İlhan Göksu; 20 Şubat 1989'da BEL-PA A.Ş.'nin muhasebe müdürlüğünde 21 yıl çalıştı. Göksu, son 10 yıl şirketin muhasebe müdürü olarak görev yaptı. Mansur Yavaş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra 8 ay görevine devam etti. Yavaş, yerel seçim öncesinde Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde işçilerin çıkarılmayacağını söyledi ancak göreve geldikten sonra 220 kişiyi çıkardı. 2 bin 700 kişiyi de işe aldı. İşten çıkartılan kişiler arasında Göksu da yer aldı.
SABAH, 2019 yılının Aralık ayında kesilen faturaya ilişkin BEL-PA şirketinin o dönem muhasebe müdürü olan ve seçim sonrası yeni yönetim tarafından görevine son verilen Göksu'ya ulaştı. Göksu'nun görevden alınması sürecinde yaşadıkları ise Yavaş yönetiminin, belediyenin iktisadi teşebbüslerini nasıl kullandığını ortaya koyuyor. Göksu, 31 Mart 2019 yerel seçiminden hemen sonra başlayan mobbinglerle "İstifaya zorlama" sürecinin 8 ay sürdüğünü, bu süre sonunda kendisine hiçbir hakkının verilmediğini ve şirketle davalık olduğunu belirterek, meselenin sadece "Partililere yer açmak" olmadığını, esas sebebin "Hareket alanı açmak" olduğunu Halk TV faturası üzerinden örnek vererek anlattı. Göksu, yeni yönetimle 8 ay çalıştığını ve bu sürede kendisi de dâhil tüm eski çalışanların muhasebe işlerinden uzak tutulmaya çalışıldığını belirterek şunları söyledi:
"HİZMET BEDELİ! NEYİN HİZMET BEDELİ? NASIL BİR HİZMET?"
* İşlerden uzak tutulmaya çalışılsak da şahit olduğumuz olaylar oldu. Halk TV'den BEL-PA'ya 30 bin liralık fatura gönderilmişti. Fatura üzerinde sadece 'cinsi' bölümüne 'hizmet bedeli' ibaresi yazılı idi. Halk TV'nin muhasebesini aradım ve faturanın aslında 'yemek faturası' olduğu, 'üst düzey yetkililerin yediği yemeğin bedeli' olduğu bilgisini aldım. Tabii ki Halk TV'nin muhasebesi bu bilgiyi benimle paylaşırken 'Nasıl olsa bizim belediyenin muhasebesi' rahatlığı içindeydi. BEL-PA yönetimi ise Halk TV'nin kestiği 30 bin liralık faturadaki 'hizmet bedeli' ibaresini bana 'reklam bedeli' olarak açıkladı ve ödeme yapmamı istedi. Oysaki şirketin böyle bir reklam gideri yoktu. Ödeme yapmak zorunda kaldık.
* Halk TV muhasebesinin bahsettiği üst düzey yetkililerin kim olduğunu bilmediğini söylediler. Bizler varken rahat hareket edemiyorlar, rahat saçıp savuramıyorlardı. 21 sene şirketin muhasebesine baktım. Bizim dönemimizde BEL-PA'ya kesilen hiçbir faturanın üzerinde 'hizmet bedeli' diye baştan savma, yuvarlama ibareler kullanılamadı. Kesilen faturalarda tüm işler ayrıntılarıyla kalem kalem yazılırdı. Faturayı gören bir kimsenin aklında bir şüphe oluşmazdı. Şimdi istediğin yere istediğin kadar para ver, faturaya da 'hizmet bedeli' yaz, oldu bitti. Hizmet bedeli! Neyin hizmet bedeli? Nasıl bir hizmet? Bu hizmeti verirken ne kadar harcama yaptın da benden bu kadar para istiyorsun? Halk TV'nin yemek faturası örneğinde olduğu gibi, eski çalışanlara rağmen bu kadar rahat hareket edenlerin, şimdi sadece kendi partililerinden oluşan bir ekiple daha ne Halk TV faturaları ödeyeceğini kestirmek hiç de zor değil. Ama BEL-PA da kimsenin şahsi cüzdanı değil.
Göksu, seçimden hemen sonra BEL-PA'ya yeni genel müdürün atandığını, yeni müdürün ise muhasebe bölümüne uğradığı ilk gün herkesin görevine son verileceğini söylediğini hatırlatarak, Yavaş ekibinin rahat hareket edebilmek için kendilerine yaşattıklarını şu şekilde aktardı:
* Yeni yönetimle tanışmamız bile normal olmadı. Seçimden sonra BEL-PA'nın yeni yönetimi ağır başlılıkla görev keşfi yapmak yerine, tabiri caizse şirketi gezerken hazine bulmuş gibi, kabadayı hâl ve ifadelerle, ciddiyetten tamamen uzak hareketlerle şirketi gezdiler ve çalışanlarla hiç hoş olmayan üsluplarla konuştular. Daha ilk gün gördüğümüz muamele, neler yaşanacağının özetiydi. Birkaç gün sonra elleri cebinde muhasebe bölümüne giren şirketin genel müdürü, tüm çalışanlara bakarak 'Sizi bitireceğim' dedi ve sonraki günlerde bu ifadelerin dozu hayli arttı. BEL-PA'nın Genel Müdürü birkaç hafta sonra beni çağırdı ve görevden alacağını söyledi. Görevim boyunca yaptığım tek bir işte yolsuzluk, usulsüzlük, disiplinsizlik olmadığını, görevden almasının gerekçesinin ne olabileceğini sordum. Görevden almak için bir sebebe ihtiyacının olmadığını söyledi ve bana 'Senin alnında AKP'li yazıyor' dedi. Çok çirkin ve onur kırıcı bir üsluptu. İş akdimi feshedeceğini söyleyince, çıkışımın verilmesini istedim. Zorunlu izne ayırdılar. Döndüğümüzde ise görev yerlerimizin değiştiğini, yıllardır idarecisi olduğum personelimin altına verildiğimi, maaşımın üçte iki oranında düşürülerek asgari ücret seviyesine çekildiğini öğrendim. Mahkemeliğiz şu anda.