Dünya nefesini tuttu Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları üzerinden yürüyen güç savaşlarının nasıl sonuçlanacağını merakla bekliyor. Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım'da imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırmasına dair mutabakat, bölgedeki bütün dengeleri değiştirdi. Fransa'nın Yunanistan ile birlikte bölgede gerçekleştirdiği askeri tatbikat ve Oruç Reis Araştırma Gemisi'ni taciz etmeye çalışan Limnos isimli Yunan fırkateyninin Türk savaş gemisi Turgut Reis ile çarpışarak ağır hasar alması bölgedeki tansiyonu yükseltti. AB'den istediği desteği alamayan Yunanistan ve Fransa, Türkiye'nin uluslararası hukuka uygun hamlelerini bir oldubittiye getirerek ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bölgede bu konular tartışılırken ABD seçimlerinde Demokratların güçlü adayı Joe Biden'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tehdit eden sözleri gündemi birden değiştirdi. Bu açıklama Türkiye'nin bölgedeki politikalarını nasıl etkileyecek? Bu konuda merak edilen tüm soruları, geçtiğimiz günlerde "Akdeniz'de Devlet ve Düzen" isimli kitabı yayına hazırlayan Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Mehmet Şahin'e sorduk.
-Hocam en güncel konudan başlamak istiyorum. Biden'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tehdit eden ve muhalefete destek veren açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Joe Biden'ın açıklamasına hiç şaşırmadım. Biden, yakın geçmişte söyleyen değil uygulayan ekibin içindeydi. 15 Temmuz darbe girişimine giden süreçte ABD'nin Başkan yardımcısıydı. 'Erdoğan'a bedel ödetmeliyiz' diyor. 'Niye' sorusunu sorduğumuzda cevabı çok açık. ABD'nin Türkiye'nin güney kara sınırındaki PKK yapılanması ve Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları gibi birçok meselede ABD ile çıkarlarımız çatışıyor. ABD yönetimi, ne olursa olsun kendi politikalarına itiraz etmeyecek bir yönetim istiyor. Her konuda dik duruş sergileyen Erdoğan ise ABD'nin istediği lider tanımına uymuyor. Muhalefete de bu yüzden "sizi destekliyoruz" çağrısı yapıyor. Biden şunu da itiraf ediyor. "Darbe ile yapamadık muhalefete tam destek vererek Erdoğan'ı devirelim". Bu bir 15 Temmuz itirafıdır aslında. Biden'ın bu açıklamaları, başta Doğu Akdeniz meselesi olmak üzere, milli bir duruş sergileyen Türkiye'nin tezlerinde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
MEİS ADASI BÜYÜKLÜĞÜNÜN 4 BİN KAT FAZLA DENİZ ETKİ ALANI
-Hocam aylardır Meis Adası ve Yunanistan ile kıta sahanlığı meselesini konuşuyoruz. Buradaki sorun nedir?
Meis Adası Türkiye'den bakıldığında rahatlıkla görülebilen bir ada. Yunanistan ise bu adanın ana kara ile aynı statüde olması gerektiğini savunuyor. Bu çerçevede yaklaşıldığında Meis adası kendi büyüklüğünün 4 bin kat deniz yetki alanına sahip olmuş oluyor. Bunun dünyada örneği yok. Türkiye'yi Antalya Körfezi'ne sıkıştırılmak isteniyor. Türkiye diyor ki: Adalar, ana karalar gibi deniz yetki alanına sahip olamaz. Uluslararası hukuk da bu tezimizi doğruluyor. Yunanistan bu adaları birleşik bir kara gibi görüyor. Akdeniz'de en uzun kıyısı olan ülke Türkiye için bu durum kabul edilebilir değil.
18 MAHKEME KARARI TÜRKİYE'Yİ DESTEKLİYOR
-Uluslararası mahkeme bu tür davalarda nasıl karar veriyor?
Bu konuda 18 tane yargı kararı var. Bu yargı kararlarında şu söyleniyor: Adalar, ana karalar gibi deniz yetki alanına sahip değildir. Bu anlaşmazlık ilk kez gündeme gelmedi. Geçmişte Fransa ve İngiltere arasında da yaşandı. Fransa'nın deniz yetki alanında İngiltere'nin adalarının olduğunu görüyoruz. Türkiye uluslararası hukuk açısından eli çok güçlü.
-Peki haksız olmasına rağmen Yunanistan'ın sesi neden bu kadar çok çıkıyor?
Yunanistan'ın AB ve ABD'nin tam desteğini alacağını düşünüyordu. Hukuksal anlamda değil siyasi anlamda Türkiye'yi sıkıştırarak bir oldubittiye getirmeye çalıştı. Çok açık bir şekilde Türkiye'nin deniz yetki alanını gasp etmek istiyorlar. Sorunu uluslararası bir sorun gibi göstermeye çalışıyor. Yani AB'yi kışkırtarak sorunun Yunanistan-Türkiye meselesinden öteye taşımaya çalışıyor. O yüzden sesi bu kadar çok çıkıyor.
MISIR İLE YAPILAN ANLAŞMA KORSAN
-Yunanistan-Mısır arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmanın uluslararası hukuk açısından bir karşılığı var mı?
Türkiye ile Libya arasında yapılan anlaşmaya baktığımızda Yunanistan ile Mısır'ın deniz sınırının olmadığı gözüküyor. Yunanistan, Türkiye'yi Akdeniz'den dışlama politikasına 2003 yılında başlamıştı. Çünkü 2000'li yılların başında bölgedeki enerji kaynakları hakkında ilk araştırmalar ortaya çıktı. Bir boru hattı ile buradaki kaynakları Avrupa'ya taşıma projesi üzerinde çalışmaya başladılar. Türkiye, Libya'nın meşru hükümeti ile bir anlaşma imzalayarak bu girişimleri kadük bırakmış oldu. Yunanistan'ın Mısır ile yaptığı anlaşma korsan bir anlaşmadır ve uluslararası hukuk nezdinde bir karşılığı yoktur. Mısır yönetimi aslında Yunanistan ile anlaşarak büyük bir kayba uğramayı göze alıyor. Bunların bir araya gelmelerinde Türkiye düşmanlığı motivasyonuna da dikkat çekmek istiyorum.
-Yunanistan Başbakanı Miçotakis kadar Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un de sesinin çok çıktığını görüyoruz. Fransa bu sorunun neresinde?
Fransa bölgedeki sorunları kullanarak tekrar Ortadoğu ve Akdeniz'e dönmek istiyor. Akdeniz giderek Ortadoğululaşıyor. Krizler, silahlanma, göç ve güçlü devletlerin bölgeye ilgisini üst üste koyduğumuzda ne demek istediğim anlaşılacaktır. Fransa bölgede attığı her adımda karşısında Türkiye'yi görüyor. Bu yüzden Akdeniz'de Türkiye'yi hedef alan bir Fransa ile karşı karşıyayız.
BATI LİBYA'DA İKİ YÜZLÜ
-Darbeci Hafter'in muhatap olarak kabul edilmesi Batı açısından bir iki yüzlülük değil mi?
Bunlar kişilerin meşruiyetine bakmazlar. Benim çıkarıma uygun mu değil mi buna bakarlar. Bunun örneğini ilk Mısır'da gördük. Darbeci Sisi Batı tarafından el üstünde tutulurken, seçilmiş Devlet Başkanı Mursi öldürüldü. Libya'da da aynı oyun oynanıyor. BM tarafından kabul edilmiş, seçilmiş Devlet Başkanı'nı değil, asker kaçkını bir darbeciyi desteklemeyi kendi çıkarlarına daha uygun görüyorlar.
YUNANİSTAN AB'DE HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADI
-Yunanistan AB'yi acil toplantıya çağırmıştı. Bu toplantıdan çıkan kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dışişleri Bakanları toplantısında Yunanistan'ın istekleri karşılanmadı. Yunanistan bunu hep yapıyor. AB ülkeleri Yunanistan'ın Avrupa'nın başına büyük sorun açmasını istemez. Mesela Almanya Yunanistan'a diyor ki "Başka sorunlarımız var". Almanya, Türkiye'nin AB'nin güvenliğine çok büyük katkısı olduğunu biliyor. Başta da mülteciler meselesi var. Almanya, Türkiye'nin yükünü taşıdığını görüyor. Türkiye ile kötü ilişkilerin Avrupa'ya maliyeti yüksek olur. Yunanistan bir anlamda AB'ye yük. AB "Türkiye ile aranızdaki sorunları masada çözün" diyor. Yunanistan ile Türkiye arasındaki meselenin bir Avrupa sorunu haline gelmesi istenmiyor.
YUNANİSTAN ÇATIŞMAYI GÖZE ALAMAZ
-Yunanistan bölgedeki artan tansiyonu daha ileriye taşımayı düşünebilir mi?
Yunanistan'ın tek başına Türkiye'ye karşı yapabileceği hiçbir şey yok. Yunanistan'ı harekete geçirecek olan AB ve ABD'nin tam desteğini almak. Belki bu desteği alsa daha ileriye gidebilir. AB ve ABD bu sorunun diyalogla çözülmesini istiyor. Yunanistan'a "bu işi fazla kaşıma" diyorlar. Türkiye 1920'lerdeki Türkiye değil. Kendi deniz haklarımızı savunacak irade ve gücümüz var.
-Trump yönetimi Doğu Akdeniz meselesinde nerede duruyor?
ABD için İsrail'in güvenliği çok önemli. Çünkü Yahudi lobisi çok güçlü. Kovid sürecinde Trump yönetimi kötü bir sınav verdi. Demokratların Türkiye karşıtlığı daha güçlü görünüyor. Trump ise Türkiye'nin her istediğini kabul etmiyor ama kanalları da kapatmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği zaman Trump ile görüşüyor. Doğu Akdeniz meselesinde de durumun çok farklı olduğunu düşünmüyorum.
BAE OPERASYONEL BİR ÜLKE
-Doğu Akdeniz meselesi de dahil olmak üzere her taşın altından Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) çıktığını görüyoruz. BAE lideri Zayid'in Türkiye ile derdi ne?
BAE bir devlet gibi değil operasyon aracına dönüşmüş durumda. Doğu Akdeniz meselesinde de BAE'nin tavrı çok farklı değil. BAE ve Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok Arap Ülkesi için Filistin gibi bir mesele artık yok. Bunların birinci önceliği kendi rejimlerini ayakta tutmak. Kendi menfaatleri için imzalamayacakları hiçbir anlaşma yok. BAE ile İsrail arasındaki anlaşma şu anlama geliyor: Sen benim rejimimi koru, ben senin genişlemene göz yumayım… Bunu yaparken kendi toplumunu hiç dikkate almıyorlar.
Biden'ın skandal sözlerine tepkiler çığ gibi