hayır. Biz ilişkilerimizi karşılıklı çıkarlara göre oluşturuyruz. Hem kendi çıkarlarımızı ve hem de karşı tarafın çıkarlarını dikkate alıyoruz. Rusça'da şöyle bir deyim var. Belki de Türkçe'de de vardır. "Başkasına karşı dostluk" etmek. Hayır, biz kimseye karşı dostluk yapmayız. Biz dostluk yaptığımız ülkelerle bu ülkelerin halklarının karşılıklı menfaatleri için dostluk yaparız. Bu kadar basit. Batının sık sık başvurduğu "Sıfır sonuç ile oyun"a biz katılmıyoruz. Biz bunun aksi yönde hareket ediyoruz. Bizim hedefimiz Rusya Türkiye ilişkilerini sistematik olarak istikrarlı bir şekilde geliştirmek. Sadece geliştirmek değil aynı zamanda bundan olumlu, pozitiv sonuçlar elde etmektir. Bazı projeler belirtildi, ama bunların sayısı çok daha fazla. Bunlar uluslararası gündemle de yakından ilgili. Bunlar arasında çözümü kolay olmayan, Dağlık Karabağ gibi, Suriye`deki durum, Libya krizi gibi eski sorunlar bulunuyor. Ayrıca bence salgın dönemindeki ilişkilerimiz de oldukça önemli. Salgına karşı mücadelede işbirliği ve Sputnik V aşısının Türkiye'ye tedariki güzel örnekler. Sputnik V'nin Türkiye'de üretimi gibi konular pandemiye karşı mücadeleye ortak katkılarımızdır. Salgın şunu gösterdi. Bir çok ülke daha önce dostuz, kardeşiz demesine rağmen bu söylenenlerin sadece sözde olduğu ortaya çıktı. Pratik hayatta bu dostluk ve kardeşlik uygulanmadı. Bir çok dilde şöyle bir deyim var. "Gerçek dost zor günde bilinir". İşte zor günde Türkiye ve Rusya kendilerini layık bir şekilde gösterdiler. Bu turistlerin tahliyesi alanında da yaşandı. Biliyorsunuz pandemi başladığnda milyonlarca turist yabancı ülkelerde mahsur kaldı. Biz bu zor sorunu Türkiye ile karşılıklı yardımlaşarak çözdük.
Şunu söyleyeyim ki bu karşılıklı çıkarlara dayalı bir işlemdi. Evvela bu yasaldır. İkincisi bu karşılıklı çıkarlara dayanıyor. Bu mesele yine de kararların her iki devlet tarafından bağımsızca alınmış olmasına dayanıyor. Rusya ve Türkiye kendi ulusal mefaatlerini göze alarak bu işlemin karlı olduğuna karar verdi. Evet biliyorsunuz dışarıdan büyük baskılar oldu. Ama devletin varlık sebebi de bu baskılara boyun eğmeden, uluslararası hukuk normlarını ihlal etmeden, başka devletlere de zarar vermeden kendi çıkarları doğrultusunda ilişkiler kurmasıdır. Bu somut bir örnek oldu. Dış baskılara rağmen ve birilerinin hoşuna gitmese de karşılıkli çıkarlara dayalı bu işlem yapıldı. Bunda fayda dışında kötü hiç bir şey yok.
ANEWS: Türkiye ile Rusya arasında turizmin yeniden açılmasını nasıl karşılıyorsunuz?
"ANKARA'YA MİNNETTARIZ"
MARIA ZAHAROVA: Öncelikli olarak şunu söyleyeyim ki pandemi herkesi etkiledi. Hem insanlar ve hem de devletler bu beladan nasibini aldı. Yer yüzünde bundan etkilenmeyen sanırım bir nokta kalmadı. Bu söylediklerim yeni bir şey değil, herkes tarafından bilinen gerçeklerdir. Meselenin ikinci tarafı ise şu. Herkes tekbaşına bu bela ile başa çıkamayacağının farkına vardı. Şu an dünyada pandemi sorununu tek başına çözebilecek öyle bir devlet ya da devletler topluluğu yok. Sadece ve sadece birlikte hareket ederek, birbirimize omuz vererek bu korkunç felaketin üstesinden gelebiliriz. Meselenin üçüncü tarafı ise şu. Bu konuyu siyasileştirmemek lazım. Tam tersi siyaset burada kendi konumunu pandemiye karşı dayanışmaya devretmeli, zaten zor olan durumun daha da kötüleşmesine yol açacak nifak tohumu ekmek için bir araç olmamalı. Maalesef bir her alanda sürecin siyasileştiğini görüyoruz. Aşıların tescili, devletlerin sağlık örgütlerine yönelik suçlamaları, sorumlulukardan kaçınmak gibi yaklaşımlar maalesef daha ağır basıyor. İyi bu söylediklerim tüm devletleri kapsamıyor. Ama çoğu bu meseleyi siyasileştirme gücünü kendinde bulamadı. Sorunuza yanıt vermeden önce bunları özellikle belirtmek istedim. Benden daha iyi biliyorsunuz bu yılın ilk bahar mevsimi Türkiye için çok zor bir dönem oldu. Günlük vaka sayılarnda 16 Nisan tarihinde 63 bin kişi ile rekor kırıldı. Böylesi olağanüstü bir durumda ki Türkiye kendisi de bu durumun olağanüstü durum olduğunu kabul etti, Rus sağlık yetkililerinin de tavsiyesi üzerine Rusya hükumeti, ülkelerimi arasında karşılıklı hava ulaşımını durdurmaya karar verdi. Bu kararın epidemiloji uzmanları ve doktorlar tarafından alındığını özellikle vurgulamak isterim. Bizde bu alanda kararlar veren ilgili kurumlar bulunuyor. Bu kararın alınmasında siyaset yoktu. Gerçek durum dikkate alınarak böyle bir karara varıldı. Ayrıca bir daha hatırlatmak isterim. Ama durum zamanla iyileşmeye ve istikrar kazanmaya başladı. Ve Rusya'nın ilgili kurumları da hava ulaşımının yeniden başlatılması için Türk tarafıyla görüşmelere başladı. Bu çerçevede 17 Mayıs`ta Türkiye Cumhrbaşkanı Danışmanı İbrahim Kalın, Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy ülkemizi ziyaret ederek Rusya Koronavirüsle Mücadele Komitesi Başkanı, Başbakan Yardımcısı Tatyana Golikova ile biraraya geldi. 17 Haziran`da ise Türkiye`nin tatil beldelerinde pandemi durumunu yerince incelemek için bir Rus heyet Türkiye`yi ziyaret etti. Biz bu konunun Türkiye için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu nedenle biz kararları uyduruk gerekçelerle değil, Türk partnerlerimizle yaptığımız ortak çalışmalara göre, durum analizine göre alıyoruz. Ayrıca biz Ankara`ya aldığımız kararlara anlayışlı bir yaklaşım sergilediği için de çok minnettarız. Hem Rusya ve hem de Türkiye`de insanların sağlık ve güvenliğinin başlıca öncelik olması çok önemli.
ANEWS: Rusya ve Türkiye'nin karşıt tarafları desteklediği Suriye ve Libya'daki iç çatışmalar, son yıllarda Moskova ile Ankara arasındaki ikili ilişkiler için oldukça ciddi bir sınav olmaya devam ediyor. Yorumunuzu rica ediyorum?
MARIA ZAHAROVA: Biz her bir devletin kendi ulusal çıkarları bulunduğundan artık sözettik. Rusya ile Türkiye'nın uluslararası alanda her zaman menfaaetlerde ortak kesişme noktaları bulduğunu ve hatta ciddi görüş farklılıklar bulunan bazı konularda aynı dilde konuşabildiğini belirtmek istiyorum. Böyle verimli işbirliği örneklerinden birisi hiç kuşkusuz Astana formatıdır. Suriye`de durumun kontrolü için bu süreç çok etkilidir. Bu sadece kağıt üzerinde varlık gösteren bir mekanizma değildir. Bu mekanizma çok zor sorunların çözümüne ciddi şekilde katkıda bulunuyor. Rusya, Türkiye ve İran arasında oluşturulan bu mekanizma sayesinde Suriye`de ateşkes rejimi büyük ölçüde sağlanmış oluyor. Bu ülkelerimiin büyük başarısıdır. Gerçi batıdan aykırı sesler de geliyor. Ama biz gerçeği biliyoruz. Astana formatı çerçevesinde 16. Suriye görüşmelerinin hazırlıklarına da başlamış bulunuyoruz. Uzmanlar şuanda bunun üzerinde çalışıyor. Ayrıca 2018 de imzalanan ve 2020`de ise memeranduma güçlendirilen İdlib`deki duruma ilişin Rus Türk sözleşmesi de başarılı bir şekilde uygulanıyor. Şuanda bi Lazkiye ile Halep arasındaki M4 karayolunn daha güvenli hale gelmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türk mevkidaşlarımızla Suriye`nin kuzey dou bölgesindeki güvenliğin sağlanması için çalışmalar yapıyoruz. Çatışmaların yeniden başamasını önlemek için ortak devriye çalışmaları devam ediyor. Libya`daki duruma geline ise Ruya ve Türkiye lidererinin Ocak 2020`de vardıkları uzlaşı sayesinde her ne kadar kırılgan olsa bile ateşkesi sağlamak mümkün hale geldi. Ekim 2020`de ise bu uzlaşı Cenevre`de 5+5 formatında daha da pekimiş hale geldi. Bu ateşkese bir yıldan fazla bir süredir uylduğunu da memnuniyetle kaydetmek isteriz.