Ermeni işgalinden kurtarılan Şuşa'nın valilik bahçesinde kurulan büyük beyaz çadır altında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Aliyev, iki ülke için tarihi bir beyanname imzaladı.
11 sayfalık metin iki ülkenin "taraflardan herhangi birinin bağımsızlığına veya toprak bütünlüğüne üçüncü bir devletçe tehdit ve saldırı halinde taraflar birbirine gerekli yardımı yapmasını" teminat altına alıyor.
Bu belge sadece iki ülkenin ikili ilişkilerini yepyeni üst bir düzeye taşımıyor. Aynı zamanda ortak bölgesel bir vizyonun çerçevesini oluşturuyor. Böylece Ankara, ikinci Karabağ savaşında Bakü'ye verdiği desteği somut bir temele oturtuyor. Savunma sanayiinden askeri-güvenlik işbirliğine uzanan yeni bir müttefiklik ilişkisi kuruyor. İki cumhurbaşkanının duygu dolu konuşmalarında Zengezur dehlizine (koridoruna) yaptığı vurgu çok önemliydi. Kafkaslar'dan Orta Asya'ya ulaşan yeni bir stratejik ortaklık söz konusu. Enerji güvenliğinden ulaşıma, savunma sanayiinden Karabağ'ın yeniden imarına uzanan bir işbirliği hamlesi gündemde. Ortak SİHA üretimi ve Şuşa'da başkonsolosluk açılması ilk somut örnekler.
Şuşa müttefiklik beyannamesi, hiçbir ülkeyi hedef almıyor. Aksine 6'lı platforma referansla bölgeyi barış ve işbirliği havzasına çevirmek istiyor. Ermenistan ile de normalleşmeyi arzuluyor. Yeni bölgesel statükoyu tesis etmeye yöneliyor.
Bu beyanname, Türkiye ile Azerbaycan'ın müttefikliğinin zirvesi. Aliyev'in dediği gibi "büyük bir sedası" olacak.
Şuşa'nın tarihi ve doğa güzelliğinde Erdoğan'ın Azerbaycan halkının sevincine katılması, muhteşem bir manzaraydı.
Beyannamenin getirdiği yeni müttefiklik, Azerbaycanlı gençlerin zafer oyunlarıyla kutlandı. Bu tarihi ana tanıklık etmek benim için de paha biçilmezdi.