Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi ve Türkiye Azerbaycan Dostluk, İşbirliği ve Dayanışma Vakfı başkanı Prof. Dr. Aygün Attar, Türkiye ve Azerbaycan arasında imzalanan tarihi Şuşa Beyannamesi ile ilgili SABAH'a özel açıklamalarda bulundu.
Resmi heyet içerisinde yer alan Prof. Attar, "Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Şuşa ziyareti 15 Haziran'da gerçekleşti. Bu ziyaret ile birlikte Türkiye ve Azerbaycan arasında ki ilişkiler ile birlikte bölgesel gelişmeler tarihte görülmediği kadar büyük bir önem arz etti" dedi.
Attar, "Esasında bu ziyaret ermeni işgalinden kurtarılmış toprakların bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne verilmiş tam destek anlamı taşımaktadır.
Özellikle 'Şuşa Beyannamesi' ile Türkiye ve Azerbaycan ilişkileri yeni ve farklı bir boyuta taşınmıştır. 'Şuşa Beyannamesi' askeri, savunma sanayi teknolojileri, enerji, taşımacılık, ekonomik ve insani ilişkilere kadar pek çok alanda, 'İKİ DEVLET, TEK MİLLET' anlayışıyla hareket eden iki gardaş ülke arasındaki ilişkilerin geleceğine yönelik yol haritasını belirlemiştir. Özellikle; 1921'de imzalanan Kars Anlaşmasının 100. Yıldönümünde ilan edilen bu beyanname iki gardaş ülkenin halk tarafından da kabul gördüğü ve her alanda işbirliğinin onaylandığı, ayrıca yol haritasının kalıcı olduğunu göstermektedir" ifadelerini kullandı.
"DİKKATLERDEN KAÇMAYAN AYRINTI..."
Prof. Attar sözlerine şu şekilde devam etti: "Dikkatlerden kaçmayan, çok önemli başka bir ayrıntı ise, bu Beyannamenin özellikle Şuşa'da imzalanmış olmasıdır. Türk dünyasının eski kültür beşiği olan Şuşa'nın Azerbaycan açısından önemi ve Türkiye'nin Şuşa'da konsolosluk açmak istemesi, oranın taşıdığı siyasi rolü de göstermektedir.
Beyannamede, Savunma Sanayii alanında da birlikte hareket etme isteği, iki ülke arasındaki bağların kopmayacak kadar güçlü olduğuna işarettir ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın; "Azerbaycan'la teknoloji paylaşımı ve ürünlerin Azerbaycan'da ortak üretilmesi için fabrika kurulacak" sözleri doğal olarak birçok ülke tarafından kıskanıldığı aşikârdır.
Ayrıca bu müttefiklik savunma amaçlı olduğu ve kimseyi hedef almadığı özellikle Şuşa Beyannamesi'nde belirtilmektedir. Taraflar iki devlet arasında geliştirilen ve onların çıkarlarına uygun askeri ve siyasi işbirliğinin kesinlikle üçüncü devletlere karşı olmadığını belirtiyorlar.
Yapımı tamamlanan Bakü/Tiflis/Kars hattıyla birlikte taşımacılık koridorunun önemi net olarak belli oldu ve yeni işbirliği imkânını ortaya çıkarttı. Orta Asya/Azerbaycan/Türkiye arasında gerçekleştirilmekte olan ve Türk Konseyi tarafından desteklenen Orta Koridor da 'Şuşa Beyannamesi'nde yer aldı. İkinci Karabağ Savaşı sonrası ortaya çıkan bir diğer koridor ise, Türkiye ve Azerbaycan'ı birleştirecek Zengezur koridoru olmuştur. Beyannamede buna da işaret edilerek işbirliğinin kalıcı olduğu tekrar edilmiş oldu.
"ERMENİSTAN AKIL VERİP YOL GÖSTEREMEZ"
Bu gelişmeler ışığında Ermenistan'ın 'Şuşa Beyannemesi'ne karşı çıkması ve uluslararası hukuktan bahsetmesi çok komik ve beyhudedir. Çünkü Azerbaycan topraklarını 30 yıl işgal altında tutan Ermenistan, ne Azerbaycan'a ne de Türkiye'ye akıl verip, yol gösteremez.
Yukarıda bahsedildiği gibi, Şuşa Azerbaycan'ın kültür başkentidir. Uluslararası hukuka uygun şekilde Azerbaycan kendi topraklarında istediği görüşmeyi ve organizasyonu yapar, istediği zirveyi gerçekleştirebilir.
Ermenistan'ın 10 Kasım'da altına imza attığı anlaşmayı tekrar gözden geçirmesinde fayda vardır.
'Şuşa Beyannamesi' bölgede kalıcı olacak barış ve istikrarın tek teminatıdır. Azerbaycan ve Türkiye'nin her alandaki birlikteliği ve gardaşlığı Ermenistan'ı adeta çıldırtmaktadır. Ermenistan'ın bugüne kadar ki devlet politikasına bakıldığında görülecektir ki, özellikle son 30 yıldır barış ve huzurdan uzak oldukları her yönüyle aşikârdır.
Azerbaycan tarafından atılan her iyi niyetli yaklaşım Ermenistan tarafından provokatif açıklamalarla gölgelenmeye çalışılmaktadır. Ancak bu kışkırtıcı açıklamalar Güney Kafkasya bölgesinde kalıcı barışın tesis edilmesinin önüne geçemeyecektir. Zaten Ermenistan'ın Azerbaycan toprakları üzerinde kurmaya çalıştığı devlet hayalinin neticesi ortadadır.
'Şeyh uçmaz, müridi uçurur' deyimi tam da Ermenistan'ı galeyana getiren devletler için çok yerinde bir söz olmuştur. Ülkeyi ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan felç ettikleri ortadayken, Azerbaycan ve Türkiye'nin işbirliğine ve barış çağrısına karşı Ermenistan'ı kışkırtmaları boşuna bir hevestir.
Maalesef Ermenistan seçim nedeniyle ülkede yaşanan kaos ortamından kurtulmanın yolunu, Türkiye ve Azerbaycan'a saldırmakta görmektedir. Ne var ki, kendi halkı da bu ucuz popilizmi artık kabul etmemektedir.
Tekrar belirtmekte fayda var. Ermenistan'ın kurtuluşu Şuşa Zirvesinde açıklanan bölgesel barıştır.
Sonuç olarak tekrar etmekte fayda vardır ki; 'Şuşa Beyannamesi' sadece Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin gelişmesine değil, başta Ermenistan devleti olmak üzere tüm bölge ülkelerine barış, huzur ve kardeşlik havasıyla birlikte ekonomik kalkınmaya da öncülük teşkil edecektir.
Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev arasında tüm dünyaya ilan edilen "Şuşa Beyannamesi" son yüzyılın en büyük barış ve kalkınma belgesidir. Bunu görmezlikten gelen bazı ülkeler, gün gelecek, Güney Kafkasya 'nın ve dolayısıyla tüm Kafkas ötesinin güvenliği için elini taşın altına koyan her iki ülke liderini tebrik için sıraya gireceklerdir."