Habertürk spikeri Didem Arslan Yılmaz'ın İstanbul Şişli'de otopark yüzünden tartışıp işten attırdığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İSPARK çalışanı Aykut Arıkan yaşadıklarını SABAH'a anlattı.
Arıkan, "18 lira ödememek için benimle tartıştılar. Didem Arslan Yılmaz yanımda, Murat Ongun'u arayıp küfürlü bir ifadeyle işten atılmamı söyledi. Kısa süre sonra çıkışım verildi, hem iki yaşındaki oğlum engelli, eşimde böbrek hastası. Didem Arslan Yılmaz'ın egosu tavan yapmıştı. 18 lirayı ben cebimden verirdim, 18 lira için işimden oldum" dedi.
İşte Aykut Arıkan'ın anlattıkları:
18 Mart saat 12.45 civarlarında gelen iki kişi vardı. Bu kişilerin sonradan Didem Arslan Yılmaz ve Kürşat Yılmaz olduğunu öğrendim. Onlarla konuşurken hanımefendi, abi ve abla diye sesleniyordum. İkisini de tanımıyordum. İSPARK, sorumlu olduğum alan Nişantaşı Abdi ipekçi Caddesi ile doktorlar sitesinin tam önüydü. Didem Hanım ile Kürşat Bey'in geldiğini uzaktan gördüm. Onların park ettiğini gördüğümde 25 araç aşağısında araç girişi yapıyordum. En aşağıda işlemlerini bitirdikten sonra çıktım araçlarını kaydettim. Onun da görüntü kayıtları var. Bu kayıtta üç buçuk saat sonra Didem Hanım ile Kürşat Bey arabaya geldiklerini ve trafik akıcı olduğu için hareket ettiklerini gördüm. Yanımdan geçtiler, durduramadığım için 18 liralık otopark borcunu sisteme plakayla attım. Ertesi gün Nişantaşı'nda geldiler. Aynı şekilde İSPARK kulübesinin olduğu noktaya arabalarını park ettiler. Gelen erkeğe 'Hoş geldiniz abi!' dedim. 'Ne kadar kalırsınız?' dedim. 'Çıkışta öderim' dedi.
DİDEM ARSLAN: "SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?"
"Sonra Kürşat Beye, 'Efendim dün 18 lira, kredi kartıyla işlem yaptım. Dün ödeme alamadığım için işlemden bilginiz olsun' dedim. Birden Kürşat Bey 'Ben onu ödedim' dedi. Ben de 'Efendim, ben ödeme almadım! Dün ben işlem yaparken çıktınız, yanımdan geçtiniz gittiniz! Ama ödediğinize dair herhangi fişiniz var mı?' dedim. Didem Hanım da arabanın arka tarafındaydı. Kürşat Bey arabadan bir fiş getirdi ama bu adisyon fişidir, ödeme fişinin nasıl bir fiş olduğunu da kendisine gösterdim. İzahat yaparken Kürşat Bey, Didem Hanım'a dönerek 'Biz ödemedik mi?' diye sordu. Didem Hanım: 'Ödedik' dedi. Ben ödeme almadığımı Beyefendi ye izah ediyordum ki, Didem Hanım, 'Sen benim kim olduğumu biliyor musun?' dedi. Ben 'durumu izah etmeye çalışıyorum' dedim. Didem Hanım yine "Benim kim olduğumu biliyor musun, kime şikâyet edersen et be'" dedi. Ben de 'Abla ben sizi kime şikâyet edeceğim' dedim. Didem Arslan 'Yeter be! Ödemiyorum! Kime şikâyet edersen et!" dedi. Ama dibime kadar gelmişti Ve tüküre tüküre konuşuyordu. Hanımefendi, uzak durun! Rica ediyorum! Ağzımda maske, ellerimde eldivenle çalışıyordum. Ellerim havada 'Tükürerek konuşuyorsunuz, lütfen uzak durun, temas etmeyin! Allah rızası için uzak durun' hasta çocuğum var!' dedim. Didem Arslan "Tüü Allah belanızı versin. İşinizi gücünüzü yapmıyorsunuz, doğru düzgün çalışmıyorsunuz" diye bağırmaya başladı."
KÜFÜR ETMEYE BAŞLADILAR
"Kürşat Bey ise dibime kadar geldi, küfür ederek 'Sen benim karımla nasıl böyle konuşursun!' dedi. Bende 'Allah aşkınıza parada istemiyorum, gidin!' dedim. Kürşat Bey, bana yumruğunu kaldırmış koşa koşa geliyordu. Ben de ittirmek zorunda kaldım, yere düştü. Didem Hanım, 'İSPARKÇI bize saldırıyor!' diye bağırmaya başladı. Ben de 'Polis diye bağırdım. Çek Konsolosluğu'nun oradaki polis ve yan taraftaki İSPARK'taki arkadaşlar geldi. Kürşat Bey yerden kalktı ve bir daha saldırmaya başladı. Didem Hanım, Kürşat Bey'in gözlüğünü aldı, kırıp paramparça etti. Ben bunu görünce 'Şahit olun arkadaşlar, gözlüğü kırıyor!' dedim. İSPARK'taki diğer arkadaşta ifadesinde gözlüğü kırdığını görmüş. İSPARKTA, ilk üç senem Nişantaşı'ndaki o bölgede geçti, bir sene Taksim sonra iki sendir yine aynı bölgede çalışıyorum. Beş sene içinde Didem Hanım Kürşay Beyi ilk kez görüyorum. Ama birçok araçla uğraşıyoruz, görmüşsem de dikkatimi çekmemiş."
DİDEM ARSLAN YILMAZ: "SENİ EKMEĞİNDEN EDECEĞİM, BAK GÖRÜRSÜN!" DEDİ
"Didem Arslan, 'Pez.. göreceksin sana neler yapacağımı diye hakaret etmeye başladı. İSPARK'tan diğer arkadaşlar niye küfrediyorsun dedi. Sonra Didem Hanım, birden 'Bak Murat Ongun'u arıyorum! Bak sana neler yapacağım, seni ekmeğinden edeceğim, görürsün! Benim kim olduğumu tanıyacaksın!' dedi. Benim onu tanımadığımı fark etmişti. Hanımefendi, abla ve abi olarak sesleniyordum çünkü. Sonra tekrar "Birazdan sen benim kim olduğumu tanıyacaksın!" dedi. Murat Ongun ile telefon konuşması bir buçuk dakika sürdü. Didem Hanım telefonda, "Murat, Nişantaşı'ndayım. Burada İSPARK'ta bir pez.. var. Bize saldırdı. Gereğini yapmanı istiyorum" dedi. O arada telefonu kapattı. Bana döndü: "Şimdi sana büyükşehirden dönecekler, bak sana neler edeceğim!" demeye devam etti. Ben ise "Abla kim dönecekse dönsün sen yüzüme tükürmekle, terbiyesizlik yaptın. İşinin gereği neyse, umurumda değil, ama bana tükürmeyecektiniz! Benim hasta bir çocuğum var, bunun vebalini, girmeyecektin!" dedim. O esnada polis beni alıp karakola götürdü. Didem Hanım bana laf geçirme modundaydı."
"EGOSU TAVAN YAPMIŞTI. 18 LİRAYI BEN CEBİMDEN VERİRDİM, 18 LİRA İÇİN İŞİMDEN OLDUM"
"Egosu tavan yapmıştı. 18 lirayı ben cebimden verirdim, 18 lira için işimden oldum. Bunun nedeni ego. Şöhret insanların başını döndürür dedikleri buymuş demek! Bunu gördüm bu hanımefendi de. Herkes tanımak zorunda değil kendisini. Tanısam ne olurdu?
"DİDEM HANIM, MURAT ONGUN İLE TELEFONLA GÖRÜŞTÜ SONRA HASTANEYE GİTTİK"
"Murat Ongun ile telefonda konuşmasını bittikten sonra iki ayrı ekip aracına bindik. Şişli Etfal Hastanesi'ne gittik. Kürşay Bey yere düştüğünde tırnağının ucunda herhalde bir kan görmüşler, film çektiler. Herhangi bir şey olmayınca sağlık raporu da alamadılar. Hastaneden karakola gelince beni nezaret kısmına aldılar, onları içeri odaya aldılar. Nezaret kısmında İSPARK avukatı İsmail Emre Penci geldi. Avukat gelince odada avukatla görüştüm. Ne yaşandıysa olduğu şekliyle anlattım. İSPARK Beşinci Bölge Şefi Nurettin Bey, avukat varken ifademi verdim. İfade sonrası avukat 'Didem isimli kişi Habertürk spikeri' dedi. İnanamadım bu kişi bu muydu? Karakoldan çıktıktan sonra park alanına geri geldim. 'Sen git, evde dinlen!' Sonra haber geldi. 'Yarın İSPARK'ın Disiplin Kurulu seni bekliyor' dendi. Benim için kurul toplamışlar. Ertesi gün kurula girmeden önce telefonlarımız aldılar ve kurula çıktım. Kamerada yolun lokasyonunu açmışlardı. Beni temasla suçluyorlardı. Ben 'Biri bana yumruk sallayarak geliyor, ne yapmam lazım, kendini savunmam lazımdı!' dedim.
TALİMAT EKREM İMAMOĞLU VE MURAT ONGUN'DAN GELMİŞ
"Kuruldan çıktıktan sonra bir arkadaş yanıma geldi. Bana 'Beni yanlış anlama, ben kurula imza atarsam akşam gittiğimde evde çocuğumu sevemem. Bize senin anlattığın gibi aktarmadılar, Didem Hanım'ın kocasına saldırdı diye anlattılar. Sen haklısın ama iş yukarda bizlik bir iş değil. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Murat Ongun'un elinde. Talimat direk onlardan gelmiş! Bizim yapabileceğimiz bir şey kalmadı' dedi. Sonra kurul tarafından 'İzne çıkıyorsun!' dendi. Ertesi gün karar açıklanacağı söylendi. Ümraniye'deki İSPARK Genel Müdürlüğü'ne gittim. Kurul sözcüsü olan Mustafa Bey, 'İş akdine fes çıktı!' dedi. O gün engelli oğlumun doğum günüydü. Kurul sözcüsü Mustafa Beye "Oğlumun, evladımın doğum gününde bana bunu yaptınız, çok büyük bir sürpriz yaptınız Allah inşallah mazlumun yanındadır!' dedim. Ağladım ve çıktım oradan.
"İŞTEN ATILDIKTAN SONRA İŞSİZLİK MAAŞINI DA ALAMADIM"
"İŞKUR'a gittim, 'İşsizlik maaşını 24. maddeden kaynaklı alamazsın' dendi. Herhangi bir sosyal yardım vakıflar kapalı. Belediye yardımı zaten yok. Ne yapacağım diye düşündüm biraz babam yardım etti. Tedaviyi
durdurduk.
"TÜKÜRÜNCE ÇOK TEDİRGİN OLDUM"
"İSPARK'tan önce ambulans şoförüydüm, beş yıl yaptım. Temel ilk yardım dersinde enfekte hastalıkları taşımayla ilgili eğitim aldım. Eğitim aldığım için Didem Arslan Yılmaz tükürünce çok tedirgin oldum. Kendi eşimde hastane personeliydi. Çocuğumun hastalığından dolayı işe ara vermek zorunda kaldı. Ben kendim ambulans şoförüydüm. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne başvurdum, İSPARK'ta çalışmaya devam ettim. Sağlık sorunlarıyla hep mücadele ettim"
"HAYATIM HEP HASTANELERDE GEÇTİ"
"Ekrem 16 milyonun parasına sahip çıkacağız denirken oldu bu. 18 lira çok önemli değildi ben onu cebimden de karşılardım. Yeter ki bu iş bu duruma gelsin istemezdim. Hayatımda bir mücadelem vardı, hayat mücadelemde sıfırı tüketti bu olay. Hanımın tek böbrekli sürekli sıkıntı yaşıyoruz, oğlum solunum sıkıntısı var. Astım nöbetleri geçiriyor. Hayat sürekli hastanelerde geçti. Küçük çocuktan kaynaklı da hep hastanelerdeyim. Murat Ongun'a sosyal medyadan da yazdım ama hiçbir şekilde geri dönüş yapmadı."