Gaziantep Üniversitesi (GAÜN), dünyayı kasıp kavuran Kovid-19 hastalığına yakalananların tedavisini sağlayacak "Patojenden Arındırılmış Plazma Tedavisi" uygulamasını önümüzdeki ay sonu kullanmaya başlayacak. Rektör Prof. Dr. Ali Gür, ABD Gıda ve İlaç Kurumu'nun plazma nakliyle ilgili çalışmaları onayladığını belirterek şunları söyledi:
Bulduğumuz tedavi yöntemiyle antikor aktarımı sağlayan plazma nakli ile hastalığı geçirmiş ve iyileşmiş Kovid-19 hastalarından alınan kan, şekilli elemanları uzaklaştırılarak, ayrıca virüs, bakteri ve parazit gibi patojenlerden arındırılarak plazmasına ayrıştırılacak. Bu plazma yeni Kovid-19 hastalarına tedavi veya sağlık çalışanları gibi yüksek risk grubundaki kişilere hastalıktan korunma amaçlı güvenli olarak verilebilecek. Nisan ayı sonunda tedaviye başlamış olabileceğiz.
'PLAZMA NAKLİ ÇEŞİT AŞI'
Henüz aşı bilinmiyorken grip ve kızamık salgınıyla mücadele için kullanılan plazma nakli, yakın zamanda SARS ve Ebola salgınlarına karşı da denendi. Bir insan belli bir virüs nedeniyle enfekte olduğunda, vücut enfeksiyonla savaşmak için antikor adı verilen özel olarak tasarlanmış proteinler üretmeye başlıyor. Bu antikorlar, kişi iyileştikten sonra kanın özellikle plazma kısmında aylarca, hatta yıllarca barınabiliyor.
Gaziantep Üniversitesi'nde bilimsel araştırmalar projeler birimine Doç. Dr. Umut Elboğa'nın verdiği 'Patojenden Arındırılmış Plazma Tedavisi' başlıklı proje kapsamında hastalığı iyileşen kişinin antikor bakımından zengin plazmasının yeni Kovid-19 hastalarına verilmesi sonrası vücutlarının virüsle savaşma kapasitesi test edilecek. Yöntem başarılı olursa, hastaların hayatta kalma şansının yükselmesi ve solunum cihazlarına daha az ihtiyaç duyulmasını bekliyoruz. Plazma nakli, bir çeşit aşı görevi üstleniyor. Ancak aşıdan farklı olarak, yalnızca geçici bir koruma sağlayabiliyor.
Aşı, bağışıklık sistemini vücudun belli bir virüse karşı kendi antikorlarını üretmesi için eğitiyor. Plazma nakli yaklaşımındaysa vücuda kısa ömürlü ve tekrarlanması gereken dozlarla başkasının antikorları enjekte ediliyor. Bu sayede iyileşmiş kişilerin kanında virüse karşı geliştirilmiş antikorlar (füzeler) hasta olan kişinin vücudundaki virüse karşı aktif hale getirilmiş oluyor. Virüsün zırhındaki proteine bağlanan bu antikorlar (füzeler) bir kilitle anahtar gibi virüse yapışarak virüsün hücre içine girmesini engelliyor. Çünkü hücrede virüsün vücuda geçmesine neden olan bir reseptör var ve virüsün yüzeyindeki bu zırh proteini antikorla kapatıldığından, bu reseptöre bağlanamayan proteinler nedeniyle antikorlar virüsü bloke etmiş oluyorlar. Bu sayede virüsün çoğalması da önlenmiş oluyor.
TARIM BAKANLIĞI'NDAN AŞI DESTEĞI
TARIM ve Orman Bakanlığına bağlı Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını yürüten Pendik Veteriner Kontrol Enstitüsü, TÜBİTAK tarafından Kovid-19'a karşı aşı üretim çalışmasına dahil edildi. Bu bağlamda aşı konusunda sıklıkla çalışılan Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erganiş ile irtibata geçildi. Ayrıca, iki veteriner fakültesi ile iki tıp fakültesi ve bir özel sektör firmayla hazırlanan proje önerisi TÜBİTAK'a sunuldu ve 1 milyon 650 bin lira bütçe ile kabul edildi. ANKARA
DSÖ: AŞI IÇIN 12-18 AY VAR
DÜNYA Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, gelişmeleri değerlendirdi. "Kovid-19 için bir aşı minimum 12-18 ay uzaklıkta. Bu süre içinde, hastaları tedavi etmek ve hayat kurtarmak için terapötiklere (tedavi edicilere) acil ihtiyaç olduğunu da kabul ediyoruz" diyen genel direktör, dünya genelinde 20 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini anımsatarak "Bunlar trajik sayılar. Ama yüzbinlerce kişinin de hayatta kaldığını hatırlayalım" diye konuştu. DIŞ HABERLER