İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken şiir okuduğu için hapis cezası ile cezalandırılan ve Türkiye'nin demokrasi ve özgürlükler konusundaki tarihi dönüşümü için kolları sıvayan Başkan Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir açık oturumda kendisine 28 Şubat için yöneltilen soruya "Ben olsaydım ordu içinde bir yapılanma ile seçilmiş meşru hükümete antidemokratik müdahaleye karşı dimdik durur buna asla müsaade etmezdim" dedi. O günden bu yana çoğu dış destekli olan her türlü müdahaleye karşı söylediğini yaptı ve dik durdu. Manşetler, muhtıralar, yargı darbeleri ve askeri darbe girişimlerine karşı dilinde hep "Millet" , "Milli irade" ve "Demokrasi" sözleri vardı. 15 Temmuz'da kararlı duruşu ile millete seslendi ve "Siz yeter ki dik durun. Biz ölümüne" dedi. Türkiye darbe görünümlü işgal girişiminin sabahına prangalarından kurtulmuş bir ülke olarak çıktı.
DARBE İMALI AMİRAL BİLDİRİSİNE SON DAKİKA TEPKİSİ...
Bugün de vesayetçi, darbeci zihniyetin kalıntılarının whatsapp gruplarında örgütlenerek "Amiral bildirisi" görünümündeki muhtıra girişimi konuşulurken Başkan Erdoğan önünü, sonunu düşünmeden demokrasi, milli irade ve sivil siyasetten yana tavrını ortaya koydu ve yine "Milletimizle" dedi ve "Hadlerini bildireceğiz" diye ekledi.
28 ŞUBAT…
"ASLA İZİN VERMEZDİM"
Refah Partisi'nin kapatılması bir defa asla hukuki değildir, demokratik değildir. Ben olsaydım ne yapardım sorusuna gelince kesinlikle böyle bir adımın karşısına dikilir ve ordu içinde sivil siyasete karşı bir yapılanma ile antidemokratik tutumlara asla müsaade etmezdim. Ve demokratikleşmenin fikir ve düşünce noktasında bir engel olmasını ortadan kaldırırdım. Erbakan hoca düşüncelerini ortaya koymuştur.
"İRTİCA KAOS HEDEFİNDE OLUŞTURULAN SUNİ BİR SORUNDUR"
Bunu anlamak mümkün değil, Türkiye'de acaba irtica irtica denilerek gösterilen insanlar mı acaba Türkiye'yi birbirine düşürdüler, Güneydoğu'da okullarımızı yakanlar, devletin araçlarını yakıp yıkanlar bunlar mı? Teröristlerle beraber yürüyenler bunlar mı? Bu olmadığına göre ortaya suni bir sorun çıkarılıyor ve kaosa sürükleniyor ve kaybeden ülke oluyor
DEMOKRASİDE HALKIN İRADESİNE KATLANMA VARDIR
Taban demokrasisi diyoruz. Demokraside halkın iradesinin neticesine katlanmak, tahammül vardır. Demokraside parlamento böyle oluşur.
27 NİSAN e-MUHTIRASI:
GENELKURMAY BAŞBAKANLIĞA BAĞLIDIR!
"Bu açıklama basına gece yarısı verilmiş ve Genelkurmay'ın internet sitesinde yayınlamıştır. Bildiri, hükümete karşı tutum olarak algılanmıştır. Kuşkusuz demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır. Genelkurmay, Başbakanlık'a bağlıdır. Başbakanlığa bağlı olan bir kurumun herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay hükümetin emrinde bir kurumdur. Türkiye'nin güven ve istikrarını zedeleyenler, olumsuz sonuçların sorumluluğunu yükleneceklerdir"
411 EL KAOSA KALKTI!
(Özgürlüklerle ilgili anayasa değişikliği sonrası atılan manşet)
Sizin aslında başörtüsüyle bir derdiniz yok. Sadece fırsattan istifade başka bir hesabı görmek istiyorsunuz. Aslında çıkarlarınızı tehlikede görüyorsunuz. Yoksa laikliği değil. Bu manşetler yalnızca çıkar kavganızı örtmek için bir maske. Laiklik üzerinden kendi çıkar kavganıza meşruiyet çıkarmanın peşindesiniz. Her fırsatta Türkiye'yi ikiye bölünmüş gibi göstermek için can atıyorsunuz. İşte bugün bir tanesi yazmış. Çoğunluğun zorbalığı diyor. Bunun edeple adapla alakası var mı? Azınlığın çoğunluğa tahakkümüne evet diyeceksin. 411 eli kaos olarak göstermek suretiyle deokrasiyi yok farz edeceksin. Sen bunu hangi siyasi etik ve anlayışla bir araya getiriyorsun. Herkes aynı düşünmek, giyinmek zorunda mı? Parlamentoda toplam oyun yüzde 80'inden fazlası bu yasa değişikliğine, özgürlüklere evet diyor. Siz yüzde 20'ye mahkum etmek istiyorlar. Ayıptır ayıp! Bu ülkenin evlatlarını birbirine düşürmeye kimsenin hakkı yok! Sizin düşlediğiniz düzen demokrasi değil düpedüz diktatöryal düzendir. Buna müsaade edecek falan da değiliz.
"KEFENİMİZİ GİYEREK ÇIKTIK! BU BEDELE HAZIRIZ"
Anamuhalefetin başı da şimdiden yönlendirme yapmaya başladı. İdam sehpasının yolunu gösteriyor. Sen nasıl demokratsın ya? Biz bu yola beyaz çarşaflarla beraber çıktık. Bedele hazırız. Bu konuda rahatız.
17 ARALIK YARGI DARBESİ GİRİŞİMİ:
"BU ÖRGÜTLENMEYİ KESİNLİKLE ORTAYA ÇIKARACAĞIZ
Bu süreçte örgütsel mantık içinde, örgüt içi hiyerarşi gözetilerek Türkiye'de bir yargı darbesi yapılmak istendi. Aziz Türk milletinden değil mensubu oldukları örgütten emir ve talimat alıyorlar. Bu devletin içinde devlet olma, süreci böyle yönetme olayıdır. Burada görevi kötüye kullanma vardır. Bu örgütlenmeyi kesinlikle ortaya çıkaracağız. Bu babamızın oğlu olsa dinlemeyiz. Biz bunlara yabancı değiliz.
"DİMDİK DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
İstedikleri kadar çirkin yollara tevessül etsinler, istedikleri kadar kirli ittifakların içine girsinler. Buradan Konya'dan bir kez daha sesleniyorum. Türkiye'de artık söz milletindir, karar milletindir, yetki milletindir. Asla geri adım atmayacağız. Hiçbir tehdide boyun eğmeyeceğiz. Arkasına karanlık odakları alanlar, çeteleri alanlar bu millete bu ülkeye istikamet çizemezler.
Türkiye üzerinde ameliyat yapılacak bir ülke değildir. Kimin ne hesabı varsa 30 Mart'ta seçim var. Girsinler hesabı orada milletle görsünler! Sandık dışında hesap görmek isteyenlere ne millet ne de biz müsaade etmeyiz. Dimdik durmaya devam edeceğiz.
7 ŞUBAT MİT KRİZİ:
"ALABİLİYORSANIZ BENİ ALIN!"
MİT Müsteşarı ifadeye çağrıldığında kendisine talimat verdim. Kesinlikle gitmeyeceksin dedim. Yardımcıların da gitmeyecek. Eğer seni almaya polis gelirse güvenlikçilerine talimat ver polisi de içeri sokmayacaksınız dedim. Bu "Biz devlet içerisinde devletiz" demektir. Cumhurbaşkanına kadar gider bu iş. Düşünebiliyor musunuz? Emniyetin içindeki FETÖ temsilcileriyle müşteşarı teslim alacak. Sıra Başbakana gelecek. Bir başbakan olarak bana bağlı olarak çalışan müşteşarıma sahip çıkmazsam benim terörle mücadele ederken kullandığım enstrümanlarımı, elimiz ayağımız olan kurumları şüpheye sevk edersen bu insanlar nasıl çalışacak? Bu insanlar hayatları ortaya koyarak çalışıyorlar. Müsteşara talimatı ben verdim. Alacaksanız beni alın!
GEZİ KALKIŞMASI:
"AZINLIK DA ÇOĞUNLUĞA TAHAKKÜM EDEMEZ"
Burada şunu da belirtmek durumundayım. Çoğunluk nasıl ki azınlık üzerinde baskı kuramazsa azınlık da bu ülkede artık çoğunluk üzerinde baskı kuramaz, dayatmalar yapamaz, tercihler dayatamaz. Bunu da görmek zorundayız. Zira demokrasiler milletin oylarıyla azınlığın iş başına geldiği iktidarlar değildir, çoğunluğun iş başına geldiği iktidarlardır. Ama bunun yetkisi kime aittir? Millete aittir. Siyasi tarihimizde, demokrasi tecrübemizde asıl hasas mesele budur.
"HERKES GÖRÜŞÜNÜ İFADE EDEBİLİR, KİMSE DEMOKRASİ DIŞI EYLEMLERLE İŞGALE KALKIŞAMAZ"
Samimiyetle ve tekraren ifade ediyorum; bu ülkede herkesin görüşlerini özgürce ifade etme hakkı vardır. Bu ülkede herkesin demokratik sınırlar içinde, hukuk çerçevesinde tepkisini ortaya koyma, mitingini yapma hakkı vardır. Ancak hiç kimsenin hukuksuzca, demokrasi dışı eylem yapma, işgal eylemi yapma, esnafa, çevrede oturanlara, yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Hele hele hiç kimsenin ağaçlar kesiliyor bahanesiyle ortaya çıkıp, Türkiye'de gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur.
"TAKSİM MEYDANI AŞIRI UÇLARIN CİRİT ATTIĞI BİR YER OLAMAZ"
Tam aksine olay Gezi Parkı'ndan çıkarılarak, şu anda gelindiği nokta ideolojiktir. Bir, acaba biz İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni alabilir miyiz? İşte anamuhalefetin genel başkanı çıkıyor, diyor ki; 'hükümet istifa, başbakan istifa, polisini çek.' Polis orada dün de vardı, bugün de olacak, yarın da olacak. Niye? Çünkü Taksim Meydanı aşırı uçların cirit attığı bir yer olamaz. Polis niye var? Yarın orada farklı bir şeyler olsa vatandaş diyecek ki; benim can güvenliğim ne oldu? Bunu soracak
AKADEMİSYEN BİLDİRİSİ:
"TERÖRİSTİ DEĞİL DEVLETİ SUÇLAYAN MÜSTEMLEKECİLER"
Dün yine birileri güya bize ihtar vermek için bildiri yayınlamışlar. Kendi milletine söven sözde profesörü, terör örgütüne militanlık eden sözde akademisyenleri, gazetecileri savunuyorlar. Hendekler kazan, barikatlarla kapatan terör örgütüdür. Yollara menfezlere köprülere bombalar döşeyerek insanımızın seyahat özgürlüğünü engelleyen öldüren terör örgütüdür. Evlerin duvarlarını delip insanların yatak odasından geçen terör örgütüdür. Tüm bunlara rağmen kendilerine akademisyen diyen güruh devleti suçlayıp bildiri yayınlıyorlar, yabancıları ülkemize davet ediyorlar. Bunun adı müstemleke zihniyetidir, mandacılıktır. Türkiye 100 yıl önce de bunlarla karşılaştı. O zaman da kendilerine aydın diyen ülkeyi yabancıların düzeltebileceğine inanan mandacı bir güruh vardı. Milletimiz istiklal savaşını zaferle sonuçlandırarak bunlara hak ettikleri cevabı vermiştir. Ancak bunlar sonradan yine bunların yine gelip köşe başlarınu tuttuğunu gördük. Bugün de cebinde bu ülkenin kimliğini, pasaportunu taşıyan, maaşını bu devletten alan sözde aydınların ihaneti ile karşı karşıyayız. Milletimiz bunlara gereken cevabı yine vermiştir verecektir.
15 TEMMUZ HAİN DARBE GİRİŞİMİ:
"BEDELİNİ ÖDEYECEKLER"
Bugünkü bu gelişme Silahlı Kuvvetlerimizin içerisindeki bir azınlığın ne yazık ki kalkışma hareketidir. Bu malum yapıya ait paralel yapılanmanın teşvik ettiği, üst akıl olarak onların kullandığı bir harekettir. Ülkemizin birliği beraberliği bütünlüğüne yönelik bu harekete karşı inanıyorum ki milletçe vereceğimiz güzel bir cevapla bunlar gerekli cezayı alacaklardır. Bu milletin imkanlarıyla ortaya konmuş olan tankı topu helikopteri kullanarak milletin üzerine gelmenin bedelini bunlar çok ağır ödeyeceklerdir. Bu konuda atılması gereken adımlar neyse bizler dik durmak suretiyle meydanı onlara bırakmayacağız. Yapmış oldukları işgali de çok kısa sürede ortadan kaldıracağız. Kararlılıkla bu işin üzerine gideceğiz. Bunu kimsenin test etmeye gücü yetmeyecektir.
"CEVABI MEYDANLARDA MİLLETİMİZLE VERECEĞİZ"
Milletime de bir çağrı yapıyorum. Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum. Havalimanlarına davet ediyorum. Toplanalım. Bunların o azınlık grubu tanklarıyla toplarıyla gelsinler ne yapacaklarsa orada yapsınlar bakalım. Halkın gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar. Bundan sonra da tanımamız söz konusu değil. Kesinlikle burada emir komuta zinciri çalışmamaktadır. Zincir çiğnenmiştir. Altın üste yönelik adımları, kalkışması söz konusudur. Ben başkomutan sıfatıyla haberim olmadığı böyle bir adım atanlara gereği neyse yapılacaktır. Bunun bedelini çok ağır ödeyeceklerdir. Çok açık söylüyorum. Milletimle çağrımı yapıyorum meydanlarda gerekli cevabı bunlara verelim.
"BİZ ÖLÜMÜNE"
Bunu inşallah başarılı bir şekilde aşacağız. Korsan bildirilere katiyen inanmasınlar. Bizlerin açıklamaları dikkatle takip etmelerinde çok büyük fayda var. Ben de süratle milletimle beraber olacağım. Siz yeter ki dik durun. Biz ölümüne! Ölümüne!
4 NİSAN AMİRAL BİLDİRİSİ
"HADLERİNİ BİLDİRECEĞİZ"
Her şeyden önce bir gece yarısı gerçekleştirilen bu eylem, hem üslubu hem yöntemi hem de yol açacağı açıkça belli olan tartışmaları itibarıyla kesinlikle art niyetli bir girişimdir.
Emekli amirallerin vazifesi, 104 tanesi bir araya gelerek siyasi bir tartışma konusunda darbe imaları içeren bildiriler yayınlamak değildir. Aynı şekilde hiçbir emekli kamu görevlisinin de topluca böyle bir yola tevessül etme hakkı yoktur. Biz bu amirallerin, diplomatların ve diğerlerinin, son dönemde Suriye'den Libya'ya, Doğu Akdeniz'den Ege'ye, Kıbrıs'tan Karabağ'a karar verdiğimiz mücadelelerin hiçbirinde bir araya gelerek, ülkeleri için destek bildirisi yayınladıklarını görmedik. Yine bunları, FETÖ'cü hainlerin başlattıkları 15 Temmuz darbe girişimine karşı milletimin yanında yer alırken de görmedik. Tam tersine imza sahibi amirallerden bazılarının geçmişten bugüne, ülkemizin hak ve menfaatleri aleyhine medyada verdikleri demeçleri, sergiledikleri duruşları üzüntüyle takip ettik.
"AKSİ HALDE DİYE BAŞLAYAN TEHDİT İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİLDİR"
Hiçbir isme, medyadaki ve siyasi alandaki siyasi açıklamaları sebebiyle herhangi bir soruşturma açılmış veya benzeri işlem yapılmış değildir. Ancak geçmişi darbeler ve bildirilerle dolu bir ülkede, bir gece yarısı 104 emekli amiralin böyle bir girişimde bulunması asla kabul edilemez. Bunun adına ifade özgürlüğü diyemeyiz. İfade özgürlüğü, 'aksi halde' diyerek başlayan ve ülkenin seçilmiş yönetimini darbeyle tehdit eden cümleleri kapsamaz. Emekli amiral sıfatıyla da olsa böyle bir girişim, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik bir bühtandır. Bu yöntem ve bu tarz ifadeler, dünyanın her yerinde demokrasiye, hukuk devletine, milli iradenin üstünlüğüne saldırı olarak kabul edilir ve aynı şekilde muameleye maruz kalır. Yayınlanan bildirinin, milletimiz nezdinde bu derece sert tepki görmesinin bir diğer sebebi de çok daha büyük bir kampanyanın parçası olarak algılanmış olmasıdır.
Milleti ve milletin seçtiği yönetimi tehdit etme cüretini gösterenlere hadlerini yine milletimizle göstereceğiz.