Geçtiğimiz günlerde video konferans yöntemiyle toplanan AB Liderler Zirvesi'nin bildirisinde Türkiye ile ilgili kısım, zirve toplantısı devam ederken yayımlandı. Liderlerin bildirisinde, AB'nin Doğu Akdeniz'in istikrarlı ve güvenli olmasında, ayrıca Türkiye ile iş birliği ve karşılıklı çıkara dayanan bir ilişkide çıkarı bulunduğu vurgulandı. Bildiride, ekonomi, göç, terörle mücadele ve seyahat gibi konularda Türkiye ile iş birliğinin güçlendirilmesi kararlaştırıldı.
Peki AB Liderler Zirvesi bildirisinde yer alan 'Türkiye' detayının şifreleri neler? Perde arkasında neler var? İstinye Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Osman Can Ünver ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı, konuyla ilgili SABAH'a özel açıklamalarda bulundu.
"1963'TEN BERİ TÜRKİYE'YE SERBEST DOLAŞIM HAKKI VERİLMİYOR"
İstinye Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Osman Can Ünver:
- Dünkü AB Liderler Zirvesi Sonuç Bildirgesi'nden çıkan Türkiye detayından biraz bahsedelim isterseniz. Burada gündem olan sınırlı serbest dolaşım kavramı bize neyi ifade ediyor?
Dünyada ismini bile zor bildiğimiz ülkelerine her türlü serbest dolaşım hakkını veren Avrupa Birliği, 1963'ten beri bekleme odasındaki Türkiye'nin vatandaşlarına serbest dolaşım hakkını vermiyor. Biz 1986'da daha önceki anlaşmaya göre Türk vatandaşlarının serbest dolaşımı başlayacaktı. Biz 1999'da aday ülke haline geldik. 2004'te müzakerelerin başlaması kararlaştırıldı. 2005'te müzakereler başladı. Bakıyorsunuz şimdiye kadar o müzakerelerde de hiçbir hareketlilik yok. Sadece bir fasıl geçici olarak kapatıldı. O fasılları da açmıyorlar. 2016 senesinde yapılan Göçmen Sözleşmesi'ne göre de aslında vizesiz seyahati vereceklerdi. 1986'daki işçilerimizin serbest dolaşımıyla ilgiliydi.
72 kriteri yerine getireceksiniz dediler. 5 tanesi olmadı, 2 tanesi olmadı dediler. Özellikle terörle mücadele açısından sürekli bizi tehdit ettiler. Bu tabii kabul edilebilecek bir tavır değil. Bu kadar zaman sonra kısmi vize serbestisi gibi şeyler karşısında doğrusunu isterseniz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ben rencide oluyorum. Ben konumuzun değiştiği bu dönemde milli meselelerimize her zamankinden daha fazla sahip çıktığımız bir dönemde Türk hükümetinin bunu kolaylıkla sineye çekeceğini zannetmiyorum. Liderler Zirvesi'nde böyle muğlak ifadeler kullanmışlar.
"AVRUPA BİRLİĞİ BİR BÜTÜN OLMAKTAN ÇIKTI"
Avrupa Birliği bir bütün olmaktan çıkmış durumda. Özellikle Brexit'ten sonra ciddi sorunlar yaşıyor. Türkiye'nin yakın olduğu üye ülkeler var. Daha birkaç gün önce Slovenya'nın Başbakanı geldi. Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edildi. Bazı ülkelerin Türkiye'ye müzahir olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bir kere oy birliği oy birliğiyle yaptırım uygulamak istiyorlar ama yapamıyorlar. Almanya yaptırımları engelledi diyorlar. Şunu söylemek istiyorum, ülkeleri eleştirmenin ötesinde Türkiye'ye karşı dürüstçe duruş sergileyemediler.
"İNSAN HAKLARINI ÇİĞNİYORLAR"
Bunun arkasında göçmen meselesi, sığınmacı meselesi bar. FRONTEX'i eleştiremiyorlar. FRONTEX, Ege Denizi'nde AB'nin sınır koruma kuruluşudur. Her türlü insan haklarını çiğneyecek tavırlar sergiliyorlar.
Göçmenlerin ne denli insan haklarının çiğnendiğini görüyoruz, komite olarak takip ediyoruz. BM'nin içinde böyle bir mekanizma var. Dünyanın birçok yerinde insan hakları çiğneniyor. AB de bunu yapıyor. Akdeniz ve Ege'de göçmenler ölüyor. Ondan sonra Türkiye'ye bin bir çeşit zorluk çıkarıyorlar. Bir hezeyan içerisindeler. İslam ve Türk düşmanlığı içerisindeler. Zor bir muhatap
"TİCARET HACMİ ARTTIKÇA YENİ DÜZENLEMELERE İHTİYAÇ DUYULUYOR"
- Gümrük Birliği'nin yenilenmesinden ne kastediyorlar?
Gümrük Birliği, 90'lı yıllarda başladı. Hatta o tarihlerde Birliği'nin karar verme mekanizmalarında yer almadığımız halde neden Gümrük Birliği'ne girdiğimiz sorgulanmıştır Türkiye'de. Ama o günden bugüne Türkiye'nin ekonomik durumu artık çok farklı. İhracatımızın arttığı özellikle ara sanayi malları ihracatımızın arttığı, ithalatımızın da büyüdüğü bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde bu Gümrük Birliği'nin güncellenmesi lazım.
Avrupa ülkeleriyle Türkiye'nin arasındaki ticaret hacmi arttıkça yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor. Sadece bizim tarafımızdan değil, karşı tarafın da anlaşılması gerekiyor. Anlaşılmadığınız takdirde hareket edemiyorsunuz. Bunun bir takım siyasi olaylarla engellenmeye çalışılması, Libya ve Doğu Akdeniz gibi… O zaman rasyonel adım atamıyorsunuz. Bu rasyonelliği bulmak için bir gelişme olacaktır. Her iki tarafında faydası olacak şekilde bir adım atılacaktır.
"TÜRKİYE, PANDEMİYE RAĞMEN MÜLTECİLERE SAHİP ÇIKTI"
- Bir takım ülkelerin "Mülteciler için verdiğiniz sözü tutmadınız" çıkışları vardı. "Türkiye'ye mülteciler için vadettiğimiz parayı göndermeliyiz" diyorlardı. Bunun için ne düşünüyorsunuz?
2016 Mart'ında yapılan anlaşmayla birinci yıl için 3 milyar avro, ikinci yıl için 3 milyar avro verilecek denildi. Türk hükümetinin cebine girecek bir para değildi. Bu neticede, sığınmacıların ihtiyaçlarının kısmen –Türkiye'nin bir parça yükünü azaltacak- karşılanmasını sağlayacak bir meblağ idi. Bunun hem kullandırılış tarzı hem de tahsisindeki gecikmeler göze alındığı zaman sanki kerhen yapıyorlarmış gibi davranıyorlar.
6 milyarın tümünün geldiğini sanmıyorum ben. 3 – 4 milyar avro oldu belki. Bir hesap yapmışlar, eğer bu bizdeki 3 milyon 600 bin Suriyeli Avrupa ülkelerinde olsaydı 100 milyar avro masraf olacakmış. Pandemi döneminde bile Türkiye'nin sesi çıkmadı. Türkiye insanları bağrına bastı. Bir problem de yaşamadık. Bazı tepkiler oldu. O da kamuoyunda farklı yansıtılmasından kaynaklanıyor. Böyle bir durum karşısında Avrupalıların "Biz ne yaptık?" diye düşünmesi gerekiyor. Aksi halde bir sonuç çıkmayacak. Söz veriyorsunuz, ondan sonra tamamen farklı bir tavır sergiliyorsunuz.
"DIŞ POLİTİKADA ÇOK BAŞARILIYIZ"
Bizim Batı ülkeleri ile olan genel sorunumuz; milli çıkarlarımıza sahip çıktıkça, yeni biçimlerde ortaya çıkacaktır. Fakat güçlendikçe, inanıyorum ki hasım gibi görünen ülkeler saygı da duyacak. Neticede Türkiye'nin politikası bu istikamette. Son derece başarılı bir dış politika izliyoruz. Kendi çıkarlarımıza sahip çıkıp başkalarına boyun eğmedikçe çok farklı bir Türkiye'ye doğru gidiyoruz. Bu ilişkiler o zaman biraz daha farklı noktaya gelecek. Aynı hizadan birbirimize bakar duruma geleceğiz. Bize tepeden bakmaya alışmışlar. Bakamayınca da bu sefer endişe, hezeyan ve tedirginlik içine giriyorlar. Türkiye kimseyle kötü olma niyetinde olan bir ülke değil. Her zaman barışçıldır. Ama kendi milli çıkarlarını korumak adına tavrından taviz verecek değildir.
"BELİRLİ ŞARTLARI YERİNE GETİRENLERE SINIRLI SERBEST DOLAŞIM HAKKI VERİLECEK"
SETA Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı:
-Sınırlı serbest dolaşım kavramı bize neyi ifade ediyor?
Belirli şartları yerine getirenlere sınırlı serbest dolaşım verilecek. Orada bir mekanizma olacak. Belirli bir gelir düzeyi olan iş adamları, akademisyenlere sınırlı serbest dolaşım hakkı verilecek. Burada Avrupa Birliği'nin temel konusu, Türkiye'den Avrupa'ya yönelik çok ciddi bir iş gücünün yaşanması. Böyle bir korkuları var. Aşırı sağın yaymış olduğu bir korku var. O da 'Türkler buraya gelip geri dönemeyecekler' korkusu. Serbest dolaşım 90 günle sınırlı tutuluyor. Çalışma izni veya herhangi bir hak verilmiyor. Avrupa Birliği şu an için böyle bir mekanizme düşünüyor.
"AB TERÖRLE MÜCADELEDE ÇİFTE STANDART UYGULUYOR"
-Liderler, iklim ve terörle mücadele gibi ortak çıkar alanlarında Türkiye ile üst düzey diyaloğu yeniden başlatmaya hazır olduğunu belirtti. Ancak AB üyesi Fransa'nın YPG'yi DEAŞ ile mücadele bahanesiyle desteklemesi bu konuda sorun çıkarır mı? AB kendisiyle çelişiyor diyebilir miyiz?
Avrupa'nın terörle mücadeleden anladığı DEAŞ veya El-Kaide ile mücadele. Kendilerini vuran terör örgütleri ile mücadeleyi kastediyorlar. Türkiye'yi vuran terör örgütlerini değil. Bu konuda Türkiye'yi anlamamakta ısrar ediyorlar. Çifte standart uyguluyorlar. Kendileriyle çelişiyor. Onun öncesinde Türkiye'nin terörle mücadele yasalarını çok sert bulduklarını ve bunu yumuşatması gerektiğini söylemişlerdi. Bunu diyen devletler, Almanya, Fransa ve Avusturya terörle mücadele yasalarını her geçen gün daha da sıklaştırıyor.
"ORTAK ÇIKARLARIN ÖN PLANDA TUTULDUĞU BİR DÖNEM OLACAK"
-Bu liderler zirvesi sonrası AB-Türkiye ilişkileri nasıl şekillenir?
Kriz döneminden çıkılacağını düşünüyorum. Karşılıklı çıkarlar söz konusu olacak. Ortak çıkarların ön planda olacağı bir sürece giriyoruz. En önemli konular, göç, mülteciler, terörle mücadele ve ekonomi olacak. Üyelik konusundan ziyade ikili ilişkilerin, ortak çıkarların ön planda tutulduğu bir dönem olacak.