İzmir'de yaşanan 6,6 büyüklüğündeki depremden sonra yıkılan binaların ardından depremlere 'ne kadar hazırız?' sorusu tekrar gündeme geldi. Bu noktada İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ve İnşaat Yüksek Mühendisi Hüseyin Aksu, İzmir depremini, ülkedeki binaların durumunu ve beklenen İstanbul depremi öncesinde yapılması gerekenleri SABAH'a anlattı.
"İZMİR'İN YAPI STOKU ENVANTERİNİN ÇIKARILMASI LAZIM"
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna, İzmir'deki bina yapı stokunun depreme karşı güvenli olmadığını belirtti. Suna, "Cuma günü oluşan deprem söylenildiği gibi İzmir depremi değil. Ege denizi açıklarında, 70 kilometre uzaklıkta oluşan bir deprem. Depremin 6,6 ya da 6.9 olduğu söyleniyor. Bu kadarlık bir depremde böyle bir hasar alındıysa İzmir merkezli bir deprem olsaydı ne olurdu? Şu an altı bina kaldırılırken, belki o zaman altı yüz veya binlerce yapının enkazının kaldırmakla uğraşacaktık. Acilen İzmir'in yapı stoku envanterinin çıkarılması lazım" dedi.
"BİR DENETİMSİZLİK VAR, İMALAT HATASI VE FİZİKİ MÜDAHALE GÖRÜNÜYOR"
Suna, İzmir'in Bayraklı semtinde yıkılan binaların yanında yıkılmayan binaların da olduğunu, bunda zemin özelliklerinin birinci faktör olduğunu ifade etti. Suna, "Zemin kısmı kapasitesi yüksek değilse deprem tesirlerini arttırır. Eğer buradaki yapılarda bu zemin özelliklerini uygun projelendirme, uygun imalat ve bir denetim yapılmazsa maalesef bu tarz yıkımlar bütün kentlerimizin başına gelecektir. Ayrıca bir denetimsizlik olduğu, bir imalat hatası bulunduğu ve sonradan yapılan binalarda fiziki müdahalelerin olduğu anlaşılıyor" diye konuştu.
"İSTANBUL İÇİN İKİ SENARYO VAR: ORTAMA 50 BİN BİNA YIKILACAK"
İstanbul için biri AFAD'ın diğeri İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yaptırmış olduğu senaryolar olduğunu, bu çalışmaların matematik modeller üzerinden hesaplandığını ifade eden Suna, "Her iki senaryoda 7.5 büyüklüğündeki bir depreme göre yapıldı. Bu senaryoya göre bir kurum 45 bin diğeri 51 bin binanın yıkılacağını belirtiyor. Ortalama 50 bin binanın yıkılacağını düşünürsek öncelikle bu yapıların tespit edilmesi gerekiyor. Tespit edildikten sonra kamu eliyle yıkılması gerek" dedi.
Suna, " 'Bu bina riskli' denip geçilmemeli. İzmir'de de çürük raporu çıkarılmış ama vatandaş oturmaya devam etmiş. Böyle bir şey olamaz. Bilimsel çalışmanın sonucu İstanbul'da 50 bine yakın bina çökecek. Matematik modeller üzerinde bu çalışma yapılırken, 50 bin binanın nerelerde, hangi semtte, hangi kapı numarasında olduklarının bulunması gerek. Böylece İstanbul'un yapı stokunun envanteri çıkar" diye anlattı.
"ARTIK ZAMAN DARALIYOR, 50 BİN BİNA TESPİT EDİLMELİ"
Nusret Suna ayrıca şunları kaydetti: "Yıkılacak olanlar tespit edilirken ayrıca ağır, orta ve az hasar alabilecek olan binalar da tespit edilir. Sonra deprem güvenlikli hale getirilmesi için çalışma yapılması lazım. Artık zaman daralıyor. Öncelik verilmesi lazım. Kısacası 50 bin bina hangileriyse bu binalar boşaltılıp yeniden yapılmalıdır. Hasar oranlarına göre diğerleri tespit edilip güçlendirilme çalışmalarını yapmak lazım. Ne kadar çok binayı güçlendirebilirsek, deprem güvenlikli hale getirebilirsek can kaybını o kadar azaltırız."
6,5 MİLYON BİNADAN DEVLETİN HABERİ YOK
İnşaat Yüksek Mühendisi ve Kent Bilimci Hüseyin Aksu: "Türkiye'de resmi bir tespit olmamakla birlikte tahminen toplam 11 milyon yapı bulunuyor. Bunun 7.5 milyonu, kentsel yapılar, 3.5 milyonu ise, kırsal (köy ve bağ evleri dahil) yapılar olduğu anlaşılıyor. Bunların % 60'ı yasal olmayan; halen kentlerdeki ruhsatsız, kaçak, köy binası veya bağ ve tarımsal yapılar. Yani 6.5 milyon binanın varlığından bile devletin haberi yok. Bu kaçak ve ruhsatsız yapıların; devlette hiçbir kaydı yok. Varsa da, sistematik ve aleni bir bilgi değil. Ulusal kapsamda, yıkılması gereken, tam çürük diyebileceğimiz, 'üflesen yıkılacak' durumda olan yaklaşık 10 bin yapı ise tam tespit edilmediğinden ve rant bakımında yetersiz noktalarda olduğundan, kendisi kaynak yaratamadığından insanları öldürmek için bekliyor. Tıpkı İzmir örneğinde olduğu gibi" dedi.
"YAPILARA PLAKA VERİLMELİ, KİMLİKLERİ OLMALI"
Aksu sözlerine şu şekilde devam etti: "Belediyeler ve devlet İstanbul dahil pek çok şehirde, yapıların risk taramalarını yaptırdıklarından bahsetmekte. Ancak, bu yapılan hangileri olduğunu ne halk, ne sahipleri ne de kendileri bilmiyor. Bilgisayarın hafızasında yatan listeler olarak hiçbir faydası yok, bu çalışmaların. Ulusal kapsamda; afetlerden korunma konusunda bir sistem kurulacaksa; yapıların tümünün taranarak, tüm bilgilerinin elde edilmesi, yapılara bir kimlik dosyası açılması, resmi bir plaka verilmesi ve bu plakanın taşıtlarda olduğu gibi binanın birkaç yerinde asılı olması şarttır. Resmi ve mühürlü plakası olmayan binanın kullanılmasına izin verilmeyecektir. Plakalarında binanın 12 haneli bir rakam ile "ili, ilçesi, mahallesi, caddesi ve kapı numarası" yazılı olacak ve plaka aynı zamanda binanın adresini gösterecek. Plakanın üzerine taşıtların muayene etiketi gibi bir etiket yapıştırılacak. Bu etiket, binanın risk durumunu yani notunu gösterecek."
"MOR PLAKA DEPREME DAYANIKSIZ, KIRMIZI PLAKA KAÇAK"
Plakanın renginin binanın durumuna göre seçileceğini belirten Aksu şunları ifade etti: "Örneğin, mor plaka depreme dayanıksız, kırmızı plaka kaçak yapıyı temsil edecek. Ayrıca, plaka üzerinde yapı karnesi ve muayene etiketi bulunacak. Bu etiket ise, binanın risklerine göre aldığı puanın ve son durumunu gösterecek. Yani bina 'ben yıkılıyorum', 'ben kaçağım', 'yasa dışıyım' diye bina bağıracak, gelen geçen, içinde yaşayan herkes bunu görecek. Bunun sağlayacağı tartışmasız bir teşvik ve tehdit ile süreç kimsenin insafına, komşuların karşılıklı iddia ve kavgasına bırakılmayacak."
"HER YIL 30 MİLYAR DOLAR ULUSAL KAYBA UĞRUYORUZ"
Ülkemizdeki yapı stokunun kentsel dönüşümünün toplam maliyeti 300 milyar dolar civarında tahmin edildiğinden söz eden Aksu, bu kaynak bulunamadığı ve sistematik olarak uygulama yapılamadığından her yıl yaklaşık 30 milyar dolar ulusal kayba uğradığımızı ifade etti.
Aksu, "Kurulacak 'Yapı plaka-tescil muayene sistemi' ile öncelikler doğru tespit edilerek ve her yıl sistematik olarak en riskli binaların tasfiyesi sağlansaydı; bugün ne Elazığ'daki yıkılan 5 apartman ne de Bayraklı'da yıkılan 17 apartmandan bahsetmezdik. Çünkü bunlar tespite takılmış ve çoktan dönüştürülmüş olurdu. Ve bugün hiç can kaybı olmayan bir deprem çoktan unutulmuş olurdu" diye konuştu.
"10 YIL İÇİNDE ULUSAL DÖNÜŞÜM SÜRECİ SAĞLANABİLİR"
Hüseyin Aksu, yapı plaka-tescil ve muayene sisteminin kapsamlı bir uygulama modeli olduğunu, geniş bir bilim kurulunun ortak aklı ve araştırmaları ile elde edildiğini vurguladı.
Aksu, "Bu modelin tüm yönleri araştırılarak dokümante edilmiş, kanun tasarısı hazırlanmış yönetmeliklerine, uygulama ve eğitim kılavuzlarına kadar taslaklar tanzim edildi. Bu uygulamanın birkaç pilot bölgeden başlanması öneriliyor. 10 yıl gibi bir 'ulusal dönüşüm süreci' sonunda ülke pırıl pırıl ve sağlam kentlere kavuşabilir" ifadelerini kullandı.