Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Kurtuluş Savaşında "Anadolu'nun sesini dünyaya duyurmak" için 6 Nisan 1920'de kurulan Anadolu Ajansı, 100'üncü yaşında Milli Mücadeleden, bugüne uzanan haber yolculuğunu başarıyla sürdürüyor.
Milli Mücadele'nin başladığı süreçte, bağımsızlık hareketini hem yurda hem dünyaya duyuran Anadolu Ajansı, mücadelede üstlendiği kritik görevle Cumhuriyet tarihi içinde özel bir yere sahip olma özelliği taşıyor.
AA'DAN ÖNCE VE KURULUŞ SÜRECİ
Anadolu Ajansı kurulmadan önce, Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış, 30 Ekim 1918'de ağır koşullar içeren Mondros Mütarekesi'ni imzalamış Osmanlı İmparatorluğu merkezinde, Türkiye-Havas Reuter ajansı çalışmalarını sürdürmekteydi.
Mondros Mütarekesi'nin ardından İstanbul'u fiilen işgal eden müttefikler ile Damat Ferit Paşa Hükümeti arasında varılan uzlaşma gereğince yabancılara haber imtiyazı verilerek kurulan Türkiye-Havas Reuter ajansının yayınladığı haberler Türkiye'nin çıkarlarına değildi. Mustafa Kemal, bu ajansın haberlerinin tamamen "uydurmaya dayandığından" rahatsızlık duymaktaydı.
Mustafa Kemal o günlerde Milli Mücadele'nin sesini tüm yurda ve dünyaya duyuracak bir ajansın oluşturulmasını düşünmeye başlamıştı.
İstanbul'un 16 Mart 1920'de resmen işgali ve Meclisi Mebusanın kapanması üzerine Mustafa Kemal Paşa, Ankara'da toplanacak Meclis için seçim yapılmasını bir yazı ile 19 Mart'ta illere, komutanlıklara bildirdi. Artık İstanbul'da kalınamayacağını gören bazı aydınlar da bir süredir Milli Mücadele'ye katılmanın yollarını aramaktaydı. Bu gelişme, Anadolu Ajansının kuruluşunu da sağlayacaktı.
AA'nın kuruluşu, "Milli Mücadele'nin dönüm noktası" denilebilecek zor günlerden geçilen süreçte gerçekleşti.
İstanbul'un fiilen işgalinin ardından Milli Mücadele'ye katılmak için Anadolu'ya geçmek üzere yola çıkan aydınlardan Yunus Nadi (Abalıoğlu) ve Halide Edip (Adıvar), Akhisar İstasyonu'nda verilen mola sırasında, "Ankara'ya gider gitmez bir ajans teşkilatı kurulması" düşüncesini görüştü.
Türkiye'nin önemli bir markası haline gelen "Anadolu Ajansı"nın isminin nasıl ortaya çıktığı bilgilerine ise Yunus Nadi'nin anılarında yer veriliyor.
Yunus Nadi, Halide Edip ile istasyondaki mola sırasında aralarında geçen konuşmayı şöyle anlatıyor:
"Mart 31, sene 920. Geyve'ye muvasalatımızın dördüncü günü ve üçüncü sabahıdır. Bugün Ankara'ya doğru yolumuza devam edeceğiz, çünkü beklediğimiz Halide Edip Hanım kafilesi dün akşam üstü Geyve'ye geldiler. Halide Edip Hanım ile ancak Akhisar istasyonundaki bir mola sırasında ayak üstü biraz görüşebildim."
Halide Edip'in, Anadolu'nun haklı davasını bütün dünyaya anlatabilmek amacıyla "bir ajans teşkilatı" kurma önerisinde bulunduğu diyalog, kayıtlarda şöyle yer alıyor:
- Birinci şart hanımefendi. Sonra tabii bunun teferruatı gelir; mesela ilk merhalede neşriyat, ki başlı başına teşkilata ihtiyaç gösterir. Sonra propagandanın envaı...
- Tabii sıra ile hepsi yapılır. Fakat benim fikrimce ilk iş ajans olmalıdır. Hatta isterseniz adını burada koyuverelim: Mesela Türk Ajansı, mesela Ankara Ajansı, mesela Anadolu Ajansı... daha da bulunabilir.
- Bana 'Anadolu Ajansı' en iyi bir isim gibi görünüyor.
- Bana da öyle. Değil mi, evvela kendini ve mümkünse bütün vatanı kurtaracak olan Anadoludur. O halde kararımızı vermiş olalım: Anadolu Ajansı...
- Evet Anadolu Ajansı hanımefendi..."
Böylece Anadolu Ajansı'nın haber yolculuğu Yunus Nadi ile Halide Edip'in, Geyve'nin Akhisar kazası istasyonunda yaptıkları bu konuşmayla başlamış oldu.
Kafilenin Ankara'ya 1 Nisan 1920'de ulaşmasının ardından Yunus Nadi'nin ifadesiyle "4 veya 5 Nisan akşamı" Mustafa Kemal'in karargahı "Ziraat Mektebi"ndeki (Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü) yemekten sonra Anadolu Ajansının kurulmasından söz açıldı.
Yunus Nadi, o tarihi geceye ilişkin olarak, "Ajans bahsinde kararımız şu oldu: İlk günü Paşa, Anadolu Ajansını bütün memlekete takdim edecekti. Yani şu ve şu maksatlarla Ankara'da bir Anadolu Ajansı teşkil edildi. 'Memleketin her tarafını, şu müşkül anında, cereyan eden ahvalden haberdar edecektir. Bu ajans tebligatını şu ve şu suretlerde mümkünse ve mümkün olduğu kadar memleketin en ücra köşesine kadar yayacaksınız' diyecekti. Halide Edip Hanımla ben de neşri o günlerin işine yarayacak resmi, gayri resmi, yerli ve yabancı haberleri toplayarak günde en az iki servis yapmak üzere telgrafhaneye verecektik."
Halide Edip ise anılarında Mustafa Kemal'in kendisine yoldaki izlenimlerine ilişin sorusuna verdiği yanıtta, "Ben gerek yoldaki gerek o sabah kadınlarla konuşmamızı hatırlayarak hemen Yunus Nadi Bey'le yolda konuştuğumuz ajans meselesini açtım. Ne harici dünya, ne memleketin içi milli hareketin manasını anlamışlardı. Çünkü bu hususta haber alamıyorlardı. Bunu Yunus Nadi Bey'le Anadolu Ajansı olarak başlamayı konuştuğumuzu anlattım. Teklifimiz, bu ajans haberlerini telgrafhanesi olan her yere göndermek ve olmayan yerlere de camilere ilan halinde yapıştırmaktı. Bundan başka da, dünya efkarını anlamak için İngilizce ve Fransızca gazetelerin en mühimlerini zamanında getirtmekti. Bu gazetelerin başında, Manschester Guardian, Times ve Lloyd George'un fikrini yayımlayan Daily Chronicle vardı. Bu noktalar üzerinde anlaştıktan sonra Yunus Nadi Bey'in orada hemen çıkarmaya hazırlandığı Hakimiyet-i Milliye gazetesine de yardım etmek istediğini Mustafa Kemal Paşa söyledi. Ben, bir yazı makinesi lazım olduğunu söylediğim zaman, bunu Osmanlı Bankasından temin edeceğini vaat etti." ifadelerini kullandı.
TARİHİ GENELGE
Bu toplantının sabahı ise 6 Nisan 1920'de Anadolu Ajansının kuruluşu gecikmeden gerçekleşti. Mustafa Kemal, Anadolu Ajansının kuruluşunu duyurmak için hemen harekete geçti. Mustafa Kemal Paşa, "Heyeti Temsiliye adına" bu çalışmaları bizzat yapmakla, hem Anadolu Ajansının üstleneceği işleve verdiği önemi göstermekte hem de daha başından ona etkinlik kazandırmayı amaçlamaktaydı. Mustafa Kemal, Milli Mücadele'nin ateşini tutuşturduğu bütün yurda, askeri ve sivil makamlara gönderdiği "tarihi genelge" ile Anadolu Ajansının kuruluşunu duyurmakla kalmadı girişilen mücadeleden iç ve dış kamuoyunun haberdar edilmesinin önemine de işaret etti.
Mustafa Kemal'in bütün kolordulara, vilayet ve müstakil livalara, Müdafaa-i Hukuk ve Müdafaa-i Milliye idare heyetlerine gönderdiği 9 Nisan tarihli Anadolu Ajansının kurulduğuna ilişkin genelge, günümüz Türkçesiyle şöyle:
"İslam'ın canevi olan Osmanlı Saltanatı merkezinin düşman işgaline geçmesi, bütün ülke ve ulusumuzun en büyük tehlikeyle karşılaşması sonucu olarak bütün Rumeli ve Anadolu'nun giriştiği ulusal ve kutsal savaşım sırasında, Müslümanların iç ve dış en doğru havadisle aydınlanmalarının zorunlu bir gereksinme olduğu önemle göz önüne alınmış, bunun sonucu, burada en yetkili kişilerden oluşan bir özel kurul yönetiminde, 'Anadolu Ajansı' adı altında bir kurum kurulmuştur.
Anadolu Ajansının en hızlı araçlarla vereceği havadis ve bilgi, aslında Temsilciler Kurulumuzun belgeli ve asıl kaynaklarının sonucu olacağı için bu ajans bildirimlerinin oraca ve özellikle Müdafaa-i Hukuk örgütümüzce dahi seçilecek caddelere ve toplanılacak yerlere asılması, dağıtımı, dahası bucak ve köylere dek ulaştırılması yolunda olabildiğince çok yayımlanabilmesi için ivedili düzenlemeler yapılması, sonucundan da bilgi verilmesi önemle rica olunur.
Mustafa Kemal Paşa, yalnızca "havadis" değil, "en doğru havadis" üzerinde durduğu genelgede, "Anadolu Ajansı'nın en hızlı araçlarla vereceği havadis" derken haber ajanslarının uyması gereken evrensel ilkelerin de altını çiziyordu. Bunlar, haber ajanslarının "doğru", "tam" ve "objektif" haberleri, "hızlı" biçimde iletme zorunluluğuydu.
Kuruluşu tüm yurda duyurulan Anadolu Ajansı, bir süre Ziraat Mektebi'nde ayrılan bir odada çalışmalarını yürüttü.
Halide Edip de anılarında Ankara'ya geldiğinin beşinci günü "Karargah"ta, "dar ve uzun odalardan biri"nin kendisine ayrıldığını ve eşyaların "dosya rafları, sandalye, iki masa ve eski bir yazı makinesi"nden ibaret olduğunu belirtti. Halide Edip, Anadolu Ajansının ilk bürosu sayılabilecek bu odada, daha önce sözünü ettiği İngilizce gazetelerin siyasete ilişkin kısımlarını tercüme ediyor, Mustafa Kemal Paşa'nın katibi Hayati Bey'in getirdiği telgraflar arasından Anadolu Ajansı veya Hakimiyeti Milliye gazetesi için gerekli parçaları kesiyor, bundan başka da Mustafa Kemal'in diğer haberleşmelerine ilişkin yazıları hazırlıyordu.
Ajans, Ziraat Mektebi'nden sonra, Ulus'ta Öğretmen Okulu binasının bodrum katında çalışmalarına devam etti. Çalışmalarını birkaç yer değiştirerek sürdürdükten sonra da Samanpazarı'ndaki iki katlı binaya taşındı.
AA'nın iç ve dış dünya haberleri, 12 Nisan 1920'den itibaren, Mustafa Kemal'in, Halide Edip'e Osmanlı Bankası'ndan temin edeceğini vadettiği daktilo ile yazılarak, "Anadolu Ajansı Tebligatı"' başlığı altında kamuoyuna duyuruldu.
Anadolu Ajansının görevine başladığını duyurduğu ve ilk haberlerin yer aldığı, "Anadolu Halkına Çağrı" niteliği taşıyan 12 Nisan 1920 tarihli yayının ilk paragrafında, "Devlet Merkezimizin düşman işgali altına geçmesi üzerine Anadolu ve Rumeli'nin Müdafaa-i Hukuk azim ve kararlılığı içinde yiğitçe harekete geçtiği şu sıralarda din ve vatan kardeşlerimizin en doğru haber ve bilgiler alabilmelerini sağlamak için kurulan Anadolu Ajansı bugünden itibaren göreve başlıyor. Bugün alınan haber ve bilgilerin oralarda da mümkün olduğu kadar fazla kimse tarafından okunup bilinmesi gereğini arz ve açıklamaya yer yoktur. Bu amaçla oralarda dahi özel örgütler meydana getirerek her gün vereceğimiz bilgilerin telgrafhane kapılarında siyah levhalar üzerine yazılması ve yeterli araç olan yerlerde basılması, yayınlanması ve dağıtılması, nahiyelere ve hatta köylere kadar gönderilmesi hususlarının yerine getirilmesini hepinizin vatan ve millet sevgisinden ve yardımlarından rica ederiz. Bu başlangıçtan sonra, bugünkü son bilgiler aşağıdadır..." ifadeleri yer aldı.
İlk döneminde günde en az iki bülten halinde yayımlanması kararlaştırılan Anadolu Ajansı haberlerinin ülkenin dört bir yanına ulaştırılmasına büyük önem verildi. 5 Mayıs 1920 tarihli TBMM Reisi Mustafa Kemal imzasını taşıyan başka bir genelgede, AA'nın bültenlerinin en ücra noktalara kadar ulaştırılması için tüm vasıtaların kullanılması, zamanında gelmeyen bültenler hakkında Posta ve Telgraf Merkezinden gereken incelemenin yapılması istendi.
Kuruluşu resmi bildirgelerle tüm yurda duyurulmaya çalışılan Anadolu Ajansının bu tarihten sonra Anadolu'daki ulusal bağımsızlık mücadelesinin gerekçeleri, gelişme yönü ve diğer unsurları hakkında halkın en doğru iç ve dış haberlerle aydınlatılması yönünde haber vermesi amaçlandı.
AA'nın kurulması Milli Mücadele ve Ankara hükümetiyle ilgili gelişmeleri merak eden, içten içe bağımsızlık ateşiyle kaynayan Anadolu'da büyük heyecan yarattı. Mustafa Kemal Paşa'nın genelgesinin ardından yurdun dört bir tarafından Ankara'ya AA'nın kurulmasına ilişkin tebrik telgrafları gelmeye başladı. Bu telgraflarda AA bültenlerinin dağıtımı, halka ulaştırılması hususunda her türlü çalışmaya hazır olunduğu bildiriliyordu.
AA'nın haberlerinin sadece halka değil cephede savaşan askeri birliklere de düzenli olarak ulaştırılması için tedbirler alındı. Anadolu Ajansı bültenleri bunun dışında yine Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde İtilaf devletlerinin baskı, sindirme ve işgal girişimlerine karşı bölge halkında direnme bilincini geliştirmek amacıyla yayın yapan Anadolu basınına da ulaştırıldı.
Öte yandan bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle AA'nın haberlerinin büyük bir gizlilik içinde işgal altındaki İstanbul'da halka ve Milli Mücadele yanlısı gazetelere ulaştırılması için de yoğun çaba sarf edildi. Ankara hükümetinin resmi tebliğleri, yurt dışından önemli gelişmeler, halka uyarılar, TBMM'den ve cepheden havadisler ile işgal güçlerinin kara propagandalarına yanıtlar içeren AA bültenleri büyük bir boşluğu doldurdu, adeta Milli Mücadele'de adına "basın" denecek ikinci bir cepheyi açtı.
Yunus Nadi, Halide Edip'in ardından Hamdullah Suphi'nin de katıldığı Ajansın personel sayısı ilk aylarda 10'a yükseldi. Milli Mücadele'nin ilk karargahı olan Ziraat Mektebi'nin bir odasında çalışmalarını yürüten Ajansın bültenlerini matbaada bol miktarda basarak yayma imkanı yoktu. Ankara'daki mevcut iki matbaa eski olduğu ve sık sık arıza yaptığı için bültenler bazen teksir makinası (şapirograf) ile çoğaltılıyor, bazen de altına kopya kağıdı yerleştirilip elle yazılıyor, bu kopyalar telgrafhaneye gönderiliyordu.
Kurtuluş Savaşı süresince, milli birliği tehlikeye düşürecek kışkırtmalar ve yalanlara karşı milleti uyanık tutmak, ulusal mücadeleyi bağımsızlığa ulaştıracak karar ve hareketleri zamanında halka bildirmekle işe başlayan AA, halka doğru haber vermek yolunda çalışmalar yaptı, Büyük Millet Meclisinin aldığı kararları halka ileterek, halk-hükümet bütünleşmesinin sağlanmasına önemli katkı verdi.
Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevini üstlenen ilk isim Alaeddin Bey oldu. Alaeddin Bey 1 Ocak 1926'da başladığı görevi 1 Şubat 1931'de Muvaffak Menemencioğlu'na devretti. 19 Ekim 1944'te Genel Müdür olan Faik H. Hozar, görevini 1 Haziran 1946'da Muvaffak Sunal'a teslim etti. Ziha Gevher Etili 1948-1951, Saim Nuri Uray 1951-1952, Şerif Arzık 1953-1959, Firuzan F. Tekil 1959-1960, Cemal Aygen 1960-1961 yıllarında genel müdürlük yaptı.
Erdoğan Ulus 1961'de yaklaşık bir sene yaptığı genel müdürlük görevini Nail Mutlugil'e devretti. Mutlugil ise 1963'te görevini Münir Berk'e bıraktı. Daha sonra sırasıyla Atilla Onuk, İzzet Sedes, Aytekin Yıldız, Cevdet Tanyeli, Hüsamettin Çelebi, Behiç Ekşi, Ceyhan Baytur, Turgay Üçöz, Ekrem Karaismailoğlu, Mehmet Akarca, Mehmet Güler, Hilmi Bengi, Kemal Öztürk ve Şenol Kazancı, AA Genel Müdürlüğü görevini üstlenen diğer isimler oldu.