Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun, yeni infaz yasasının "şekil yönünden" iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle CHP'nin yaptığı başvurunun reddine ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazete'de yayımlandı.
CHP, cezaevlerinden yaklaşık 90 bin kişinin tahliye edilmesini sağlayan infaz düzenlemesine ilişkin 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un "şekil bakımından iptali ve yürürlüğünün durdurulmasına" karar verilmesini istemişti. İnfaz yasasının bazı maddelerinin "af" sonucu doğurduğunu savunan CHP, "TBMM'de Anayasa'nın öngördüğü 5'te 3 çoğunluğa ilişkin usul şartı yerine getirilmediği için düzenlemenin şekil yönünden iptali"ni talep etmişti.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, iptal istemini oy çokluğuyla reddetmişti.
Yüksek Mahkemenin gerekçeli kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.
"Af" konusunun irdelendiği gerekçede, Anayasa'da, af kurumunun, "genel af" ve "özel af" olmak üzere iki farklı şekilde ele alındığı belirtildi.
Gerekçede, özel affın "cezayı hafifletme veya kaldırma" anlamına geldiği, genel affın ise "suçu konu alan, suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engelleyen, başlanmışsa soruşturma ve kovuşturmayı, hükmedilmişse mahkumiyeti, verilmişse cezayı tüm sonuçlarıyla ortadan kaldıran" hukuki bir tasarruf olduğu kaydedildi.
İnfaz yasasının "af" sonucu doğurup doğurmadığının da ele alındığı gerekçede, genel suç ve ceza siyasetini belirleme kapsamında suç ve cezayla ilgili yapılan lehe kanunların geleceğe ve geçmişe, affın ise sadece geçmişte belli bir döneme ilişkin etki doğurduğu vurgulandı.
"ÖZEL AF MI, İNFAZ DÜZENLEMESİ Mİ?"
Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, şu tespitler yapıldı:
"Eğer düzenleme suç ve cezanın kapsamına ilişkin olarak cezanın ortadan kaldırılmasını, azaltılmasını veya türünü değiştirmek suretiyle hafifletilmesini öngörüyorsa bunun bir 'özel af' düzenlemesi, suç ve cezanın kapsamına yönelik olmayıp sadece cezanın infaz şeklini düzenlemeye yönelik ise bunun bir 'infaz düzenlemesi' olduğu söylenebilir.
Sadece geçmişe yönelik olan düzenleme kesin veya kesinleşmiş bir mahkumiyet kararıyla hükmedilen cezanın miktarını azaltıyor veya daha hafif bir ceza ile değiştirmek, örneğin hapis cezasını para cezasına çevirmek suretiyle hafifletiyor ya da hiç infaz edilmeyecek şekilde ortadan kaldırıyor ise bunun özel af olarak nitelendirilmesi gerekir. Ancak cezanın miktarında ve türünde herhangi bir değişikliğe neden olmayıp sadece çeşitli gerekçelerle cezanın infaz şeklini, rejimini değiştiren veya belirleyen düzenlemelerin özel af olarak nitelendirilmesi mümkün değildir."
Gerekçede, dava konusu kurallarda denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme kurumlarından yararlanmak suretiyle hükümlülerin ceza infaz kurumundan önceki kanuni düzenlemelere nazaran daha erken tahliye edilmesi ve cezanın kalan kısmının ceza infaz kurumu dışında infaz edilmesinin öngörüldüğü ifade edildi.
"CEZANIN KAPSAMINA İLİŞKİN BİR DÜZENLEME DEĞİL"
Denetimli serbestlikte salıverilen hükümlü üzerinde devletin denetim ve gözetim yetkisinin devam ettiğine dikkat çekilen gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Bu açıklamalar çerçevesinde geçici 6. maddenin hükümlünün çektirilmesi gereken toplam ceza miktarında bir değişikliğe neden olmadığı, ceza infaz kurumundan kendiliğinden salıverilmesine yol açmadığı, bu kapsamda hükümlünün iyi halli olması şartının arandığı, anılan şart gerçekleşse dahi salıverilme kararı bakımından hakimin takdir yetkisinin bulunduğu, ilgili fıkra hükümlerinden yararlanmak için ayrıca hükümlünün talebinin varlığının gerektiği, salıverilme sonrasında da devletin hükümlü üzerindeki gözetim ve denetim yetkisinin devam ettiği, bu bağlamda hükümlüye bir veya birden fazla yükümlülük yüklenebileceği, gereklerine uygun davranılmadığı veya yeniden suç işlendiği takdirde salıverilme kararının geri alınmak suretiyle hükümlünün cezasının infazına ceza infaz kurumunda devam edilebileceği gözetildiğinde geçici 6. maddenin, cezanın kapsamına ilişkin bir düzenleme olmayıp cezanın infaz usulüne yönelik hükümler öngördüğü anlaşılmaktadır."
TOPLANTI VE KARAR YETER SAYISI
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, bu nedenlerle geçici 6. maddenin öngördüğü kurumun "af" niteliğinde olmadığı, bu nedenle maddenin değiştirilmesini öngören dava konusu 7242 sayılı Kanun'un toplantı ve karar yeter sayısı bakımından Anayasanın 96. maddesine tabi olduğu belirtildi.
Kanun'un görüşülmesine ilişkin TBMM Genel Kurul tutanaklarının incelenmesinden teklifin tümü üzerindeki oylamanın açık oylama yöntemiyle yapıldığı, 279 kabul ve 51 ret oyunun kullanıldığı aktarılan gerekçede, son oylamanın Anayasa'nın 96. maddesinde öngörülen çoğunlukla yapıldığının anlaşıldığı kaydedildi.
Gerekçede, "Açıklanan nedenlerle son oylamasının Anayasa'da öngörülen çoğunlukla yapıldığı açık olan Kanun, Anayasa'nın 96. maddesine aykırı değildir. Bu itibarla Kanun'un ve 52. maddesiyle 5275 sayılı Kanun'un değiştirilen geçici 6. maddesinin şekil bakımından iptali talebinin reddi gerekir." denildi.
ÇOĞUNLUK GÖRÜŞÜNE KATILMAYAN BAŞKAN VE 6 ÜYENİN OY GEREKÇELERİ
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan ile üyeler Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı, Emin Kuz ve Yusuf Şevki Hakyemez bu görüşe katılmadı.
Başkan Zühtü Arslan karşı oy gerekçesinde, düzenlemeler, cezanın infaz şeklini değil de kendisini etkiliyorsa bunun af niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirtti.
Arslan, "6 yıla kadar hapis cezasına mahkum edilen hükümlülerin cezaevine girmeden cezalarının infaz edilmesine imkan sağlayan geçici 6. maddenin birinci fıkrası, cezanın kapsamına etki eden, bir anlamda onun daha hafif seçenek yaptırımlara dönüştürerek hafifleten, bu nedenle de özel af netiliğinde olan bir düzenlemedir." görüşüne yer verdi.
Bu gerekçelerin aynı maddenin iki ve dört numaralı fırkaları için de geçerli olduğunu aktaran Başkan Zühtü Arslan, düzenlemenin iki numaralı fıkrasında, ağır hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatını yalnız idame ettiremeyen 65 yaşını bitirmiş hükümlülerin, azami süre sınırına bakılmaksızın tüm hürriyeti bağlayıcı cezalarının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilebileceğinin öngörüldüğünü hatırlattı. Başkan Arslan, bu düzenlemenin, Anayasa'nın 104. maddesinin 16. fıkrasında Cumhurbaşkanına tanınan özel af yetkisine oldukça benzediğine işaret ederek, "Bu durum, kuralın gerçekte cezaya etki eden, bir anlamda cezayı hafifleten, dolayısıyla af niteliğinde bir düzenleme olduğunu göstermektedir." değerlendirmesini yaptı.
Özel affın özerk yorumundan hareketle ulaşılan bu sonucun, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında yaptığı değerlendirmelerle de uyumlu olduğu örneğini veren Arslan, "Dava konusu kuralların af niteliğinde olmadığının kabulü, Anayasanın 87. maddesini işlevsiz hale getirecektir. Bu yolla beşte üç çoğunluğa gerek duyulmaksızın, şartla salıvermeye ya da denetimli serbestlik adı altında belli suçlardan mahkum olanların cezaları değiştirilecek, hafifletilebilecek veya tamamen ortadan kaldırılabilecektir. Mahkememiz çoğunluğunun kararı maalesef bu yolu açmaktadır." görüşüne yer verdi.
Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan ile diğer üyeler de kuralların "özel af" niteliğinde bulunması ve oylamada Anayasayanın 87. maddesinde belirtilen nitelikli çoğunluk şartına uyulmaması nedeniyle düzenlemenin iptal edilmesi gerektiğini savundu.