"Türkiye'nin güvenlik kaygısına cevap vermeyen yeni bir Suriye kurulamaz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İdlib'de yaşanan çatışmalarla ilgili bugün Moskova'da gerçekleştireceği tarihi buluşma Suriye'deki iç savaşın geleceği açısından büyük önem arz ediyor. Kriter Dergisi, Mart ayı sayısında hem kritik öneme sahip zirveyi, hem de zirve sonrası Suriye'nin anayasal sürecinde Türkiye'nin nasıl bir rol alacağı konusunu ele aldı.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran'ın kaleme aldığı makalede çarpıcı değerlendirmeler yer alıyor. Duran, "Bugünkü İdlib krizi, yarınki Suriye'nin geleceğine karar verme gerginliği aslında. İdlib'de yeni Suriye'nin koordinatlarının ön hesaplaşması yaşanıyor. Fakat Türkiye'nin güvenlik kaygılarına cevap veremeyen yeni bir Suriye kurulamaz, Türkiye buna müsaade etmez" dedi. İşte Duran'ın makalesinden bazı bölümler:
YA REJİMİ ÇEKECEK, YA ARADAN ÇEKİLECEK
Başkan Erdoğan, Trump, Putin, Merkel ve Macron gibi liderlerle görüştü. Bu çabaların hepsi Ankara'nın İdlib krizini çözmek için diplomasiyi sonuna kadar kullanma gayretini gösteriyor. Ancak kapsamlı operasyondan da vazgeçilmiş değil. Aksine Erdoğan'ın, bu konuda öncekinden daha kararlı olduğu açıklandı. Bu itibarla Erdoğan ve Putin'in ikili zirvesi nihai kararın verileceği yer olacak. Putin'in yaklaşımı çok önemli. Erdoğan nezdinde erozyona uğrayan güveni kurtarabilmesi için artık çok az zamanı kaldı. Ya Esed, rejimini Soçi sınırlarına çekecek ya da Türkiye'nin bunu yapması için aradan çekilecek. Bu ne kadar gecikirse ve sahadaki askeri kayıplar artarsa ilişkilerdeki güveni toplamak zorlaşacak. Moskova'nın İdlib için Ankara ile uzun dönemli stratejik çıkarlarını tehlikeye atması ise rasyonel görünmüyor. Lider diplomasisi ikili ilişkilerdeki stratejik bir kırılma öncesi son şans.
ŞANTAJ DEĞİL SON SEÇENEK
Mülteci yükünü taşıyamayan Ankara, Suriyelilerin Avrupa'ya yürüyüşünü engelleyemez. Bu asla bir şantaj değil. İç istikrarını koruma gayretindeki Türkiye'ye, Batı başkentlerinin dolaylı olarak sunduğu son seçeneğin uygulamaya geçmesi demek.
GÜVEN TAZELEMEK
Rusya, toprak bütünlüğünü koruyarak Suriye'yi istikrara kavuşturmak istiyorsa Türkiye ile çalışmak durumunda. Siyasi geçiş sürecinde ve ülkenin yeniden imarında da en etkili aktörlerin başında Türkiye geliyor. Moskova, ikili ilişkilerdeki güveni zayıflatan tavrını bir an önce terk etmeli. Başkan Erdoğan'ın 29 Şubat'taki konuşmasında Türkiye'nin pozisyonu ve güvenlik kaygıları konusunda Kremlin'e yaptığı çağrı çok önemli. Moskova'nın bunu dikkate alması gerekiyor. Şurası net, Rusya, Türkiye'nin ulusal güvenliğini sıkıntıya soktukça ikili iş birliği zemin kaybedecek. Ve Moskova'nın bu çağrıya kulak tıkamaya devam etmesi durumunda üzerine titizlenilen "güven" yitirilecek.
SALDIRILAR DURMALI
Ankara için Esed rejiminin "Sünnileri Suriye'den çıkarmak" şeklindeki demografi tasfiye politikası kabul edilemez. Tıpkı YPG'nin terör koridoru kurmasına müsaade edilemeyeceği gibi. Bu gerçeğin de Türkiye'nin birinci gündem maddesi olduğunu Başkan Erdoğan 29 Şubat'taki konuşmasında açık şekilde yeniden hatırlattı muhataplarına. ABD ve Rusya'nın yazılı mutabakatlara rağmen PYD-YPG'yi olması gereken yere göndermediklerini iki lidere de telefon görüşmelerinde söylediğini ve bunu yakından takip ettiklerini belirtti.
TÜRKİYE ÇEKİLEMEZ
Öte yandan devam eden Esed saldırıları ile birlikte 6-7 milyon Suriyelinin ülkesine dönmesi bir hayal olacaktır. Aksine 2-3 milyon Suriyelinin daha ülkeden sürülme riski var. Bu yüzden Türkiye, üç bölgede ve muhtemelen İdlib'de kuracağı güvenli bölgelerde belirli bir süre daha kalmak zorunda. Askeri harekatın gayesi budur. Rusya'nın Suriye angajmanı ne kadar sürer bilemem. Ancak Suriyelilerin önemli bir kısmının ülkesine döneceği bir siyasi süreç oluşturulmadıkça Türkiye, mevcut bölgelerden çekilemez. Türkiye en üst seviyeden defalarca vurgulamasına rağmen birilerinin Ankara'yı "yayılmacı" diye nitelediğinin de hiçbir önemi yok.
OLMAZSA OLMAZ
Bakmayın CHP'nin "Esed ile görüşün" önerisine ve "ne işimiz var İdlib'de?" laflarına. Muhalefette olmanın lüksünü yaşıyor. Türkiye'de hangi parti ya da siyasetçi iktidarda olursa olsun, Suriye politikasının merkezine mültecilerin dönüşünü ve YPG ile mücadeleyi almak zorunda. Güvenlik ve istikrarımızın olmazsa olmazı budur. Başta Rusya olmak üzere bölgede etkisi olan bütün güç merkezlerinin bunu anlaması gerekiyor. Anlamadıkları sürece Türkiye kendi göbeğini kendi kesmeye devam edecek.
GELECEĞE KARAR VERME GERGİNLİĞİ
Çünkü Türk askerinin Suriye'nin kuzeyindeki varlığının iki temel sebebi var: Birincisi, PKK-YPG dahil terör örgütleriyle mücadele. İkincisi, Esed rejiminin yerinden ettiği ve Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin ülkelerine dönmesi. Bu yüzden asıl rejim, muhalif gördüğü Suriyelileri vatanlarından koparıp Türkiye'ye göndermekten vazgeçmeli. Bugünkü İdlib krizi, yarınki Suriye'nin geleceğine karar verme gerginliği aslında. İdlib'de yeni Suriye'nin koordinatlarının ön hesaplaşması yaşanıyor. Fakat Türkiye'nin güvenlik kaygılarına cevap veremeyen yeni bir Suriye kurulamaz, Türkiye buna müsaade etmez.