Son dakika... Aralarında TSK'da görev alan kritik isimlerin de bulunduğu 104 emekli amiralin 27 Nisan muhtırasında olduğu gibi cumartesiyi pazara bağlayan gece yarısında 15 Temmuz'a 103 gün kala yaptıkları darbe imalı bildiriyle ilgili tepkiler çığ gibi büyürken Ankara'da Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlattığını açıkladı. Milli irade, hükümet ve demokrasi karşıtı bildiriyle ilgili olarak gece yarısı "Darbe iması" konusunda SABAH yazarları ve siyasi analistlerden çarpıcı değerlendirmeler geldi. Mahmut Övür, Okan Müderrisoğlu, Ekrem Kızıltaş, Erkan Tan darbe imalı emekli amiral bildirisini Sabah.com.tr'ye değerlendirdi. İşte çarpıcı son dakika değerlendirmeleri:
SABAH yazarı Mahmut Övür
"AYDINLATILMASI MİLLETE BORÇ OLAN PERVASIZ BİR KALKIŞMA"
Türkiye'de sivil siyasete müdahalenin belli argümanları olageldi. Yakın tarihimize damga vuran irtica bunlardan biriydi. 28 Şubat irtica korkusuna postmodern bir kılıf giydirdi, 27 Nisan e-muhtıra ise o korkuyu sanal ortama taşıdı. Daha sonra belli tırnak içinde masum gerekçelerle soslanmış toplumsal olaylar kullanılmak istendi. Ancak darbe odaklarının tüm bunların üzerinde kullandığı en kadim argüman "Genç subaylar rahatsız, rütbeliler rahatsız, emekliler rahatsız" gibi ifadeler. Bu gece yaşanan ve asla sıradan bir toplanma gibi okunanamayacak üç değil beş değil 10 değil 103 emekli amiralin imzasının alındığı organize bir bildiri! O nedenle Türkiye'de iktidar devirmek isteyen ama siyaset üretmek yerine sivil siyasete gayrimeşru müdahalelerle öne çıkmak isteyen unsurların belli aralıklarla başını kaldırması yabancısı olduğumuz bir yöntem değil. Bu siyasete güvenen, demokrasiye inanan milletimize karşı bir borç olarak arkasındakilerin ortaya çıkarılması gereken pervasız çıkış ve kalkışmadır.
Terör ve Güvenlik Uzmanı Coşkun Başbuğ:
"BU BİR MUHTIRADIR!"
Bana göre çok büyük bir skandal olarak ortaya dökülen bu bildirinin gelişi güzel bir bildiri olarak görmem. Şimdi darbelerden çok çekmiş bir ülke olarak bu tür belgelerin ne anlama geldiğini ne maksatla yapıldığını bırakın üst düzey askeri bir yetkiliyi yoldan geçen herhangi bir vatandaşa sorun çok net cevabını verir. Bu bir takım odakların bilerek bir takım odakların fişeklemesiyle yapılan bir çıkış olarak algınlanmalı. Muhakkak da hesabı sorulmalıdır. Amaç asla Montrö ve Kanal İstanbul değildir. Bu geniş kapsamlı ve planlı bir operasyondur. Bu e muhtıra dediğimiz 27 nisan tarzı bir muhtıradır. Bir takım sağır odalarda kaleme alınmıştır. Bunların istihbari çalışmalarla ortaya çıkacağını düşünüyorum.
SABAH yazarı Okan Müderrisoğlu:
"BİR KURMAY PLANLAMA YA DA ÇOK HEDEF ODAKLI SİYASİ FAALİYET"
Çok hedef odaklı siyasi bir faaliyet olabilir. Bir kurmay planlaması olabilir. Şekil olarak bir defa gece yarısı bildirisinin Türkiye'de ne manaya geldiğini herkes bilmektedir. "Şu kişiler rahatsız" temalı ifadeler darbe ve muhtıraları işaret eder. Açık bir şekilde TSK'da kritik pozisyonda görev yapan isimler var. Yani tesadüfen "sen de imzala" ricasıyla yapılmış bir şey olmadığı açık. Bunun iyi araştırılması gerekir.
Medya Derneği Başkanı ve Takvim yazarı Ekrem Kızıltaş:
"PİNEKLEDİKLERİ YERDEN İLGİNÇ VE İBRETLİK BİR BİLDİRİ!"
Deniz Kuvvetleri'nden emekli 104 amiralin yaptığı bu açıklamayı ilgi çekici buldum ben. Zamanlaması çok ilginç. Cumartesiyi Pazara bağlayan bir gece yapılması da 27 Nisan e-muhjtırasını hatırlatan bu bildiride Montrö ile alakalı doğrudan bunun bir tarafı gibi konuşmuşlar ve devletin adeta maruz kalarak yaptığı bir anlaşmayı Türkiye'nin temellerinden biri gibi göstermeye gayret etmişler. Elbette bu anlaşma yürürlükte ve buna tabiyiz ama baktığımızda eninde sonunda doğrudan ya dolaylı yollardan Türkiye'nin egemenlik ve hakimiyetini kısıtlayan bir anlaşma bu. Bunu savunmanın TSK'da görev yapmış emeklisi amirallere düşmesi çok tuhaftır. Aynı metin içerisinde kullanılan dil ve ibadetle alakalı bir konuda gürültü koparmaları da "özgürlükler" deyince sınır bulamayanların bu konuda da bu kadar uzun bir dil kullanması ayrıca şaşırtıcı. Türkiye Cumhuriyeti'nde kuruluşundan bu güne kadar Deniz Kuvvetleri başta olmak üzere savunma sanayi konusunda en büyük adımları atmış bir iktidara karşı bunları söylemek için bir araya geldiklerini görüyoruz. Deniz Kuvvetleri'nin kendi ayakaları üzerine kaldırılması için atılmış onlarca adımda ağızlarını dahi açmamış insanların emekli olduklarında pinekledikleri ordu evi köşelerinde birbirlerini dolduruşa getirip büyük büyük laflar etmeleri ibretlik bir durumdur. Bugüne kadar varlıklarını bile hissettirmemiş insanlar başka devletlerin gürültü koparması gereken konularda gürültü koparıyorlar. Milletimiz nezdinde en ufak bir karşılığı olmayan mensubu bulundukları mahalleyi memnun etmeye yönelik bir çalışma olarak görüyorum. Zannediyorum yargı da adım attı ve en kıssa sürede hesabı sorulur.
TAKVİM yazarı Erkan Tan:
"MİLLETİN CEVABI 15 TEMMUZ GECESİ YAZILIP İMZALANDI"
Bu kalkışmanın örgütlü olduğu açıktır. Maksadı masum bir uyarı kesinlikle değildir. Siyasete malzeme verip içimizi karıştırmak istemişlerdir. İçlerinde bazıları zaten açıkça siyaset yapmaktadırlar. Açıklamada tehdit vardır. Ayrıca; Türkiye'nin taraf olduğu ve aleyhine sonuçları olan bir anlaşmayı daha iyisi ile değiştirmeyi istemek de suç değildir, ayıp değildir, günah değildir... Montrö anlaşması değişmesin isteyenler Batı'dır. Barı bunlar aracılığı ile Türkiye'yi tehdit etmiştir...
Düşmanlıklarının nedeni şu; Batı'ya tapan, köle olan, İslam'a adeta düşman bir Türkiye istiyorlar. Başkan Recep Tayyip Erdoğan ise; bağımsız, güçlenen, Müslüman hassasiyetler ile tavır alan, onurlu Türkiye Cumhuriyeti'ni hayata geçiriyor. Hak ve menfaatlerini koruyan, tek bir eksene mahkum olmayan, devletin ve milletin çıkarları nerede ise oraya yönelen, İslami hassasiyetlere önem ve değer veren bir Türkiye Cumhuriyeti devlet idaresi yürütüyor. Tabiatı ile kuduruyorlar.
O açıklamanın, milletin ezici çoğunluğunun gönlünde tuvalet kağıdı kadar bile değeri yoktur.
Bir diğer husus da milletin, bu emekli paşalardan beklediği açıklama çok başka ve namus ve şereflerini ilgilendirecek kadar mühimdir. Binlerce FETÖ mensubu 1980'lerden bu yana onlar en tepe görevlerde komutanlar iken ordumuza nasıl sızabilmişlerdir...? FETÖ, Türk Silahlı Kuvvetlerini adeta kevgire çevirirken bunlar hep yönetimdeydi. Memleketi rehin almak isteyen örgütlere karşı kör, sağır, dilsiz olacaksınız. Daha sonra iş milli iradeye müdahaleye geldiğinde 104 kişi bir araya gelip millete meydan okuyacaksınız. Bu ülke bu girişimlerle ilgili referansını 15 Temmuz 2016 gecesi yazıp imzalamıştır.
Musevi İşadamı ve analist Doğan Kasadolu:
"MUTASYONLU DARBE VİRÜSÜ"
Daha önce de benzerlerini gördüğümüz gibi dışarıdan destekli bir bildiri ile karşı karşıyayız. Türkiye'de bütün darbe ve muhtıraların bir görünen bir de asıl bahanesi vardı. 28 Şubat ekonomik bir darbeydi, görünen gerekçesi planlı olarak köpürtülen "irtica" aldatmacasıydı. 60 ve 80 darbeleri toplumsal olaylar bahanesiyle Türkiye'nin başını kaldırmasına müsaade etmemek, on yıllarca geriye gitmesine neden olacak darbelerdi. Muhtıralar da keza öyle. Darbe ve darbecilik bu ülkede bir kesimin damarlarında gezinmeye devam eden ölümcül bir virüs olarak hep yaşadı. Bugün karşımıza çıkan da mutasyonlu bir darbe virüsüdür. Zaman zaman şekil değiştirdi, yöntem değiştirdi ama zehirliliği itibarıyla hep var oldu.