Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşmasında "Türkiye'nin yeni bir anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir" şeklindeki sözleri, yeni bir anayasayı tekrar gündeme getirdi. Muhalefetin itirazlarının gölgesinde başlayan bu yeni anayasa tartışmasının önünde büyük zorluklar var. 600 sandalyeli yeni Meclis'te yeni anayasanın referanduma sunularak yapılması için 360, referandumsuz yapılması için 400 oy gerekiyor. 40 yaşını dolduran 12 Eylül 1980 darbe anayasasından kurtulmak bir partinin tek başına yapabileceği bir çalışma değil. Peki şimdi nasıl bir yol izlenecek? Daha önce Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonlarında önemli çalışmalar yürüten TBMM Başkanı Prof. Mustafa Şentop ile yeni anayasa ihtiyacı ve önündeki zorlukları konuştuk.
BU BİR DARBE ANAYASASIDIR
-Hocam anayasa konusuna geçmeden önce biraz hafızamızı tazeleyelim isterseniz. Nedir bu 1982 anayasası?
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından anayasa askıya alındı; daha sonra da, 1982'de yeni bir anayasa hazırlandı. 12 Eylül anayasası hazırlanmaya başlandığı ilk günden itibaren tartışılıyor. Öncelikle bu anayasanın hazırlanma süreci tartışılıyor. Darbeyi yapan 5 general bir kurul oluşturmuştu: Milli Güvenlik Konseyi. Bu Konsey, illerden teker teker belirlediği üyelerle bir Danışma Meclisi oluşturdu. 1982 anayasası bu Meclis'te hazırlandı. Ancak o bizzat belirlediği Meclis'e de güvenmeyen Milli Güvenlik Konseyi, hazırlanan anayasayı baştan sona gözden geçirmiş, adeta yeniden yazmıştır. Bu anayasa referanduma sunulmuştur. Referandumda, o günün olağanüstü şartlarında, darbe döneminden kurtulmanın tek yolu olduğu için milletimiz tarafından kabul oyu verilmiştir. 1982 Anayasası'nı hazırlayan komisyonun başkanı Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı bizim hocamızdı. Zaman zaman "Bunlar benim hazırladığım anayasa hükümleri değil, Konsey'de değiştirdiler" diyerek eleştirilerini dile getirirdi.
YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR
-Bugünkü anayasa ile 1982 anayasasının aynı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Söyleyemeyiz. Çünkü 1982 anayasası ile ilgili eleştiriler sadece teoride kalmadı. Çeşitli vesilelerle birçok değişiklikler yapıldı. 1982 yılından kısa bir süre sonra başlayan bu değişim süreci günümüze kadar devam etti. Son olarak 2017'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili değişiklik referanduma sunuldu ve kabul edildi. Birçok değişiklikler yapılsa da Türkiye'nin yeni anayasa tartışması hiçbir zaman ortadan kalkmadı.
-2021 yılında yeni bir anayasa Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeniden gündeme getirildi. Bu ihtiyaç neden oluştu?
Anayasanın en önemli unsurlarının başında hükümet sistemi geliyor. Anayasanın iki ana unsuru var. Birincisi temel hak ve özgürlükler, ikincisi ise devletin temel yapısı ve işleyişi. Devletin yapısal mimarisi ve işleyişi ile ilgili bölüm aslında daha önemlidir. Bu bölümle ilgili 16 Nisan referandumu ile hayata geçirilen yeni sisteme karşı olanlar itirazlarını dile getiriyorlar. Hükümet sistemi değişikliği tartışması yapılırken bir husus gözden kaçıyor. Bu tartışma esasen bir anayasa tartışmasıdır. Anayasadaki mevcut hükümet sisteminden ayrılıp başka bir hükümet sistemine dönüş isteyenler, söylemeseler de aslında bir anayasa değişikliği talep ediyor. Öyleyse, kısmi bir anayasa tartışması yerine bir bütün olarak darbe dönemi anayasasını tartışmak daha anlamlı.
KİM NE DÜŞÜNÜYOR BİLMEMİZ GEREKİYOR
-Muhalefetin yeni anayasaya yönelik ilk tepkisi çok olumlu olmadı. Bu tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir değerlendirme yapmak için henüz çok erken. Çünkü yeni anayasa tartışmasının detayları henüz tam ortaya konmadı. Bir konuya burada dikkat etmek lazım. Yeni anayasadan bahsedilince, mevcut anayasa ile hiç alakası olmayan, kelimelerine kadar her şeyi ile bambaşka bir metin anlaşılmamalıdır. 1982 anayasasındaki bazı hükümler 1961 anayasasında, 1924 anayasasında hatta 1876 tarihli Kanuni Esasi'de de vardı. Yine bazı hükümler dünyanın bir çok ülkesindeki anayasalarda da olan hükümler. Yeni anayasa yeni bir perspektifle, seçilmiş bir Meclis tarafından, bugünün şartlarında yeniden kaleme alınacak. 1980 darbesinden sonra kabul edilen 1982 anayasasının zihnimizde yaptığı farklı çağrışımlar var. Yeni anayasanın hayata geçirilmesi siyasetin üzerinde uzun zamandır varlığını koruyan bir sorumluluktur. Yeni anayasa tartışması, anayasayı bir bütün olarak konuşmayı sağlayacaktır, kimin ne düşündüğünü slogan düzeyinin ötesinde somut olarak ortaya koyacaktır.
SADECE NUTUK ATARAK ANAYASA DEĞİŞMEZ
-Geçmiş dönemde sizin de içinde bulunduğunuz bir Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu vardı. O komisyon neden başarısız oldu?
Evet benim de içinde bulunduğum 2011'de kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu iki yıldan fazla çalıştı. O çalışma sırasında bazı partilerin yeni anayasa konusunda somut hazırlıklarının olmadığına şahit oldum. Anayasayı, anayasa hükümlerini eleştirmek, soyut, slogan düzeyinde bir şeyler söylemek başka, somut hukuk düzenlemesi önermek başka. Anayasa konusunda nutuk atılır. Somutlaştıralım denildiğinde ise kimse bir hazırlık yapmaz. O komisyon döneminde yine de 60 madde üzerinde bir mutabakat sağlandı. Ancak çalışmalar çok uzadı ve iki seneyi geçti. O dönemde Başbakan olan Sayın Erdoğan bir çağrıda bulundu. Gelin üzerinde mutabık kalınan 60 maddeyi hep beraber Meclis'ten geçirelim, dedi. Bu çağrı aslında mutabakatın samimiyetini de test etti. Önce kabul eden ama sonra vazgeçenler oldu. Yeni anayasa çalışması bir birikim oluşturmakla beraber ne yazık ki başarıya ulaşamadı. O çalışma sırasında hazırladığımız hükümet sistemi önerisi daha sonra, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olarak 2017'de kabul edildi, yürürlüğe girdi. Ancak yeni anayasa ihtiyacı hiçbir zaman ortadan kalkmadı.
BÜTÜN PARTİLER KATKIDA BULUNMALI
-Yeni anayasada nasıl ilerlenecek? Partiler arasında uzlaşı imkanları denenecek mi?
Benim beklentim partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin, üniversitelerin bu çalışmaya katkıda bulunması. Anayasanın bölüm bölüm değil bütünü üzerinden bir tartışma yapılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bir bütünlük içinde herkes görüşünü ortaya koysun. Mutabık kalınanlar ve kalınmayanlar ortaya konsun. Yeni anayasayı hayata geçirmek için bir formül bulunur.
SİSTEM TARTIŞMASI 2023'TE BİTER
-2017 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumunun üzerinden neredeyse 4 yıl geçti. Hala tartışma devam ediyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hatırlarsınız 2007'de Cumhurbaşkanlığı seçimleri vesayet güçlerinin devreye girmesi ile tıkanmıştı. Bunu aşabilmek amacıyla Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi için anayasa değişikliğine gidildi. Ancak bu değişikliğe karşı çıkanlar vardı. 2007'de gerçekleşen cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine dair değişiklik ilk uygulandığı 2014'e kadar tartışıldı. Sonra bitti o tartışma. Şimdi 2017 referandumunda kabul edilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değişikliğini de tartışanlar var. 2023'e kadar bu tartışmanın devam edeceğini düşünüyorum. 2023 seçimlerinde çıkan sonucun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne yönelik tartışmaları ortadan kaldıracağına inanıyorum.
AYM'NİN BÖYLE BİR YETKİSİ YOK
-Anayasa denilince Anayasa Mahkemesi de hep bir tartışma konusu olmuştur. AYM geçtiğimiz günlerde Meclise sıradışı bir mektup gönderdi. Bu mektup hakkında ne söylemek istersiniz?
Anayasa Mahkemesi'nin geçtiğimiz Çarşamba günü meclise gönderdiği ve meclis tarafından AYM'ye iade edilen bir karar vardı. O aslında Enis Berberoğlu kararı değildi. AYM Berberoğlu kararını o gün henüz göndermemişti. Başka bir bireysel başvuru kararıydı o; daha önce verilmiş. AYM bireysel başvuru kararını gönderip o konuda bir kanun değişikliği yapılmasını öneriyor.
-Anayasa Mahkemesi'nin Meclis'ten böyle bir talepte bulunma yetkisi var mı?
Hayır böyle bir yetkisi yok. Daha önemlisi, kanunların iptali ile alakalı davalara bakan AYM bir kanun değişlikliği öneremez. Bu "ihsas-ı rey" olur. Biz de bu gerekçelerle Meclis'e gönderilen bu yazıyı AYM'ye iade ettik.
AYM MECLİSE NASİHATTE BULUNAMAZ
-AYM'nin Enis Berberoğlu kararı da çok tartışıldı. Bu karar hakkında ne söylemek istersiniz?
Enis Berberoğlu ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi bir karar vermişti. Yerel mahkeme bu karar uymayınca yeni bir karar verildi. Buna bir itirazım yok. Ancak bu kararın gerekçesinde, bir yerde deniliyor ki bu kararın uyulması için Meclis, HSK ve diğer kurumlar göreve davet ediliyor. Yani AYM Meclis'e bir tenbihte bulunuyor, nasihat ediyor. Sanki Meclis'in yapması gereken bir şey varmış da yapılmamış, gibi. Eğer öyleyse, kararda Meclis'e düşen işin ne olduğu da açıkça yazılmalı. Kafa karışıklığına yol açmaya gerek yok. Sonra hüküm kısmında, Meclis'e bilgi için gönderildiği anlaşılıyor. Ama AYM, Meclis'e tenbihte bulunamaz, öğüt veremez. Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir yetkisi yok.