Hafta başında Ankara çok önemli bir misafiri daha ağırladı. Libya Milli Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ve beraberinde 14 bakanı ile Ankara'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edildi. Bu Ankara nezdinde son derece tarihi görülen ziyaret ile Türkiye-Libya ilişkilerinde özellikle Kasım 2019'da imzalanan Deniz Yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat ve geçtiğimiz yıl ülkede sağlanan ateşkesin bir nevi taçlandırılması anlamını taşıdı.
TÜRKİYE CAYDIRICI BİR GÜÇ OLDU
Türkiye-Libya ilişkilerinde elde edilen bu kazanımlar tabiki sadece bu anlaşma ile olmadı. Türkiye, 2011 yılında patlak veren savaşın sonrasında ülkenin gerçek sahibinin Libyalıların onu temsil eden uluslararası alanda meşruiyeti olan Ulusal Mutabakat Hükümetine destek verirken, ülkede Hafter gibi savaş gayri meşru lordunun ve destekçilerinin karşısında hem diplomatik hem de askeri anlamda caydırıcı bir güç oldu. Ateşkesin sağlanmasında sahada ve masada büyük bir çaba sarfetti.
ELLERİ BOŞ DÖNEN ÜLKELER!
Öte yandan, bu kardeşlik bağının İtalya, Fransa, Rusya, Yunanistan, ABD gibi Libya'da yıllardır tek tarafın kazandığı bir ilişki biçimini yönetmiş ülkeler tarafından zor anlaşıldığı görülüyor. Saydığımız tüm bu ülkelerin temsilcileri yoğun bir şekilde aylardır Libya'ya mekik diplomasisi sürdürüyor ve bir şekilde Libya'nın geleceğinde aslan payını almak istiyorlar. Bu durum geçtiğimiz hafta Malta, Yunanistan, İtalya Başbakanlarının ard arda Libya'nın kapısını çalmasından görülebiliyor. Tümünün en önemli ortak talebi ise tıpkı Türkiye ile olduğu gibi. Libya ile bir deniz yetki anlaşması imzalamak ancak bugüne kadar elleri boş döndüğü de bir gerçek.
Bu anlamda İtalya Başbakanı Draghi'nin Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı hakaret dolu ifadelerinin tam da Libya Başbakanı Menfi'nin Ankara ziyareti sırasında gelmesi de bu anlamda bir süpriz sayılmamalı.
YUNANİSTAN TELAŞA DÜŞTÜ
Bununla birlikte Dibeybe'nin Türkiye'ye ziyaretini gölgede bırakmak isteyen sadece Draghi değil. Yunanistan'ın çabalarını da göz ardı etmemek gerekir. Son dönemde Libya ile diplomatik ilişkilerini normalleşme sürecine sokma çabaları gözlenen Yunanistan, Türkiye ve Libya arasında 27 Kasım 2019'da imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının iptal edilmesini ve kendisiyle yeni bir anlaşma yapılması istiyor. Mithçotakis'in Libya ziyareti sonrasında Libya'dan böyle bir taviz bekleyen Atina'ya Libya Başkanlık Konseyi Sözcüsü Başkanlık Konseyi Sözcüsü Necva Vehibe önceki gün cevap verdi.
Türkiye ile bu anlaşmayı reddetmediği için Yunanistan'tan tarafından istenmeyen adam ilan edilen ve o dönem Libya'nın Yunanistan büyükelçisi olan Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Menfi'nin bu kez çok güçlü bir şekilde gittiği Atina'da Mitçotakis'e "Cenevre Anlaşması gereği Başkanlık Konseyinin herhangi bir uluslararası anlaşma yapmasının mümkün olmadığını, bunun Ulusal Mutabakat Hükümetinin yetkisinde olduğunu" belirttiğini aktardı.
Şimdi Libya ve Türkiye'nin önünde Libya'nın yeniden kalkınması ve ayağa kalkması için yerine getirilmesi gereken birçok ödev bulunuyor. Zira, gerek liderler, gerek bakanlar ve heyetlerarası görüşmelerde iki ülkenin ortak kararlılığı vurgulandı. Enerjiden, teknolojiye, savunmadan, inşaata, medyadan bilişime ve sağlığa kadar çok geniş bir yelpazede projelere imza atılmış durumda. Bu pandemi döneminde Türkiye'den Libya'ya 150 bin doz aşının gönderilmiş olması da insani açıdan iki ülke arasındaki kardeşliğin küçük ama anlamlı bir sembolü oldu.
HAFTER'E DESTEK SÜRÜYOR!
Libya sahasında Hafter ve destekçilerinin boş durmadığı göz önünde bulundurulursa uluslararası hukukun, meşruiyetin ve gerçeklerin sırf bu işbirliğini gölgelemek için asimetrik yöntemlere başvuracağı da Türkiye ve Libya'nın dikkatinden kaçmıyor. Hele hele Hafter'e Rusya, BAE ve Mısır'dan hala silah, mühimmat ve paralı savaşçı desteği sağlandığı, Fransa, İtalya, Yunanistan üçlüsünün ülkeyi diplomatik olarak baskılamaya devam ettiği düşünülürse.
Diğer yandan gerek Doğu Akdeniz gerekse Libya ile ilişkilere de konusunda Ankara için bir diğer önemli gelişme Mısır ile diplomatik ilişkilerin yeniden başlayacağına dair işaretler oldu. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu önce 3 yıl aradan sonra Mısırlı meslektaşı Shoukry ile hafta sonu telefonda ilk kez görüştü. Çavuşoğlu Salı günü medyaya yaptığı açıklamada da, Mısır ile karşılıklı ziyaretlerin önümüzdeki dönem gerçekleşeceğini ve iki ülkenin yeni bir döneme girdiğini söyledi. Görüşmelerin öncelikli olarak iki ülkenin bakan yardımcıları seviyesinde başlayacağını kaydeden Çavuşoğlu, büyükelçi atamalarının ise zaman içerisinde olabileceğinin sinyalini verdi.
MISIR, LİBYA VE TÜRKİYE DENKLEMİ!
Son dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşeceğine dönük sinyaller her iki taraftan da geliyordu. Zira, Mısır Türkiye'nin Libya ile imzaladığı deniz yetki sınırlandırması anlaşmasına karşın Yunanistan ile benzer bir anlaşma imzaladı ancak bu konuda Türkiye'nin hassasiyetlerini süreçte göz ardı etmedi. Yunanistan ile anlaşmanın kendisine faydadan çok zarar sağladığını gören Mısır'ın Doğu Akdeniz'deki çıkarları için doğru partnerin Türkiye olduğunu düşündüğü anlaşılıyor. Bunun sonuçlarını Kahire yönetiminden gelen "Türkiye ilişkilerin biz de normalleşmesine sıcak bakıyoruz" mesajlarından da anlıyoruz.
Tüm bu gelişmeler özellikle Libya, Mısır ve Türkiye arasında Doğu Akdeniz denkleminde yeni bir dönemin aralandığına dair güçlü işaretler taşıyor. Ankara bu konuda kararlı ve güvenilir bir ortak olduğunu Libya'ya göstermiş durumda ve Doğu Akdeniz'de bir diğer deniz yetki sınırları anlaşması için Mısır ile masaya oturabileceğini söylüyor.
Şimdi tıpkı Libya ile olduğu gibi tarihsel köklü bir geçmişe sahip Mısır-Türkiye ilişkilerinde de önümüzdeki dönemde önemli sembolik gelişmeler görülebilir. Üç ülkenin milli çıkarları Doğu Akdeniz jeopolitiğinde birleşmesi kaçınılmaz görünüyor. Ancak bu konuda başta Yunanistan'dan gelebilecek sabotajlara ve süreci baltalamak isteyecek girişimlere karşı Ankara, Trablus ve Kahire'nin hazırlıklı olması gereken bir dönemin aralandığını da söylemek mümkün.