Karbondioksit gibi ısıyı tutan gazların atmosferde artmasıyla oluşan ve atmosfere salınan sera gazların neden olduğu düşünülen etkinin sonucunda dünya üzerinde yıl boyunca ölçülen sıcaklık artışına küresel ısınma deniyor. Hal böyle olunca küresel ısınmayı insanoğlunun dünyaya verdiği zarar daha olarak nitelemek yanlış bir açıklama olmuyor. Özetle dünyada ölçülen ortalama sıcaklığı artması olarak açıklayabileceğimiz bu duruma küresel iklim değişikliği ya da küresel ısınma olarak tanımlanıyor.
Orman yangınları, seller, dolu yağışları, kum fırtınaları… Bu liste bu şekilde uzayıp gidebilir. İşte küresel ısınmanın neden olduğu bu doğal afetler tüm dünyada çok sayıda insanın hayatına mal olurken dünya ekonomisine ise ağır fatura çıkarıyor ve çıkarmaya da devam edecek. Peki küresel ısınma önlenemez bir felaket mi? Uluslararası ölçekte alınan tedbirler ne düzeyde? Biz insanoğlunu gelecekte neler bekliyor?
Sabah.com.tr'nin sorularını yanıtlayan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi, Meteoroloji Mühendisi ve Afet Yönetim Uzmanı Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Küresel iklim değişikliğini bir anda durdurmak mümkün değil ama onunla mücadele etmek ve olası etkilerini azaltmak mümkün" diyor. İşte Prof. Kadıoğlu'ndan üzerine onlarca felaket senaryosu yazılan küresel ısınmayla ilgili akıllara takılan sorulara açıklık getirecek bilgiler…
"ONUNLA MÜCADELE EDEBİLİR ETKİLERİNİ AZALTABİLİRİZ"
Küresel iklim değişikliğini bir anda durdurmak mümkün değil ama onunla mücadele etmek ve olası etkilerini azaltmak mümkün. Böylece gelişmiş ülkelerin, finansman, teknoloji transferi ve kapasite geliştirme taahhütlerini az da olsa yerine getirmesine başlamasıyla Türkiye de iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, düşük karbonlu ekonomiye geçecek ve vatandaşlarının yaşam biçimlerini, üretim ve imalat yöntemlerini değiştirecek köklü bir dönüşüm gerçekleştirecektir. Diğer bir deyişle Türkiye de zamanla iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmalarını bir kalkınma ve gelişme stratejisi olarak belirleyecektir.
ÜLKEMİZ İÇİN ÖNLEYİCİ TEDBİRLER NELER OLABİLİR?
Türkiye'nin taraf olduğu protokol ve önlemler incelendiğinde ülkemiz için önleyici tedbirler şöyle özetlenebilir: Enerji verimliliğinin artırılması, yalıtım gibi tasarruf önlemlerine yönelmek, yenilenebilir enerjinin geliştirilmesi, sürdürülebilir tarımın desteklenmesi, metan emisyonlarının geri kazanılması, emisyonların azaltılması, sera gazı yutaklarının korunması ve yaygınlaştırılması gerektiği görülür. Diğer bir deyişle, sera gazlarını artıran emisyonların salınımının kontrol altına alınarak zararın azaltılmasıyla birlikte enerji, tarım, orman, katı atıklar, kıyıların kullanımı gibi konu ve sektörlerde uyum çalışmaları yapmamızı istemekte. Bütün bunlar protokol, cezai yaptırım olmadan da küresel iklim değişiminin kötü etkilerinden korunmak için zaten kendiliğimizden yapmamız gereken ve reddedilmesi mümkün olmayan çalışmalardır.
İNSANOĞLUNU GELECEKTE NELER BEKLİYOR?
Özetle, küresel iklim değişiminin ülkemizdeki su kaynaklarına olası kötü etkileri başlıklar halinde şu şekilde özetlenebilir:
• Yağışta yazın büyük azalma olacak fakat buharlaşma artabilecek.
• Yağışların mevsimsel dağılımı ve şiddeti değişecek. Ani sellerde artışlar beklenmekte.
• 1987'den beri zaten ortalamanın altında gerçekleşen kar örtüsü daha da azalacak.
• Akımları sadece miktarı azalmayacak aynı zamanda pik zamanları da değişecek.
• Kuraklığın sıklığı ve şiddeti artabilecek.
• "Su stresi" artacak. Şehir ve ülke sınırlarını aşan nehirlerin kullanımı dâhil birçok uluslararası, ulusal ve yerel su kaynağının paylaşımında problemler çıkabilecek.
• Yüksek basınç kuşağının kuzeye kayması ile ülkemizde hâkim olabilecek tropikal iklime benzer bir kuru hava, daha sık, uzun süreli kuraklıklara, orman yangınlarına ve tropikal hastalıklarda artışlara neden olabilecek.
• Kuş cenneti ve benzeri milli parklar tahrip olup, kuşların göç yolları ve konaklama yerleri değişecek.