Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgınıyla savaşta cephenin en önünde çarpışan sağlık kahramanıydı o. Türkiye'de Kovid- 19'dan hayatını kaybeden ilk sağlık çalışanı olan, "Hocaların hocası" İstanbul Tıp (Çapa) Fakültesi Dahiliye Uzmanı Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu'nun ismi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeni yapılan Okmeydanı Şehir Hastanesi'ne verilerek ölümsüzleştirildi. Taşcıoğlu, asistanlarından öğrencisine, hastalarından meslektaşlarına herkesin sevdiği ulu bir çınardı. 14 Mart Tıp Bayramı'nda kendisine "Hocam" diye hitap eden eşi Liv Hospital Bahçeşehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Didem Taşcıoğlu ilk kez SABAH'a konuştu:
Acımız hâlâ o kadar büyük ki. Cemil Hoca'yı birkaç satırla anlatmak o kadar zor ki. O hekim olarak da insan olarak da eş olarak da bir kahraman, sevgi ve aşk insanıydı. Çapa'da asistan olduğum yıl tanıştık hocamızla. Kendisinin asistanıydım. Aşkla evlendik, 15 yıllık evliliğimizi de aşkla yaşadık. 15 yaşında Deniz adında bir oğlumuz var. Bana da, oğluna da, hastalarına da sevgiyi öğretti. Bize aşk ve sevgiyi miras bıraktı.
Cumhurbaşkanı'mızın onun adını, eşim gibi güzel, renkli bir hastaneye vermesi bizi o kadar mutlu etti ki. Bu hastane tıpkı Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu gibi şifa dağıtıyor. Hocam, eşim adıyla yaşadığı bu hastaneden şifa dağıtmaya devam ediyor
DESTAN YAZDI
Tıp Bayramımız onsuz buruk. O, tıpta kahramanlık destanı yazdı. Mesleğini aşkla yapardı. Her sabah saat 05.00'te kalkar işe doğru büyük bir sevgiyle yol alırdı. Doğadaki her canlıya, insana karşı büyük bir sevgisi vardı. Her şeyin içinde güzel olan bir şey bulurdu. Hastaları onun için çok özeldi.
Hiç kimseyi kapısından geri çevirmezdi. Birinin ihtiyacı olduğunu bilmesi yardım etmesi için bir sebepti. Çalan telefonu görmezden gelmezdi. 'Ya telefondaki insanın bana ihtiyacı varsa' derdi. Babasından gelen bir misyondu onun için. Babası "Biri senden bir şey istediğinde sakın 'Yok' deme. Varsa hemen ver. Yoksa bul ver" demiş. "Sabah uyandığımızda gözlerimiz görüyor, ayaklarımızı, kollarımızı oynatabiliyoruz ya işte o gün bize büyük bir armağan" derdi.
Herkes ona sarılmak istiyordu. Sarılarak, dokunarak severdi. Yaşamın her zerresini doya doya yaşadı ve yaşattı.
Vefat etttiğinde Edirne'den Hakkâri'ye, dünyanın her yerinden insanlar aradı. 'Hocamızı seviyoruz' dedi. Bu ne büyük sevgiydi.