27 Mayıs 1960 darbesinin üzerinden tam 60 yıl geçti. Darbenin ardından kurulan mizansen Yassıada Mahkemeleri korkunç bir karara imza atarak Başvekil Adnan Menderes, Bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ı idama mahkum etti. İdamlar 17 Eylül 1961 tarihinde infaz edildi. Darbenin öncesinde ve sonrasında 27 Mayıs cuntası CHP ile birlikte hareket etmişti. Bugün ile CHP geleneğinden gelen tek bir isimden 27 Mayıs darbesi hakkında olumsuz bir sözcük duyamazsınız. Türkiye'deki darbeler tarihi denilinde ilk akla gelen isimlerden biri olan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Cemil Koçak ile tüm yönleriyle 27 Mayıs darbesini ve bu zihniyetin günümüzdeki temsilcilerini konuştuk.
TÜRKÇE EZAN PROPAGANDA MALZEMESİ YAPILDI
-Ezanın Türkçe okunması hep tartışılma konusu olmuştur. Darbeyi tetikleyen unsurlardan biri bu muydu?
DP'nin "gerici" ve laikliğe aykırı tutum içinde olduğu yolundaki 27 Mayıs'a giden süreçteki propagandanın çıkış noktalarından biri de buydu... İşin ilginç tarafı da, Türkçe ezandan Arapça ezana yeniden geçişin sadece DP'nin tasarrufu olarak siyasal hafızada yer etmiş olmasıdır. Ama gerçek bunun aksidir: Yani, CHP de, bu yasanın görüşülmesi sırasında DP'nin bu önerisine karşı çıkmamış ve bu konuda bir siyasal tartışma açılmasını arzu etmemişti. Aksine; CHP de, yasanın onayında DP ile birlikte olumlu oy kullanmıştı! Aradan zaman geçtikten sonra CHP bu tutumunu adeta unutturdu! Ve DP'yi kendisinin de onay verdiği bir uygulamadan dolayı laikliğe karşı olmakla suçlamaya başladı. Bugün sorsanız pek çok CHP'li, kendi partisinin de bir zamanlar DP ile birlikte oy kullandığını ne bilir ne de hatırlar! Yassıada'daki davalar sırasında da bu itham hep dile getirildi ve DP'nin laiklik karşıtı tutumuna bir delil olarak gösterildi-nedense hiçbir CHP'li bu konudan dolayı suçlanmadı!
DARBE 1954'TE OLGUNLAŞTI
-Darbe yapma fikri ilk ne zaman olgunlaşmaya başladı?
27 Mayıs cuntasının önemli isimlerinin yazdıkları anılara bakacak olursak; 1954 seçiminden hemen sonra, ilk oluşum ortaya çıkacaktır. 1955/1956 dönemi, yeni bir cuntanın, daha doğrusu Ankara'da ve İstanbul'da farklı cuntaların ortaya çıktığı ve geliştiği yıllardır. Daha sonra bu iki cunta birleşecektir. Burada dikkat çekici olan husus ise; 27 Mayıs'ın ilk bildirisinde yazılı olduğu şekliyle ortada bir "kardeş kavgası"nın olmadığı bir sırada; 27 Mayıs'ı haklı kılmak ve meşrulaştırmak için gerekçe olarak kullanılacak olan mesela "tahkikat komisyonu" ya da basın yasakları gibi ortada hiçbir gelişme yokken, DP'yi iktidardan alt etmek üzere cuntaların kurulmuş olmasıdır. Bu bakımdan darbeciler, her ne kadar darbeden sonra kendilerini haklı ve meşru gösterecek argümanlar yaratacaksa da; aslında bu "küçük ve gözden kaçan" husus, darbecilerin esas amaçlarını gözler önüne sermeye yeterlidir sanırım... Yani, "genç subaylar", daha DP'nin en büyük seçim zaferinden hemen sonra, onu devirmeye karar vermişlerdi bile!
MENDERES'İ DESTEKLEYEN SUBAYLAR CEZALANDIRILDI
-Ordu içinde Menderes ve DP iktidarını destekleyen grup ya da gruplar var mıydı?
Elbette vardı; tıpkı 1946'da olduğu gibi, ordunun yüksek rütbeli subayları ve komutanları iktidarı destekliyorlardı. Zaten 27 Mayıs'tan sonra genelkurmay başkanı dahi biliyorsunuz gözaltına alındı ve Yassıada'da yargılandı. Mahkûm oldu. Bir anlamda cunta, orduda DP'yi destekleyen subayları da cezalandırdı. 27 Mayıs'tan sonra; kendilerini EMİNSU olarak isimlendirecek olan (Emekli İnkılâp Subayları)'nın ordudan tasfiye edilmesi, sadece rakamlar üzerinden anlatılır. Oysa, bu subayların kimler olduğu, tam olarak hangi kıstaslarla bu tasfiyenin yapılmış olduğu; yani kimlerin orduda kalabildiği ve kimlerin ordudan uzaklaştırıldığı konusunda bir araştırma maalesef hiç yapılmadı. EMİNSU'lar, yıllarca haklarını aradılar, ama bu hiç mümkün olamadı. Şimdiye kadar onlar hakkında yapılmış bir araştırmaya rastgelmedim. Keşke zamanında onlarla çok sayıda geniş ölçüde sözlü tarih yapılabilmiş olsaydı. Şimdi bu meseleye çok daha farklı bir yaklaşımımız olabilirdi.
27 MAYIS'IN ARKASINDA TARTIŞMASIZ CHP VARDI
-CHP yönetimi ve İnönü 27 Mayıs darbesini destekledi mi?
Elbette... 27 Mayıs ile CHP, daha ilk günden itibaren özdeş kabul edildi. Ama zaten 27 Mayıs öncesinde de 27 Mayıs cuntası ile CHP arasında yakın ilişkiler olduğu, yıllar sonraki anılarda ortaya çıktı. Bir anlamda CHP, 27 Mayıs'ın fikrî önderiydi. Onun DP aleyhtarı propagandası, gerek ordu içinde gerekse kendi kitlesi üzerinde çok etkili oldu. Bir anlamda 27 Mayıs'ın bütün argümanlarını zaten CHP, 27 Mayıs öncesinde ortaya koymuştu bile... Dolayısıyla 27 Mayıs'ın özellikle bulup çıkaracağı bir şey kalmamış gibiydi. CHP, sadece 27 Mayıs'ı desteklemedi; darbenin "koşulları"nı da hazırladı. 27 Mayıs öncesinde "sokakların karışması" aslında CHP'nin eylemlerinin ürünüydü. Bunu üniversite gençliğine mâl etme, işin sadece propagandif kısmıdır aslında... Gerçekci olmak gerekirse, sokak eylemleri, CHP'li üniversite gençliğinin eseriydi ve elbette ardında CHP yönetimi vardı. Dikkat edilirse; her darbe öncesinde mutlaka "sokaklar karışır" ve hemen ardından da kamuoyu darbeye psikolojik ve ideolojik olarak hazırlanır ve nihayet çok geçmeden de "kurtarıcılar" sökün eder! 12 Mart ve 12 Eylül öncesini de hatırlamak bu bakımdan önemlidir. Bu, adeta bir darbenin değişmez hazırlık evresi ve el kitabı olarak nesilden nesile geçti.
DARBENİN ARKASINDA KİM VARDI?
-Türkiye'nin Rusya ile sıcak ilişkiler kurması darbeyi hızlandırdığı söylenir. 27 Mayıs'ın perde arkasında ABD var mıydı?
Benim böyle bir tesbitim yok... ABD'nin DP'yi ya da Menderes'i devirmek için ciddî bir nedeni de yoktu zaten... Menderes'in de Rusya'ya dönmesi gibi gerçekçi bir beklentisi olamazdı. Hatta ABD'nin Ankara Büyükelçisinin Menderes hakkındaki övücü ve iktidarın yanında tutumu, pek çok CHP'li yazarlarca eleştirilmiş ve olumsuz yargılanmıştır. Hayır, ABD, bir darbeyi desteklemedi sanırım; fakat olunca da, kendisine yönelik bir sakınca görmeyince, gereken desteği de vermekten geri durmadı. Muhtemelen soğuk savaş dünyasında önemli olan ABD'nin dış politika çizgisinde kalmayı güvence altına almaktı. 27 Mayıs da, buna karşı bir tehdit değildi. Hiç olmadı.
AYNI ZÜMRE DARBEYİ DESTEKLEDİ
-Tankın üzerine çıkan öğrenciler ve darbecileri kucaklayan halkın fotoğrafları çok yayınlandı. Gerçekten 27 Mayıs darbesini toplumun geniş bir kesimi desteklemiş miydi?
Elbette; darbe, kendi haklılığını ve meşruluğunu yaratmak zorundadır. Bu bakımdan simgeler çok önem taşır. Dönemin basını bu bakımdan önemli bir araçtı. Darbeciler de, kendi toplumsal tabanlarının ne denli geniş olduğunu kanıtlama peşindeydiler. Ama sonuçta; "asker-sivil aydın zümre"nin dışında kendilerine gerçek bir destek bulabildikleri söylenemez. 27 Mayıs sonrasındaki anayasa referandumu olsun, seçimler olsun, zaten bu desteğin oranını bize göstermektedir. Kısaca; bugün 27 Mayıs'ı destekleyenler ne kadarsa, o zaman da destekleri o kadardı.
MAHKEMENİN HUKUKLA İLGİSİ YOKTU
-Yassıada duruşmalarının hukuki olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yüksek Adalet Divanı olarak isimlendirilen bu olağanüstü mahkemenin "hukuk"la elbette ilgisi olamazdı. Zaten DP iktidarının yargılanması demek, muhakkak suçlu görülerek mahkûm olmasını gerektiriyordu. Düşünün bir an: Mahkeme bitmiş ve DP iktidarının hiçbir suçu olmadığını ilân etmiş! O zaman darbenin haklılığı ve meşruiyeti ne olacaktı? Madem suç yoktu, cunta niye iktidarı devirmiş olacaktı? Elbette, mahkemenin beraat vermesi imkanı yoktu; o kadar suçlamadan ve ithamdan sonra, netice daha ilk günden belli olmuştu denilebilir. Bu koşullarda DP'lilerin böylesi bir mahkemede yargılanmayı baştan reddetmeleri halinde, sürecin ne yönde gelişebileceğini nedense pek az kişi dile getirdi. Ama bilmeliyiz ki; DP de Yassıada'da bir bütün değildi. Bayar'la Menderes'in bile mahkemede pek birlikte olmadıkları hatırlanacak olursa... Bu bakımdan DP'nin bir blok halinde mahkemeye karşı tavır alması belki de pek gerçekçi bir beklenti sayılamazdı.
İDAMLARI YENİ CUNTA GERÇEKLEŞTİRDİ
-İdamların engellenmesi için ordu ve sivil kanatta ciddi çabalar oldu mu? İdamlar neden engellenemedi?
Bir kere Yassıada'da mahkûmiyet çıkması kaçınılmazdı; bu kaçınılmazlık, idamları da adeta kaçınılmaz kılıyor gibiydi. Her ne kadar idamlar konusunda tek yetkili makam MBK gibi görünüyorsa da, köprünün altından çok sular akmıştı ve MBK de, iktidarını büyük ölçüde kaybetmişti. Üzerinde Silahlı Kuvvetler Birliği olarak isimlendirilen ve ordunun neredeyse tamamını kapsayan bir başka cuntanın ağırlığı vardı. Bu kez de iki cunta arasındaki gerginlik söz konusuydu. 27 Mayıs, ordu içinde cuntaların savaşını başlatan bir dönüm noktası oldu. Eğer sadece MBK'ne kalmış olsaydı iş, belki de küçük bir oy farkıyla da olsa, idamlar olmazdı. Ama bu kez bu aşamada, ordunun diğer kanadı, 27 Mayıs'ın hedefine ulaşamadığını düşünen kanadı, ağırlık koydu. İdamlar, bir bakıma 27 Mayıs'ın hedeflerine ulaşmasında atlama taşı görevi görecek gibiydi. Kanımca, 27 Mayıs'ta idamlar olmasaydı, bugün farklı hatırlanıyor bile olabilirdi. İdamlar, 27 Mayıs'ın adeta simgesi oldu.
CHP 70 YILDIR 27 MAYIS'I SAHİPLENİYOR
-CHP'nin köklü isimlerinden hiçbir zaman 27 Mayıs darbesini eleştiren tek bir kelime duyamadık bugüne kadar. Bunu nasıl okumak gerekir?
Duymadık ve duymayacağız da... Bunun nedeni de belli... CHP, 27 Mayıs'ı sahiplendi. 27 Mayısçıları da sahiplendi. 27 Mayıs'ı daha sonraki yıllarda iktidarlara karşı hep bir tehdit olarak kullanmayı tercih etti. Bu, CHP'nin seçimler karşısındaki yenilgilerinin doğal bir sonucuydu aslında... İktidar olabilmesi, 27 Mayıs sonrasında koalisyon hükûmetleri döneminde ve ordunun desteğiyle mümkün olabildi. Ardından 12 Mart'ta Nihat Erim ile iktidar olmayı denedi. Bu, partide ciddî parçalanmaya neden oldu ve Bülent Ecevit hareketi, bu girişimin belirli noktada kalmasına neden oldu. Bülent Ecevit'in 12 Mart'a ve ordu yönetimine karşı çıkışıyla CHP'nin seçim başarıları arasındaki parallellik umarım hala hatırlanıyordur. Son yıllarda da 28 Şubat'a, cumhurbaşkanlığı seçimi arefesinde e-muhtıraya da sahip çıkılması, hep bu eski geleneğin ve ideolojinin bir devamıdır. Ergenekon vs. saymıyorum bile...
15 TEMMUZ YENİLGİSİ DARBECİLERE BÜYÜK YARA AÇTI
-15 Temmuz darbe girişiminde birçok CHP'li ismin darbe karşıtı halk direnişini engellemek için sosyal medyadan paylaşımlarda bulunduğunu gördük. Bazı semtlerde tankların alkışlandığına şahit olduk. Günümüzde Askeri darbelerden hala medet ummaya çalışanlara, darbelerden hiç ders çıkarmayanlara ne söylemek istersiniz?
Hiçbir şey... Çünkü, bir yararı olmaz, olamaz... Nihayetinde CHP de, İttihatçılık geleneğinden gelen, bu politik-ideolojik çizginin devamıdır ve "gerici" olarak gördüğü herşeye karşı "ilerici" olarak gördüğü herşeyi desteklemeye hazırdır. "Gericilik"ten kastı da, aslında İslâmdır. Ak Parti iktidarı, ister istemez bu dünya görüşünün hayli kristalize olduğu bir dönem oldu. Bu "gerici iktidarı" devirmek, CHP açısından yine orduya düşen bir görev olarak görüldü. 27 Mayıs öncesindeki bütün siyasal taktikler hatırlandı ve denendi. Yukarıda da sözünü ettim; bütün ordu kaynaklı müdahale ve darbe teşebbüslerinin yanında yer aldı CHP... Kendi kitlesini de, tıpkı 27 Mayıs öncesindeki gibi, ideolojik olarak hazırladı. 15 Temmuz'un başarısızlığı da, adeta bir "yara" daha açtı. Büyük bir iştahla darbeyi desteklemeye hazır bir kitle oluşturdu. "Tiyatro" benzetmesi, aslında bu başarısızlığın ve hayalkırıklığının bir dışa vurumu oldu.
27 MAYIS RUHU HALA YAŞIYOR
-Sizce Türkiye'de darbe tehlikesi bitmiş midir?
Eğer bir toplumda seçmenlerin çok önemli bir kısmı, kendilerine uygun bir politik çizgide darbeyi desteklemeye hazırsa, korkarım, 27 Mayıs ruhu hiç ölmez!