HÜRTAŞ: "İCRA KURULU BAŞKANI'NIN İMZASIYLA 'ÖZÜR' YAYIMLANDI. HABER DOĞRUYDU, YAYINLADIĞIMIZ İÇİN ÖZÜR DİLİYORDUK!"
"F Tipi' astsubayın fişleme itirafları" başlıklı manşet haberinde imzası olan Habertürk Gazetesi muhabiri Sibel Hürtaş, bir internet sitesinde köşe yazısı yazdı.
Hürtaş, "Haber, Habertürk Gazetesi'nde manşetti, ama sabahın erken saatlerinde internet sitesinden silindi. Daha sonra o haberin yerine, dönemin Habertürk İcra Kurulu Başkanının imzasıyla 'özür' yayımlandı. Haber doğruydu, yayınladığımız için özür diliyorduk!" dedi.
"O MANŞETİN ARDINDAN ZAMAN GAZETESİ'NİN ANKARA BÜROSUNDA GÖREV YAPAN ERDAL ŞEN HABERTÜRK GAZETESİ'NE HABER MÜDÜRÜ OLARAK ATANDI"
Sibel Hürtaş; Habertürk Gazetesi Ankara Bürosu'nda muhabir olarak çalıştığını, söz konusu manşetin ardından Zaman Gazetesi'nin Ankara Bürosu'nda görev yapan AK Parti muhabiri Erdal Şen'in Habertürk Gazetesi'ne Haber Müdürü olarak atandığını belirterek, "Erdal Şen'in Zaman ve benzeri gazetelerdeki ekipleri de peyderpey bu büroya getirildi" ifadelerini kullandı.
"HABERDE İMZASI OLAN BEN, HABERİ OKUYAN HABER MÜDÜRLERİ, YARDIMCILARI DA İŞLERİNDEN ATILDI VE ÇEŞİTLİ MOBBİNG SİSTEMLERİYLE İŞLERİNDEN EDİLDİ"
Sibel Hürtaş; Erdal Şen'in en önemli özelliğinin FETÖ'nün 'Hava Kuvvetleri imamı' olan Adil Öksüz'ün bacanağı olduğunu hatırlatarak, "Böylece Hava Kuvvetleri'nde ortaya çıkan FETÖ skandalını yazan Habertürk'ün başına, Hava Kuvvetleri'nin imamı Adil Öksüz'ün bacanağı getirilmiş oldu! Haberde imzası olan ben, haberi okuyan haber müdürleri, yardımcıları da aynı süreçte, teker teker ya işlerinden atıldı ya da çeşitli mobbing sistemleriyle işlerinden edildi" diye konuştu.
"O MANŞETİ YAZAN MUHABİRLERİ NEDEN İŞTEN ATTINIZ"
Sibel Hürtaş, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın, 'FETÖ'nün TSK'ye sızmasını ilk haber yapan medya organı biziz' diye bir röportaj verdiğini hatırlattı. Hürtaş, "(Fatih Altaylı) Bunları söylerken, Habertürk Gazetesi Ankara Bürosu'nun kurulduğu günden bu yana çalışan muhabir ve haber müdürlerinin teker teker işten atılmasına neden olan ve internet sitesinden haberi apar topar sildikleri 'F Tipi Astsubayın Fişleme İfadeleri' manşeti vardı… O zaman kendisine kişisel olarak, 'O manşeti yazan muhabirleri neden işten attınız' sorusuna ise yanıt vermedi! İnanılmaz bir algı çalışması değil mi?" diye sordu.
İŞTE O YAZI
Sibel Hürtaş'ın 7 Şubat 2020 tarihli köşe yazısı şöyle:
"Alelade, (Kayseri'deki) küçük bir flaş bellekten bahsediyorum. Ama tanımının böyle basit olduğuna bakmayın, 11 yıl önce Kayseri'de bulunan ve dökümlerini gözlerimle gördüğüm o flash bellek, bana göre Türkiye'nin yakın siyasi tarihindeki en önemli kırılmanın sembolüdür."
"Nasıl mı? Bahsi geçen flash bellek, 2009 yılının Mart ayında Kayseri Hava Meydan Komutanlığı'nda bir astsubayın üzerinde bulundu."
"Olay üzerine Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı hemen bir soruşturma başlattı. Dönemin Askeri Savcısı Ahmet Zeki Üçok, Kayseri'ye gitti. Ortada, asker ve sivillerden oluşan gizli bir yapılanma olduğu öne sürülüyordu."
"Üç asker hakkında soruşturma başlatıldı ama adı geçen 5 sivil kişiye ulaşılamadı. Soruşturmayı yürüten Savcı Üçok, asker kişilerden Astsubay Ali Balta'nın ifadesini aldı. Balta, ifadesinde, Işık evlerinde yetiştiğini, Askeriye'ye girdikten sonra "ev abilerinin" kendisini sürekli yönlendirdiğini söylüyordu. Üzerinde bulunan flash diskte de fişlemeler ve sahte emirler yer alıyordu."
"Astsubay Ali Balta, ifadesinde, sözünü ettiği "abilerin" Askeriye'dekileri tek tek fişlediğini söylüyordu. Aleviler'e ilişkin bir liste vardı örneğin. Listeler exel dosyasında tutuluyordu ve her birinin ismi vardı. Mesela "kelebek" isimli dosyada eşcinseller, başka bir dosyada şans oyunu oynayan askerler tek tek fişlenmişti."
"Flash bellekte yer alanlar bununla sınırlı değildi. Ali Balta, "abiler"in flash disk içinde bazı belgeler getirdiğini, kendisinin de Askeriye'nin özel yazılım sistemine bu belgeleri sokarak bazı sahte emirleri dolaşıma yaydığını belirtiyordu. Böylece dönemin Kayseri Hava Komutanı Rıdvan Ulugüler adına sahte emirler yayınlıyorlardı. Bu emirler, Ulugüler'in askerleri bazı mekânlara gitmesini yasakladığı ve benzeri yönündeydi."
"Bu flash bellek ile birlikte ortaya çıkan ifadeler, FETÖ'nün TSK'ye sızma girişimlerinin en önemli somut deliliydi."
"Ben bu sırada Habertürk Gazetesi Ankara Bürosunda yargı muhabirliği yapıyordum. Kayseri'deki o dosyaya ulaşmıştım. Haberi yazdım ve geçtim… Ertesi gün Habertürk Gazetesi, bu dosyayı 'F Tipi Astsubayın Fişleme İtirafları' başlığıyla manşet yaptı."
"Buraya kadar her şey rutininde ilerliyordu. Ama bundan sonrası malum…
Hem dosya savcısının hem de dosyayı yazan gazetecilerin başına gelmeyen kalmadı!"
"Haber, Habertürk Gazetesi'nde manşetti, ama sabahın erken saatlerinde internet sitesinden silindi. Daha sonra o haberin yerine, dönemin Habertürk İcra Kurulu Başkanının imzasıyla 'özür' yayımlandı. Haber doğruydu, yayınladığımız için özür diliyorduk!"
"Çünkü gazete, piyasaya çıkar çıkmaz Zaman Gazetesi internet sitesinde manşetten Habertürk'ü ve şahsımı hedef almıştı. Ve şu ifadelere yer vermişti: 'Habertürk'te operasyonel haberler başladı: Haber etiğini dilinden düşürmeyen gazetenin Sibel Hürtaş imzalı haberinde sızdırma savcılık ifadeleri yer aldı. Ki bu ifadelerin işkence altında ve sanığın asit kuyularıyla korkutularak alındığı avukatlarınca geçen hafta yapılan basın toplantısında dile getirilmişti.'
"Zaman Gazetesi'nin bu bombardımanı ve karalama kampanyası tam hız sürdü. Sonra ilginç bir şekilde Zaman Gazetesi'nin Ankara Bürosunda görev yapan AKP Muhabiri Erdal Şen hooop Habertürk Gazetesi'ne Haber Müdürü olarak atandı. Şen'in Zaman ve benzeri gazetelerdeki ekipleri de peyderpey bu büroya getirildi."
"Ankara gazetecileri Erdal Şen'i, Erdoğan'ın Etlik'teki evinin alt katında oturan gazeteci olarak bilirler. Daha doğrusu Şen, kendini böyle tanıtırdı. Ama Erdal Şen'i bu hikâyenin asli unsuru yapan en önemli özelliği, FETÖ'nün 'Hava Kuvvetleri imamı' olan Adil Öksüz'ün bacanağı olması."
"Böylece Hava Kuvvetleri'nde ortaya çıkan FETÖ skandalını yazan Habertürk'ün başına, Hava Kuvvetleri'nin imamı Adil Öksüz'ün bacanağı getirilmiş oldu! Haberde imzası olan ben, haberi okuyan haber müdürleri, yardımcıları da aynı süreçte, teker teker ya işlerinden atıldı ya da çeşitli mobbing sistemleriyle işlerinden edildi."
"Uzun yıllara yayılan işsizlik süreciyle karşı karşıya bırakıldım. Peki ya Savcı Üçok'un başına ne geldi? Soruşturmayı yapan Savcı Zeki Üçok, Zaman ve benzeri gazetelerin inanılmaz bir karalama kampanyasının hedefi oldu. Soruşturmaya konu üç astsubayın ifadesini, hipnozla aldığı iddia edildi. Üçok hakkında işkence yaptığı gerekçesiyle dava açıldı, tutuklandı. Görevinden oldu. Kayseri'de askerler yönünden başlayan soruşturma dosyası, böylece daha başlamadan bitirildi."
"Daha sonra Hava Kuvvetleri'nin Adil Öksüz'den önceki imamı Bahadır Köroğlu'nun Bylock yazışmalarında, Adi Öksüz'ün bu davayla ilgili olarak görevlendirildiğini gösteren belgeler ortaya çıktı. (Soruşturma Savcısı Ahmet Zeki Üçok, yargılandığı işkence davasında, o belgelerin dosyaya girmesini sağladı.)"
"Darbe girişiminin ardından Habertürk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, 'FETÖ'nün TSK'ye sızmasını ilk haber yapan medya organı biziz' diye bir röportaj verdi. Bunları söylerken, Habertürk Gazetesi Ankara Bürosu'nun kurulduğu günden bu yana çalışan muhabir ve haber müdürlerinin teker teker işten atılmasına neden olan ve internet sitesinden haberi apar topar sildikleri 'F Tipi Astsubayın Fişleme İfadeleri' manşeti vardı…"
"O zaman kendisine kişisel olarak, 'O manşeti yazan muhabirleri neden işten attınız' sorusuna ise yanıt vermedi! İnanılmaz bir algı çalışması değil mi?"