Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'ndeki toplantıya, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Türkiye Ermenileri 85. Patriği Sahak Maşalyan, İstanbul-Ankara Süryani Kadim Kilisesi Metropoliti Mor Filüksinos Yusuf Çetin ve Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva'nın da aralarında bulunduğu azınlık cemaatleri ruhani liderleri ve vakıf temsilcileri katıldı.
Gül ve Kalın, yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından gazetecilere açıklama yaptı. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, azınlık cemaati temsilcileriyle önemli, verimli ve başarılı bir istişare toplantısı yapıldığını dile getirerek, 18 yıldır AK Parti hükümetleri döneminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde önemli adımlar atıldığının ifade edildiğini aktardı.
Gül, "Özellikle 2008 yılında vakıflara ilişkin yapılan düzenleme, sonrasında ve öncesinde atılan tüm adımların yine azınlıkların önündeki engellerin kaldırılması yönünde çok önemli sonuçlar verdiğini bugün bir kez daha görmüş olduk. Bugün yine mülkiyet hakkına yönelik, eğitim hakkına yönelik, örgütlenme hakkına yönelik ne gibi ilave uygulama ya da mevzuatta öneriler var, beklentiler var, bunları da hep beraber değerlendirdiğimiz güzel, verimli bir toplantı oldu." diye konuştu.
AK Parti'nin tüm vatandaşlar için özgürlüğü artırıcı, çoğaltıcı bir yaklaşım ortaya koyduğunu belirten Gül, şunları kaydetti:
"Dün olduğu gibi bugün ve yarın da bunları artırıcı tüm adımları atacağız. 83 milyon Türkiye'de eşit vatandaştır, birinci sınıf vatandaştır. İnancından, düşüncesinden, kimliğinden, etnik aidiyetinden dolayı bir ferdin bile kendisini öteki düşünmeyeceği, hissetmeyeceği bir ortam için bu konuda daha atılacak ne adım varsa bunu da dün olduğu gibi bugün de yarın da atmaya, bu reform çizgisiyle kararlılıkla devam edeceğiz. Her meseleyi konuşuruz, tüm sorunları çözeriz, ülkemizin meselelerini çözerek yolumuza devam ederiz, aslolan 83 milyonun hukukunu korumaktır. Bu çerçevede yine nefret suçlarına yönelik ayrıca atılacak adımlar -bu konuda çok önemli adımlar attı hükümetimiz- daha atılacak hangi adımlar var bunları da somut şekilde Cumhurbaşkanlığı Sözcümüz İbrahim Kalın'la birlikte çok yapıcı ve çok samimi bir ortamda değerlendirdik. Önümüzdeki dönemde ilgili kurumlarla atılacak adımları atacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir, azınlığıyla ve hangi inanca mensup olursa olsun tüm vatandaşlarıyla, huzuruyla birlik beraberliğiyle güçlü olmaya devam edecektir. Bu özgüvenle, bu kararlılıkla tüm adımlarımızı atmaya devam edeceğiz."
"ARTIK DEVLETİN EN ÜST MAKAMLARINDA KABUL EDİLİYORLAR"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da cemaat vakıflarının temsilcileriyle verimli bir toplantı gerçekleştirdiklerini, toplantıda cemaat vakıflarının hem dini yönden kiliselerinin, havralarının hem de cemaatler olarak diğer hukuki konularını ele alma imkanlar olduğunu anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde son 18 yılda özellikle dini cemaatlerin, azınlıkların hak ve hukukunun tanınması konusunda çok önemli mesafeler alındığına dikkati çeken Kalın, şöyle devam etti:
"Kendileri de zaten takdirle ifade ettiler. Bu toplantılar daha önce de pek çok defa yapıldı. Daha önce devlette hiçbir şekilde muhatap bulamayan azınlık cemaati mensuplarımız artık devletin en üst makamlarında kabul ediliyorlar, muhatap alınıyorlar. 2008 yılında çıkan Vakıflar Yasası ile de biliyorsunuz tarihi, devrim niteliğinde bir değişiklik gerçekleşmiş ve vakıflarımıza ait mülkler, taşınmazlar kendilerine iade edilmişti, bu sürecin önü açılmıştı. Bu konuları ve geçtiğimiz 18 yıl içinde atılan adımları değerlendirdik. Bugün ve bundan sonra yapılacaklarla ilgili de önümüze çıkan yeni sorunlar, sınamalar, meydan okumalar nelerdir, bunları birlikte değerlendirme imkanımız oldu."
"OYUNLARI BOŞA ÇIKARTTILAR"
İbrahim Kalın, azınlık temsilcilerinin gündeminde olan, kiliseleri, okulları ve mülkleriyle ilgili bazı spesifik konuların da bu toplantıda ele alındığını belirterek, şöyle devam etti:
"Bizim yaklaşımımız eşit vatandaşlık ilkesi çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerden eşit ve adil bir şekilde istifade etmesi, vatandaşlık sorumluluklarını da bu çerçevede yerine getirmesi. Özellikle Türkiye aleyhine dönem dönem yapılan 'Türkiye'de dini azınlıklara baskı yapılıyor, zulmediliyor' gibi propagandalara dezenformasyonlara ve kara propaganda kampanyalarına karşı aslında en büyük şahitler bizim dini cemaatlerimiz, azınlık cemaatlerimiz. Kendileri de zaten ifade ettiler. Zaman zaman dışarıdan gelip onların ağzından Türkiye'yi kötülemeye dönük birkaç cümle almak için uğraşanların oyunlarını bugüne kadar hep boşa çıkarttıklarını ifade ettiler. Gerçekten onların Türkiye'de yaşanan bu dini çoğulculuk, özgürlük ortamını ifade etmeleri önemli. Özellikle bütün dünyada hem İslam karşıtlığının hem antisemitizmin hem Hıristiyan karşıtlığının yükseldiği bir dönemde bizim bu tür nefret suçlarına karşı, ayrımcılığa karşı tek blok halinde, tek ses halinde mücadele vermemiz, son derece önemli. Dini kimliği ne olursa olsun hiç kimseyi dininden dolayı, etnik kimliğinden dolayı, inancından dolayı kınamanın, suçlamanın, nefret objesi haline getirmenin hiçbir hukuki ve insani temelinin olmadığını bir kez daha burada ifade ettik. Biz de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak dini cemaatlere hangi dinden olursa olsun nefret suçlarına, ayrımcılığa asla bir müsamahamızın olmadığını bir kez daha ifade ettik. Bunun hukuki zemini oldukça derinleşmiş bir şekilde ortaya kondu aslında. Uygulamada eğer eksikler varsa bunların giderilmesi için de gerekli adımların atılacağı hususunda istişarelerde bulunduk. İnşallah bu toplantıları da önümüzdeki dönemde devam ettirmeyi planlıyoruz."
Kalın, bir soru üzerine, toplantıda İslam karşıtlığı konusunun genel olarak değerlendirildiğine değinirken, şunları söyledi:
"Bunun küresel bir sorun haline geldiğini, dini kimlikler üzerinden husumet ve düşmanlık üretilmesinin kabul edilemeyeceğini, ötekileştirme tavrının asla müsamaha görmeyeceğinin altını bir kez daha çizdik. Türkiye, dünyaya baktığınızda hamdolsun genel olarak dini çoğulculuk ve dini özgürlüklerin yaşanması konusunda çok iyi bir noktada. Bunun en önemli şahitleri de bizim kendi dini cemaatlerimiz, kendileri de zaten bunu ifade ettiler. Son 18 yılda sadece vakıf mülklerinin iadesi değil, aynı zamanda cemaatlerin Türkiye'nin büyük fotoğrafının bir parçası olduğu; tarihi, kültürel, dini anlamda zenginliğimiz olduğunun altı özellikle hep çizildi, vurgulandı. Eskiden muhtar düzeyinde bile muhatap bulamazken, kendileri ifade ettiler bunu, 'Biz bugün devlet başkanı düzeyinde muhatap bulabiliyorsak, sorunlarımızı buralara aktarabiliyorsak, bu Türkiye'deki bu büyük dönüşümün bir ifadesidir.' Tabii ki biz aynı şeyi diğer ülkelerde yaşayan azınlıklar için de bekleriz. Avrupa'da yaşayan Müslüman azınlıklar olabilir, Amerika'da yaşayan Müslüman azınlıklar olabilir veya dünyanın başka coğrafyalarındaki, bölgelerindeki başka azınlıklar için de olabilir. Ama burada din temelli bir nefret suçu söylemine karşı hepimizin birlik ve beraberlik içinde hareket etmesinin önemini hep birlikte bir kez daha vurgulamış olduk."