Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yeniden kurgulanan Orta Doğu ve Doğu Akdeniz denkleminde, Türkiye'nin yerini ve Avrupa Birliği ile ilişkilerin geleceğini SABAH'a değerlendirdi. Çavuşoğlu, Libya politikasına karşı çıkanlar dahil olmak üzere tüm tarafların ülkedeki siyasi zeminin Türkiye sayesinde hazırlandığını kabul ettiğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasındaki görüşmede ilişkilerin normalleşmesi dahil olumlu mesajlar verildiğini aktaran Çavuşoğlu, Mısır ile hem istihbarat hem de dışişleri bakanlıkları düzeyinde koordineli bir temasın olduğunu ve ilişkilerin seyrine göre bir deniz yetki alanı müzakeresine başlanabileceğini söyledi. Çavuşoğlu, İsrail ile normalleşme anlaşması imzalayan bazı ülkelere, "Dengesiz ve hakkaniyeti gözetmeyen önerilerle Filistin-İsrail ihtilafının çözümüne katkı sağlanmasının mümkün olmayacağı artık anlaşılmalı" ifadeleriyle çağrıda bulundu.
SABAH Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu ile Diplomasi Muhabiri Betül Usta'ya dış politika gündemine ilişkin açıklamalarda bulunan bulunan Çavuşoğlu şunları söyledi:
OYUN DA KURUYORUZ, OYUN DA BOZUYORUZ
Türkiye uluslararası sistemdeki değişim süreçlerinin etkilerinin ve yaşanan krizlerin yansımalarının yoğun biçimde hissedildiği Avrasya coğrafyasının merkezinde yer alıyor. Bu bölge, jeopolitik denklemin yeniden şekillendiği günümüzde çeşitli sınamalarla karşı karşıya. Dış politikamızı "Girişimci ve İnsani" bir yaklaşımla yürütüyoruz. Ortadoğu'da ön plana çıkan sorunların çözümü için de uluslararası hukuku ve meşruiyeti temel alan, insan odaklı, vicdani, ilkeli ve milli bir tutumla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Diplomasinin tıkandığı noktada, müzakere masasına yeniden işlerlik kazandırmak için, yumuşak ve sert güç unsurlarımızı bir arada kullanarak inisiyatif alıyoruz. Barış ve işbirliğinin önünü açmak için yeri geldiğinde oyun kuruyor, yeri geldiğinde aleyhimize kurulmaya yeltenilen oyunları bozuyoruz.
MACRON TEŞEKKÜR ETTİ
Cumhurbaşkanımız, Fransa ile ilişkilerin normalleşmesini içeren olumlu mesajlar verdi. Macron'la görüşmesinde Suriye, Karabağ konusu ile ,işbirliği alanları ele alındı. Macron, "Ben İslam karşıtı değilim, nüfusumuzun yüzde 17'den fazlası Müslüman. Ama bazı gruplar var ki İslam'ı kullanarak kadın-erkek eşitliğinin tersini savunuyor. Ben, İslam'a karşı olmayacağım. Buradaki Türk toplumu ile de aramız iyi" dedi. Bu konuda da özellikle Müslüman nüfusun dini yanlış kaynaklardan öğrenme yoluna gitmemesi için işbirliği yapmamız gerektiği vurgulandı.
LİBYA'DA DENGELEYİCİ GÜÇ: TÜRKİYE
Libya'da savaş bitti, denge sağlandı, siyasi süreç tekrar başladı. Geçmişte Türkiye'nin inisiyatifinden rahatsız olanlar bile, Türkiye'nin buradan dışlanması yerine önemli bir aktör olduğunu kabul ediyor. Herkes ateşkesin Türkiye'nin sayesinde gerçekleştirildiğini ve siyasi sürecin başladığını söylüyor. Sahada sağlanan denge, diplomasi yolunu yeniden açtı. Bizi eleştirmek isteyenler bile geçmişte "evet sizin desteğiniz ve angajmanınız sayesinde siyasi zemin hazırlanmış oldu" diyor. Libya'yı 24 Aralık'ta düzenlenecek seçimlere götürecek birleşik yeni yönetimin görevi devralmasıyla ülkenin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunması ve siyasi birliğinin tesisi bakımından önemli bir adım atılacak. Geçmişte Türkiye'nin Libya'daki varlığını tartışmaya açmak gibi bir gündem yok, olamaz da.
MISIR İLE TEMASIMIZ VAR
Mısır ile aramızda hem istihbarat hem de dışişleri bakanlıkları düzeyinde bir temas var. Ben (Mısır Dışişleri Bakanı) Samih Şükri ile çok defa görüştüm. Örneğin BM toplantıları sırasında ilişkileri nasıl düzelteceğimiz konusunda uzun uzun görüşmelerimiz oldu. İlişkilerin seyrine göre oturulup bir deniz yetki alanı müzakeresine başlanabilir. Biz, hakça paylaşımdan yana olduğumuz için herkesle konuşmak istiyoruz.
İSRAİL İLE İLİŞKİLERİN GELECEĞİ
İsrail ile bazı bölge ülkeleri arasında son dönemde imzalanan normalleşme anlaşmalarının bölgedeki ihtilafın adil, kapsamlı ve kalıcı çözüme kavuşturulmasına yönelik çabalara katkı sağlamadığını, aksine İsrail'i, Filistin topraklarına yönelik işgal politikalarını daha da derinleştirmeye teşvik ettiğini görüyoruz. Yerleşik uluslararası parametrelere aykırı, dengesiz ve hakkaniyeti gözetmeyen önerilerle Filistin-İsrail ihtilafının çözümüne katkı sağlanmasının mümkün olmayacağı artık anlaşılmalıdır.
DOĞU AKDENİZ ENERJİ KONFERANSI :
Bölgemizde siyasi saiklerle Türkiye'yi dışlamaya çalışan enerji projelerinin başarı şansı yok. Cumhurbaşkanımızın tüm bölge ülkelerini kapsayacak bir Doğu Akdeniz Konferansı düzenlenmesi önerisi samimi işbirliği arzumuzun en son örneği. Enerjinin bir barış aracı haline gelmesi, bu yaklaşımın tüm bölge ülkeleri tarafından paylaşılmasına ve kaynakların uluslararası hukuk temelinde meşruiyet ve hakkaniyet ilkelerine uygun biçimde kullanılmasına bağlı. AB tarafına teklifimizi ilettik. 'Nasıl olması gerekiyor, kimler katılması gerekiyor gibi'. Hakça paylaşımı konuşuyoruz.Kıbrıs'ta iki taraf da katılsın. Ya da onlar için ayrı bir formda, ayrı bir platformda toplantı yaparız. Eğer hakça paylaşım konuşuyorsak bu formatta Rum kesimi ile de bir araya gelmekten çekinmiyoruz. Ama eğer sizler KKTC'nin katılmasını istemiyorsanız, Rum kesimi de katılamaz. O zaman ayrı bir toplantı yaparız onlarla. KKTC de biz de bu güne kadar yapıcı esneklikler gösterdik. Yol "tamam, budur, nokta!" demiyoruz.
ATİNA'DAN DAVET GELDİ, TARİH NETLEŞMEDİ
Yunanistan ile ikili meselelerimizi ancak diyalogla çözebiliriz. Uluslararası hukukun öngördüğü yöntem de önce masaya oturmak. Buna hazır olduğumuzu her zaman söyledik. Kaçan taraf Yunanistan oldu. Bizimle konuşmak yerine meseleleri AB'ye taşımaya çalıştılar. Sonunda masaya geldiklerinde de masayı devirmek için gerginliği arttırma yoluna gittiler. Çeşme araştırma gemimize yapılan taciz, Yunanlı yetkililerin provokatif açıklamaları bunların son örneği. İstişari görüşmelerin bir sonraki turu için Atina'dan prensip olarak bir davet geldi ama tarihi netleşmedi. Kıbrıs meselesinin Ada'daki gerçeklere uygun olarak, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği temelinde iki devletli çözüm iradesini destekliyoruz.
AB İLE İLİŞKİLERE KATKI
İnsan Hakları Eylem Planımız yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hukukun üstünlüğünü daha da güçlü bir şekilde tesis etmeyi amaçlıyor. Bu süreçle Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Birleşmiş Milletler gibi önemli uluslararası kurumların referansları dikkate alındı. Bu süreçte özellikle Avrupa Konseyi ve AB ile de danışmalarda bulunduk. Temel hak ve özgürlükler alanını genişletmemiz AB ve Avrupa Konseyi gibi kurumlarla ilişkilerimize de katkı sağlayacaktır.