Türkiye'de 10 Mart'ta ilk koronavirüs vakasının görülmesinin ardından 27 Mart da Zonguldak'ta ilk ölüm gerçekleşti. Türkiye'de hızla yükselen vaka sayılarının ardından büyükşehirlerle birlikte ciddi vaka artışı ve ölüm sayılarına ulaşan Zonguldak'ta da kısıtlama tedbirleri uygulandı.
Büyükşehir olmadan kısıtlama tedbirlerinin uygulandığı tek il olan Zonguldak'ta vaka sayılarında ki artış zamanla kontrol altına alındı. İkinci dalga olarak bilinen Kasım ve Aralık ayında ise vaka sayıları Türkiye genelinde olduğu gibi kentte de artış gösterdi. Kentte görev alan sağlık çalışanları, ilk vakanın görüldüğü günden beri özveriyle çalışmasını sürdürdü.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi(ZBEÜ) Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde Kovid Yoğun Bakıma dönüştürülen yoğun bakımlarda da sağlık çalışanları büyük mücadele verdi. Birçok sağlık çalışanı Kovid-19'a yakalandı. Bazı çalışanlar ise ikinci kez Kovid-19'a yakalansa da tedavilerinin ardından yoğun bakımlarında ki görevlerine geri döndü.
Virüsün ikinci dalgasında yüzde 100 doluluk oranıyla çalışan hastanede bulunan C-3 Kovid Yoğun Bakım'da görevli sağlık çalışanları, geride bıraktıkları 11 ayı düşününce duygu dolu anlar yaşıyor. Bazı hastaların son anlarına, bazılarının da iyileşmesine tanık olan sağlık çalışanları o günlere bir daha geri dönmek istemiyor.
Vakaların artış eğiliminde olduğu bugünlerde de boşalan yoğun bakım ünitelerinde görevlerinin başında olan sağlık çalışanları, halkı tedbirlere uymaya davet ediyor. Sağlık çalışanlarıın ortak mesajı ise "Biz görevimizin başındayız ama halktan tek bir şey istiyoruz. Tedbirlere uyulması. Bu savaşı birlikte kazanacağız." oldu.
EN BÜYÜK KORKULARI HASTALIĞI YAKINLARINA BULAŞTIRMAK
Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Songül Demirok, Kovid-19 salgının başladığı günden bu yana süreci en yakın takip eden sağlık çalışanlarından biri olduğunu söyledi. Zorlu geçen 11 aylık süreçte birçok sağlık çalışanın Kovid-19'a yakalandığını ancak iyileşmelerinin ardından görevine geri döndüğünü anlatan Demirok, en büyük korkularının hastalığı yakınlarına bulaştırmak olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:
"Burada herkesin ailesi bir özel hayatı var. Annelerini ve babalarını düşünüyorlar. En büyük korku yakınlarına bulaştırma korkusu yaşanıyor. En büyük sıkıntımız Kovid-19 tanısı alan hemşirelerin alandan uzak kalması. Hasta çocukları olanlar vardı. Onları bu hastalıktan korumak adına verilen mücadele vardı.
Hem bireysel hem mesleki savaş vermek insanları yıprattı ama sağlık çalışanları ne kadar güç ve kuvvete sahip ki hiçbir zaman yılmadan, yıkılmadan bu kadar zorluğa rağmen yeri geldi mi annesini babasını, çocuğunu eşini geride bırakıp sağlık bekleyen insanlar için ellerinden gelen her şeyi yapan kişiler olarak mesleğimize devam ettik.
Şu anda da aynı özveriyle her şeyi en iyi şekilde yapıyoruz. Onlar iyileştikçe bizde iyileşiyor. Onlar mutlu olunca bizde oluyoruz. Onların ağlamasıyla bizde ağlıyoruz. Burada öğle anılar var ki bazen kelimeler boğazda düğümleniyor.İnsanın gözyaşının akmasına neden olabiliyor. Ne mutlu bize sağlık çalışanıyız. Cephenin en başında siperde savaşan bir ekibiz. Talep şu an daha az. İnşallah bu şekilde devam eder. Yoğun bakımlar her zaman göreve hazır olsun ama bu süreç alevlenmeden sönsün inşallah."
KOVİD-19 GEÇİRMİŞ HEMŞİRELER ANLATTI
Yoğun bakım hemşiresi olarak görev yaptığı sırada Kovid-19'a yakalanan Esin Demircan da yaşadığı zorlu süreci anlattı. Kovid-10 tanısı aldıktan sonra hastalığı ne şekilde geçireceğini düşündüğünü ifade eden Demircan, "Acaba solunum sıkıntım olacak mı sorusu aklıma geldi. Yoğun bakımda yatan hastaların yüzde 80'ininde bu sorun oluyor.
'Bende bu süreci yaşayacak mıyım?' sorusu akla geliyor. Her gün bu illeti yaşıyorsunuz. Çok korkutuyor insanı gerçekten. İnsanlar tedbirlere uysun. Hastalık devam ediyor. Kesinlikle maske takılmalı. Şu anda zaten mutasyona uğraşmış virüsle karşı karşıyayız. Çifte maske de gündemde. Bence de çift maske kullanırlarsa çok daha iyi olur." dedi.
İKİ KEZ KOVİD-19'A YAKALANDI, YOĞUN BAKIMDA Kİ GÖREVİNİ BIRAKMADI
Hemşire Çiğdem Bahadır da iki kez yakalandığı Kovid-19'u yenmeyi başardı. Hastalığa ikinci kez yakalandığında daha zorlu bir süreç geçirdiğini ifade eden Bahadır, "İlkini daha düşük semptomlarla atlattım. İkincisi ise nöbeteyken keskin bir ateş, baş ağrısı ve öksürükle başladı. Testimde tekrar pozitif olduğumu öğrendim. İlkinden daha çok semptom gösterdi.
Biraz ağır geçirdim. Bu hastalığın en kötü yanı rahatsızlığı tek geçiriyor olmanız .Sevdiklerinizden uzakta tek başınıza bir odada izolesiniz. Bu yıkıcı oluyor." dedi. Virüsle savaşmayı devam ettiklerini aktaran Bahadır, şöyle dedi: "Normalde çok duygusal bir insanım. Burada baktığımız her hasta bizim için kıymetli. Annemiz ve babamız gibi görüyoruz. Odadan çıkıp ağladığım oldu. İkinci pikte genç yaşları da gördük. Genci ve yaşlı hepsi çok değerli ama gerçekten yakınlarını görmek istiyorlar sürekli.
Bir yalnızlık duygusu oluyor. Onlarla beraber bizde üzülüyoruz. Sonucunu bildiğimiz bir hastalık değil. Bu belirsizlik zaten insanları en çok yıkan oluyor. Şu an hasta sayılarımız azaldı. Aşılamada inşallah etkili olacak. İzolasyon ve tedbirleri uyguladığımızda aşılanmayla birlikte bu sayı daha da azalır umarım."