İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan ve İstanbul ağır ceza mahkemesince kabul edilen iddianamede, örgütün yurt dışı yapılanmasına ilişkin tespitlere yer verilerek, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.
İddianamede, FETÖ'nün Güney Amerika (Brezilya, Arjantin ), Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarındaki bazı ülkelerde bulunan okul, şirket ve kurum-kuruluşları vasıtası ile örgütsel faaliyetler yürüttüğü anlatıldı.
Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ'nün tüm yurt dışı okul yapılanması ve müzahir dernekleriyle ilgili olarak soruşturma emrinin verildiği anımsatılan iddianamede, örgütün yer edinmek istediği farklı ülkelere uygun stratejiler benimseyerek öncelikle dışa açıldığı ilk yer olan Orta Asya'dan başlayıp kazandığı uluslararası deneyim kapsamında faaliyetlerini diğer kıtalara da yaydığı aktarıldı. İddianamede, örgütün dünyanın yaklaşık 160 ülkesinde okul, etüt merkezi, kültür merkezi, dil kursu ile çeşitli dernek ve şirketler kurarak bu ülkeleri örgüt mensupları için cazibe merkezleri haline getirerek faaliyetlerini sürdürdüğüne değinildi.
İddianamede, 1990'lı yıllardan itibaren yurt dışına açılan örgütün "ser rehber" (örgüt adına bütün ülkeleri gezerek, tespitlerde bulunan sorumlu şahıs) tarafından denetlenen aralarında üniversitelerin de olduğu yaklaşık 400 okulunun bulunduğu belirtilen iddianamede, özellikle yurt dışındaki okullara kayıt yaptıran öğrencilerden ilk etapta ücret alınmadığı anlatıldı. İddianamede, örgütün okulları genellikle fakir ülkelerde veya bölgelerde açtığı, buradaki insanların bu okulların kendi teknolojilerinden daha yüksek seviyede ve kalitede eğitim verdiğini fark etmesiyle talebin artmaya başladığı, bunun üzerine örgütün öğrenciler konusunda daha seçici davranmaya başladığı ve okulların ücretli hale getirildiği kaydedildi.
Ayrıca örgütün yurt dışında "international school" isimli okullar açtığı, bu okulların açılabilmesi için İngiltere'nin izninin gerektiği, patentinin de İngiltere'ye ait olduğu anlatılan iddianamede, resmi dilin İngilizce olduğu bu okullarda, Türkçenin seçmeli ders olarak okutulduğu, örgütün bu okullar vasıtasıyla bulundukları ülkelerin saygın ve etkin kişilerinin çocuklarını okuluna kabul edip popülaritesini artırmaya çalıştığı belirtildi.
"HRİSTİYAN VE YAHUDİ ÖRGÜTLERLERLE DİYALOG"
İddianamede, şu değerlendirmeye yer verildi:
"FETÖ'nün yurt dışındaki söylem ve stratejisi diğer dini Türk gruplarla farklılık göstermektedir. Örgüt özel ya da kamu okullarında Avrupalı destekçilerinin hoşuna gitmeyecek ve kırgınlık yaratacak hassas konularda sessiz kalmış, çok sayıda Türk ve başka ülke kökenli İslami grup ve örgütleri görmezden gelmiş, Müslüman örgütlerden çok düşünce ve felsefesine uygun bulduğu Hristiyan ve Yahudi örgütlerlerle diyalog kurmuştur. Yerel seçilmişler ve sivil toplum kuruluşlarının sorumluları ile iyi ilişkiler kurabilmek için yoğun çaba sarf etmişlerdir. Örgüt tarafından organize edilen programlara davet ettikleri isimlerden de anlaşılacağı üzere örgütün iktidardakilerle, seçilmişlerle ve toplum üzerinde etkili entelektüellerle ilgilendiği anlaşılmıştır."
Her ne kadar örgüt tarafından yurt dışında eğitim-öğretim faaliyeti yürütüldüğü algısı ulusal ve uluslararası kamuoyuna verilmeye çalışılsa da asıl amacın; eğitim-öğretim faaliyeti görünümü altında o ülkelerin güvenlik ve istihbari bilgilerini temin ederek iş birliği yaptığı ülke ve devletlere aktarmak olduğu anlaşılmaktadır."
"SAHTE İYİLİK HAREKETİ ALGISI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILMIŞ"
FETÖ'nün yurt dışında sözde eğitim-öğretim kurumları vasıtası ile oluşturduğu bu istismarcı algı ile faaliyette bulunduğu çoğu ülke yönetimlerinden destek gördüğü, bu alanda rahatlıkla lobi oluşturduğu vurgulanan iddianamede, şu tespitlere yer verildi:
"Özellikle ekonomik açıdan gelişmemiş olan Balkan ülkeleri, Afrika ülkeleri, Türki Cumhuriyetler ve diğer ülkelerde örgütün asıl amacı; o ülkelerin yönetiminde etkin olan iş adamları ile askeri, idari ve mülki yönetici konumundaki devlet yetkililerinin çocuklarına okullarda sözde eğitim vererek kendi örgütsel ve ideolojik görüşlerinin empoze edilmesidir. Ülke yönetimlerinde ileride söz sahibi olacak çocuklar ve gençler bu okullarda yetiştirilip devlet yönetimlerine sokularak örgütün koyduğu hedefler doğrultusunda ülke yönetimleri ve siyasetinin kontrol edilmesi amaçlanmıştır.
Bu kapsamda bu faaliyetleri gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası alanda masum göstermek amacıyla 'Türkçe dil olimpiyatları', kurban/zekat ve diğer bağış ve gezi organizasyonları yapılarak sahte iyilik hareketi algısı oluşturulmaya çalışılmış, bunda da başarılı olunmuştur. Başlangıçta yurt dışında eğitim - öğretim faaliyetleri ile o ülkelerin kamuoyunda olumlu algı oluşturan, faaliyet yürüten örgütün ülkelerin ekonomik ve bürokratik alanlarında ulaştığı güç sayesinde ülkemiz aleyhine lobicilik faaliyetlerini açıkça yürütmeye başlamış, o ülke idarelerini ülkemiz aleyhinde tavır almalarını sağlamaya çalışmıştır."
FETÖ'NÜN ABD'DEKİ KONUMU
Örgüt elebaşısı Fetullah Gülen'in 1999'da, terör örgütü PKK'nın elebaşısı Abdullah Öcalan'ın, ABD tarafından Türkiye'ye iadesinden kısa bir süre sonra ABD'ye gittiği ve burada başka hiçbir Batı ülkesinde rastlanamayacak kadar büyük imkan ve olanaklara kavuştuğu anlatılan iddianamede, Gülen'in, ABD istihbarat teşkilatı CIA mensuplarının referansı ile ABD mahkemesince Green Card başvurusunun kabul edildiği ve ABD'de oturma hakkını elde ettiği hatırlatıldı. İddianamede, örgüt elebaşısı Gülen'in ABD'ye gider gitmez CIA'in desteği ile hızlı bir biçimde dinlerarası diyalog, hoşgörü ve evrensel barış temaları üzerine kurulu bir strateji izlemeye başladığı, ABD genelinde Turkish Amerikan Alliances isimli bir federasyonun bünyesinde yaklaşık 165-170 şirket ve kuruluşun ortaya çıkmasını sağladığı kaydedildi.
Örgütün ABD'de 135 kadar Charter okulu olduğu, bu okullarda yaklaşık 45 bin öğrenci bulunduğu, farklı eyaletlerde 165 sivil toplum kuruluşunun faaliyet gösterdiği anlatılan iddianamede, örgütün yurt dışında bulunan eğitim kurumlarıyla ilgili Gülen'in konuşmalarına yer verildi.
SANIĞIN ETKİN PİŞMANLIKTAN YARARLANMAMASI İSTENDİ
İddianamede, sanık Ümmühan Tımar'ın Fransa'da örgüte ait farklı farklı evlerde kaldığı ve örgütün Fransa yapılanmasında aktif faaliyet yürüttüğü anlatıldı.
Sanık Tımar'ın 2015'te örgütün haberleşme ağı ByLock'u kişi listesinde ekli bulunan terör örgütü mensubu S.Y.'nin isteği üzerine telefonuna indirerek kendisinin kurduğu aktarılan iddianamede, sanığın, 2016'da Türkiye'ye dönmeden önce ByLock uygulamasını sildiği kaydedildi.
İddianamede, Tımar'ın 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 2017 yılında evlenerek Fransa'ya yerleştiği ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söyleyerek bazı örgüt mensuplarını fotoğraflarından teşhis ettiği belirtildi.
Sanık Tımar'ın kendisini terör örgütünün talimatı ile yurt dışına gönderen örgüt mensubunun açık kimlik bilgilerini vermekten kaçındığı, ByLock tutanağı ile kollukça tespit edilen örgüt mensupları dışında başka örgüt mensupları hakkında herhangi bir bilgi vermediği kaydedilen iddianamede, ByLock'un kişinin kendisinin indirerek kuracağı bir program olmamasına rağmen Tımar'ın ByLock'u kendisinin indirip kurduğunu söyleyerek yalan beyanda bulunduğu, örgütsel tavır geliştirerek ByLock uygulamasını telefonuna kuran örgüt mensuplarının kimlik bilgilerini açıklamaktan kaçındığı vurgulandı.
Bu nedenlerle sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmaması gerektiği belirtilen iddianamede, sanık Ümmühan Tımar'ın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.