Prof. Dr. Tekin Akpolat'ın coronavirüs ve matematik arasındaki ilişki hakkında önemli açıklamalarda bulundu. İşte o yazının detayları;
Coronanın tıbbi boyutunu, birey olarak bize olası etkisini anlamak için önce ölüm oranını bilmek lazım yani OLASILIK HESABI yapmalıyız. Bu konuda kafalar gerçekten karışık. Örneğin İtalya'nın 12 Nisan tarihli verilerini alalım, yaklaşık 150bin hasta, 19bin ölüm, yani ölüm oranı %10'dan fazla. Bu veriler Amerika için 500bin hasta, 20bin ölüm, yaklaşık %5, Almanya için 125bin hasta, 3bin ölüm, yaklaşık %2.5. Ülkemizde ölüm oranı şu anda %2.5 civarında. Ölüm sayılarına şu anda durumu kritik olup ölebilecek hastalar dahil değil ama onları hesaba katmayalım. Ülkeler arasındaki farklılıkları anlamak için önce KÜMELER oluşturalım.
Küme 1: Hastalığı belirtisiz geçirenler
Küme 2: Hastalığı çok hafif geçirenler
Küme 3: Hastalığı hafif geçirip hastaneye yatması gerekmeyenler
Küme 4: Hastaneye yatması gerekenler
Corona virüsle karşılaşan bir insanın ölüm oranını anlamak, hesaplayabilmek için bu dört kümedeki verilere sağlıklı bir şekilde sahip olmak gerekir, ne yazık ki şu anda o verilere sahip hiçbir ülke yok. Ülkeleri kıyaslarken verilerin sağlıksız olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Her ülkenin nüfus yaş dağılımı, sağlık sistemleri de farklı, bu da akıldan çıkarılmamalı. Ülkeleri kıyaslamak için bir de ortanca yaşlarını vereyim.
İtalya 47
Almanya 46
ABD 38
Çin 38
İzlanda 38
Türkiye 32
EN ÖNEMLİ PARAMETRE TEST SAYISI
Ülkeler arasındaki ölüm oranındaki farklılığı belirleyen en önemli parametre test sayısı. Ülkenin nüfus yaş dağılımı dağılımı da 2. parametre gibi duruyor. Yani test sayısı arttıkça, nüfus gençleştikçe ölüm riski düşüyor.
Kümeleri yeniden hatırlayalım.
Küme 3: Hastalığı hafif geçirip hastaneye yatması gerekmeyenler
Küme 4: Hastaneye yatması gerekenler
Yani siz sadece 3 ve 4. kümelere test yaparsanız/yapabilirseniz ölüm oranınız yüksek çıkar. Belirtisiz veya hafif belirtili olan hastalara test yapabildikçe de ölüm oranınız düşük çıkar.
PAYDA DÜŞÜK OLURSA ORAN YÜKSEK ÇIKAR.
4/10 > 4/40 yani %40 > %10
Elimizde ölüm riskini gerçeğe en yakın gösterebilecek küçük örnekler de var.
1.İzlanda
2.İtalya'nın Vo kasabası
3.Diamond Princess gemisi
4.US Military
Bu 4 örnek nispeten kapalı ve nüfusuna oranla göreceli olarak en fazla test yapılan örnekler. Özellikle İzlanda örneğini vermek istiyorum. Küçük bir ada ülke. Nüfusunun %10'una test yapılmış. Bu oranı Türkiye'ye uygularsak 8.5 milyon kişi yapar (bizim test sayımız hala 500binin altında). İzlanda'nın ölüm oranı yaklaşık %1'in altında. Zaten Dünya Sağlık Örgütü de ölüm riskinin normal gripten 10 kat fazla olduğunu açıkladı (% 0.1 x 10: %1). Bu %1 ne demek, bize ne anlatıyor, bunu nasıl yaşayacağız onu birazdan açıklamaya çalışacağım. Ama önce başka KÜME'den (TANI KÜMELERİ) bahsetmek istiyorum.
Tanı nasıl konur, yani testleri nasıl yorumlayalım.
1.PCR: Yaygın kullanılan test. O anda hastalığın aktif olup olmadığını gösterir.
2.IgM: Hastalığın erken döneminde pozitif olur.
3.IgG: Hastalığın geç döneminde pozitif olur ve hastalığın geçirilmiş olduğunu gösterir.
PCR testi de yanılgılara açık. Ağız ve burundan alınırsa hastaların yaklaşık yarısında hastalık olduğu halde test negatif çıkıyor. En yüksek, güvenilir oran akciğerin derinlerinden (bronkoalveolar lavaj) sıvı alınması ama bu ancak yoğun bakım koşullarında yapılabilir. Şu anda yaygın kullanılan test PCR yani aktif hastalığı gösteriyor. Hafif geçirmiş olanları veya belirtisiz geçirenleri içermiyor. Hastalığı geçirip iyileşmişseniz PCR sonucunuz negatif çıkar. Yani ölüm riskini gösteren PAYDA olduğundan düşük çıkar. Hatırlayalım.
PAYDA DÜŞÜK OLURSA ORAN YÜKSEK ÇIKAR.
4/10 > 4/40 yani %40 > %10
Testlerin giderek daha hızlı ve güvenilir olduğunu da eklemek isterim. Öte yandan test sayısı, kolay yapılabilmesi önemlidir ama en zengin ülkeler bile herkese test yapamaz, bu nedenle corona pozitif gibi yaşamakta yarar vardır.
Şimdi bir başka çalışmaya geçmek istiyorum. Antikor çalışması, çalışma Almanya'dan, Heisenberg kasabası. Toplumun %14'ünde antikor tespit edilmiş, yani hastalığı bir corona ile bir şekilde geçirmiş, bağışık olmuş. Bu rakama göre belirtisiz geçiren hasta oranının çok daha yüksek olabileceği belirtilmiş hatta ölüm riskinin %0.37 yani %1'in de altında olduğunu hesaplayanlar da var. Gelelim %14 ne anlama geliyor, Almanya'da hasta sayısı Türkiye'nin yaklaşık 3 katı, gelin bu %14'ü 3 bölelim yani %5 olur, Türkiye'de 5 milyon insan corona ile karşılamış demek. Bu rakamların yanılgıya açık olduğunu hatırlatmak isterim ama bize fikir verebilir.
"KORUYUCU ÖNLEMLERİ GEVŞETMEYECEĞİZ"
Türkiye'de 5 milyon hasta sayısı ürkütücü gelebilir ama ben keşke virüsle karşılaşmış insan sayısı 5 milyon olsa diyorum o zaman ölüm riski daha da düşer (PAYDA ARTAR). Öte yandan hastalığı, salgını kontrol altına almak zorlaşır ama uzun vadede işler kolaylaşabilir, tedavi gerektiren hasta sayısının sağlık sisteminin kapasitesinden fazla olma olasılığı düşer. Zaten şu andaki kısıtlamalar (evde kal, sokağa çıkma yasağı, maske) gevşese bile biz uzun süre (bilim insanları aşıyı bulana kadar) corona ile yaşamaya devam edeceğiz (el yıkama, sosyal mesafe, maske). Koruyucu önlemleri gevşetmeyeceğiz, gevşetemeyeceğiz.
Gelelim %1 ne anlama geliyor. Bu orana 15 yaş da 80 yaş da dahil.
1.Yani yaşlıları koruyabildiğimiz sürece bu oran düşer.
2.Risk faktörü olanları koruyabildiğimiz sürece bu oran düşer.
3.Yaşımız 50'nin altında ise risk %1'den de az yani coronafobi coronadan daha tehlikeli olabilir.
Neyse biz %1 kabul edelim. Risk %1 bile olsa 1000 tanıdığımızın 10'unu corona nedeni ile kaybedebiliriz, yani korunmaya devam. Hepimiz sağlıklı olmak istiyoruz, sağlık sadece corona değildir, %1 ölüm riski ile sağlıktaki önceliklerimizi anlamaya çalışalım. Bir örnek vermek istiyorum. 40 yaşında, kolesterolü yüksek, şeker ve tansiyon hastası olan ve sigara içen bir erkek hastanın 10 yıl içinde kalp krizi veya felç geçirme riski yaklaşık %20'dir, eğer 10'a bölersek nerdeyse her yıl %2'dir yani corona riskinden daha fazla olabilir. Bu arada şeker ve tansiyon hastası olan ve sigara içen bir hastanın coronaya bağlı ölüm riskinin de fazla olduğunu hatırlatırım ama benim vermek istediğim mesaj aslında sağlık sorunlarında öncelikleri iyi belirlemek. Yani örnek verdiğim bu hastanın alışmış olduğu, inkar ettiği, tedavi olmadığı bu sorunları aslında coronaya göre öncelik taşır. Coronadan korunduğu bu günlerde mevcut sağlık sorunlarına öncelik tanısa corona sonrası günler için bir taşla iki kuş vurmuş olur.
Corona sonrası günlere hazırlık yapabilmek için bir örnek vermek istiyorum. Televizyon haberlerine, programlarına bakıyorum. Hergün saatlerce corona konuşuluyor, uzman olmayan kişiler konuları tartışıyor ve önemli mesajların arada kaynama olasılığı giderek artıyor. Korunma test yaptırmaktan da test sayısından da tedaviden de daha önemlidir. Günde 6-8 saat hatta daha uzun süre (yarısı bile corona ile ilgili olsa en az 3-4 saat eder) televizyon seyreden bir insan aklını coronadan alamaz ve hem gerginliği artar hem de kendisini corona sonrası günlere iyi hazırlayamaz.
Bu arada Corona'nın bize hatırlattığı/öğrettiği matematiksel kavramları da hatırlatmak isterim:
1.Aritmetik artış, logaritmik artış
2.Artış hızı
3.Tepe değeri, yatay seyir
Yazıyı bitirmeden biraz da matematikten bahsetmek istiyorum. Matematiğin 4 temel grubu var: aritmetik, geometri, cebir ve analiz. Artimetik toplama çıkarma çarpma gibi basit (günümüzde) işlemler. Ama iş aritmetik artış, logaritmik artış, artış hızı gibi kavramlara gelince analiz gibi ileri matematiğe geçiyoruz. Yani matematiği iliklerimize kadar yaşıyoruz. Ama eskiden öyle değilmiş. Çarpma zor bir işlem olarak ün yapmış, ancak bölme yapabilmek iyi matematikçilerin işiymiş. Uzman bir bilim adamından (doğrusu bilim insanı olmalı) istenen bölmenin sonucu birkaç gün sonra geliyormuş. Bu tekniğin ustası olmuş bir kişi, halkın arasında, doğaüstü yetilerle donatılmış biri olarak kabul edilirmiş. Yine tarihten bir örnek, bir dönem tam sayılar çok önemli imiş. Yunan matematikçileri tam sayıların ve oranlarının önemi konusunda takıntılıymış. Pisagor'un sloganı, okulunun girişinin üzerine oyulmuş. "All is number. "yani "Her şey sayıdır". İşte bu nedenle Pisagor'un korkunç bulduğu bir sayı varmış ve bu korkunç sayı efsaneye göre Hippasus'un hayatını kaybetmesine neden olmuş (denize atılmış). Hippasus karekök 2 yani √2 bulmuş ve varlığını ispatlamış, bulunan √2 ne yazık ki bir tam sayı değilmiş, yaklaşık olarak 1.4142.
Elimden geldiği kadar coronayı matematik kullanarak anlamaya/açıklamaya çalıştım ama son bir uyarıda bulunmak istiyorum ölçülemeyen bilgiye güvenmemek gerekir, ölçülebilen bilgi de yanıltıcı olmamalıdır. Keşke hafta sonu sokağa çıkma yasağının ilan edildiği saatlerde sokağa çıkanların coronaya etkisi ile hafta sonu evinde oturmayacak olanların coronaya etkisini ölçebilseydik (yasağın zamanlamasını, duyurulma şeklini tartışmıyorum). Bugün verdiğim oranların bazıları yaklaşık değerlerdir bazıları da yeni veriler toplandıkça daha doğru, daha güvenilir olacaktır. Ölçülemeyen bilgi deyince de ben yaptım oldu diyen tıbbi şarlatanları unutmamak gerekir.
Corona tıbbi bir hastalıktır, ölüm riski yaklaşık %1 hatta daha altıdır ama etkileri daha çok sosyal, ekonomik bir olacaktır. Ekonomileri güçlü, toplumları organize toplumlar (evde kalma oranı yüksek olanlar, evde kalmak zorunda olanlara bakabilenler, işlerini kaybedenlere sosyal destek verebilenler, bilimi daha fazla kullanılabilenler, sağlık personelini koruyabilenler, ortak akıl kullananlar) en az hasarla atlatacaktır.
Göreceliliğin önemini vurgulamak için matematikte çığır açan bir kavramdan bahsederek bitiriyorum, keşfi matematik tarihinde çok önemli olan negatif kavramı, negatif sayılar.
2019 yılı negatif insanlardan uzak durun, 2020 Corona pozitif insanlardan uzak durun.