Fetullahçı Terör Örgütü'nün medya yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan ve yargılama sonucu 6 yıl 3 ay hapse çarptırılan kapatılan Zaman Gazetesi Muhabiri Hanım Büşra Erdal'ın bir yakınına mektup gönderdi.
GÜLEN'İN YEĞENİ SALDIRMIŞ
Gönderdiği mektup içerisinde örgüt ile ilgili çarpıcı açıklamalar yapan Erdal, Fetullahçı Terör Örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in yeğeninin koğuşta kendisine saldırdığını yazdı. Erdal bu konuyla ilgili, "2018'in Ekim ayıydı. Nazlı Hanım ile birlikte kaldığımız koğuşa getirilen … isimli bu kişi ile daha ilk başta anlaşılmazlıklar, düşünsel farklılıklarımız ortaya çıktı.
Devamında bu kişi gözümü korkutmak, beni sindirmek için üstüme yürüdü, omzumdan itekledi, tacizkar tavırlar sergiledi. En sonunda ise, avluda müzik dinleyerek yürüdüğüm sırada şahsımı, bedenimi hedef alarak iki kez büyük cam bardaklardan attı. Birinde bardak, duvardan geri sekip ayak bileğime çarptı. Betona çarpan cam bardağın sesine koşan infaz koruma memurları ve Nazlı Hanım beni kurtardı. Şahıs, kameranın ve memurların gözü önünde –çünkü ilk bardak sesini duyan memurlar koğuşa koşarken ikinci kez atmaya davrandığını pencereden görünce 'yapma' diye bağırmışlardı- yaptığı bu şiddet eyleminden sonra disiplin cezası verilerek koğuştan alındı. Bütün bunlar sadece 2 haftada olup bitti" dedi.
"15 TEMMUZ GİBİ KORKUNÇ BİR EYLEMİ…"
Erdal, 'dini cemaat' olarak bildiği FETÖ ile 15 Temmuz girişimi ardından yolunu ayırdığını ileri sürerek, "Ben, 15 Temmuz darbe girişimi gibi korkunç bir eylemin gerçekliğini, kötülüğünü, acımasızlığını görmüş, o güne kadar 'dini cemaat' bildiğim bu yapı ile düşüncelerimi, yolumu ayırmıştım. Ve bu kötülüğü nasıl yapabildiler? Kendilerine inanan sıradan anadolu insanını nasıl göz göre göre ateşe atabildiler? Bütün bunların üstüne nasıl hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorlar? …vs. Bu sorular ve cevapları ile kendimi onlardan en uzağa koymuşken, işte o uzaklıktayken dahi 'Gülen' soyadlı birinin saldırısına uğradım, aşağılandım. Bu saldırının benim için simgesel bir anlamı oldu" dedi.
"GİZLENMİŞ KÖTÜLÜĞÜ GÖREMİYORSUN"
Erdal mektubunun devamında, "Geçmişte 'cemaat' diye bilinen bu yapı ile ilişkim kolejinde okumak ve Zaman Gazetesi'nde çalışmaktan öte olmadı. Özellikle 90'ların ikinci yarısında farklı yaşam tarzlarına, farklı görüşlere sahip sınıf arkadaşların, öğretmenlerin olduysa, Refah partili gurbetçi çocuklarıyla dolu, İzmir'de, İzmir'in renklerini taşıyan bir kolejde cemaati tanıdıysan ve sempati düzeyinde bir ilişkin varsa arka plandaki gizlenmiş kötülüğü göremiyorsun. Gün geliyor, sempatinin de etkisiyle aşırı, sorgusuz sualsiz bir şekilde bu yapıyı savunabiliyorsun. Benimkisi öyle oldu. Ancak 15 Temmuz ile birlikte hakikatı görebildim, düşüncelerim değişti" demesi dikkat çekti.
Örgütten ayrıldığını ifade eden Erdal, "Bugün hala 'örgütten ayrılmadı' şeklinde bir iddiayı şahsıma hakaret olarak alıyorum. 15 Temmuz darbe girişiminin, sonrasında ortaya çıkan gerçeklerin, itirafların, organize kaçışların üstüne hala bağım devam etseydi bu en başta özbenliğime, ailemin verdiği özsaygıya, babamın ben daha çocukken kurduğu çocuk kitaplığıma, okuduğum kitaplara, sevdiğim yazar/şairlere, demokrasi bilincime, hayatımı anlamlandıran tüm değerlere ihanet olurdu. Bu inancıma, kendime ihanet olurdu" ifadelerini kullandı.
"KULLANILDIM"
Hanım Büşra Erdal, Yıldıray Oğur'un kendisi ile ilgili 'kullanışlı aptal' lafıyla dalga geçtiğini kaydeden Erdal mektubunda şu satırlara yerdi: "Geçmişte Yıldıray Oğur'un kendisi ile ilgili kullandığı 'kullanışlı aptal' lafıyla dalga geçmiştim. Gün gelecek, o lafın şahsım için hafif kaldığı şeklinde bir hissiyatta olacağımı asla tahmin etmezdim. Kullanılmanın, aptallığın en acı şeklini yaşamış, görmüş oldum… Her ne kadar bunun bilincinde değildiysem de hakkına girdiğim insanlar olduğunu görüyorum. Ve hayatımın geri kalanında bunlarla anılmak, bu yük benim en büyük utancım olacak.
"HATA YAPTIĞIMI AÇIK AÇIK SÖYLÜYORUM"
Bu ülkede bu utancı bırakarak kaçıp gittiler. Kara bir leke bırakıp kaçıp gittiler. Kandırıp kaçıp gittiler, kullanıp kaçıp gittiler… Mesleğimi yaparken de 'cemaat' diye bildiğim bu yapıyı masum sandım, açık açık savundum. Şimdi de tüm bu konularda yanıldığımı, hata yaptığımı açık açık söylüyorum. Artık onlarla birlikte anılmak istemiyorum."