Kurumdan yapılan yazılı açıklamada, Kovid-19 virüsünün küresel bir salgına dönüşmesinin başta yaşam ve sağlık hakkı olmak üzere insan haklarını doğrudan etkilediği belirtildi.
İnsan haklarının bölünmezlik özelliği dikkate alındığında, sağlık hakkının, yaşam, çevre, kalkınma gibi birçok hak kategorisi ile değerlendirilmesi gereken çok disiplinli bir alan olduğunun açıkça görüleceği vurgulanan açıklamada, "Sağlık hakkı, uluslararası sözleşmeler ve ulusal mevzuat bağlamında koruma altına alınmış temel hak ve özgürlükler arasında yer almaktadır." ifadesi kullanıldı.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25. maddesinde, "Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır" hükmü bulunduğu hatırlatılan açıklamada, buna ek olarak BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi'nin 12. maddesinde de "Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileriye götürme, salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü ile hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların oluşturulması" konularında sözleşmeye taraf devletlere sorumluluklar yüklendiği hatırlatıldı.
Sözleşme maddesinde sağlık hakkının, çevre hakkıyla ilişkili bir biçimde ele alındığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Anayasamızın 56'ncı maddesinde de sağlık hakkı, çevre hakkıyla ilintili bir biçimde, 'sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması' başlığı ile düzenlenmektedir. Bu maddeye göre, 'Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.' Anayasanın bu hükmü sağlık hakkı konusunda yalnızca devlete değil tüm vatandaşlara da ödevler düştüğünü göstermektedir. Nitekim, anayasamızın 12'nci maddesinde, 'Temel hak ve hürriyetlerin, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiği' net bir şekilde ifade edilmiştir.
Bir bütün olarak insan haklarını tehdit eden bu salgın karşısında tüm dünya devletleri sorumluluklarını eksiksiz bir şekilde yerine getirmelidir. Ancak bu mücadele sadece devlet idarelerinin çalışmalarıyla sınırlı kalmamalı, herkes bu salgınla etkin bir biçimde mücadele etmelidir. Herkes önce kendi kişisel temizliğine önem vererek genel sağlığın korunmasına katkı sunmalıdır. Bu salgının kontrol edilebilir bir salgın olduğunu hatırda tutmalı, önlenmesi için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli, kendisinin ve diğer insanların haklarını ihlal etmekten kaçınmalıdır. Bunun yanı sıra vatandaşlarımız, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere resmi birimler dışındaki açıklamalara itibar etmemelidir."