Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, medya temsilcileri ile bir araya geldi. Altun toplantıda Suriye'deki son durumu paylaştı, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki telefon görüşmesinin ayrıntılarını duyurdu. A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün toplantıda konuşulanları canlı yayında açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan - Rusya Devlet Başkanı Putin görüşmesinde neler konuşuldu? | Video
Başkan Recep Tayyip Erdoğan ile Putin arasındaki telefon konuşması Türkiye saati ile 10.15'te gerçekleşti. Başkan Erdoğan, Putin'e bir kez daha kararlılıkla Rejim'i durdurma, dizginleme çağrısında bulundu. Başkan Erdoğan ayrıca Soçi ve Astana Mutabakatı'na dikkat çekti, anlaşmalara bağlı kalınmasını istedi.
ERDOĞAN'DAN PUTİN'E TARİHİ SÖZLER
33 askerimizin şehit olduğu İdlib'deki kalleş saldırıya değinen Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın net bir söylem ile, "Şehitlerimizin kanı yerde kalmaz müsaade etmeyiz" dediği belirtildi.
Erdoğan, Rejim'in kalleş saldırısını 'ihmal ve kasıt' vurgusu ile Putine aktardığı da duyuruldu.
"REJİM UNSURLARI VURULMUŞTUR, VURULACAKTIR"
Başkan Erdoğan, Rus mevkidaşı ile yaptığı görüşmede Soçi Mutabakatı'nın 3'üncü maddesine dikkat çektiği vurgulandı. Başkan Erdoğan'ın Soçi Mutabakatı, Astana Mutabakatı ve Rejim ile ilişkileri nedeniyle Putin'e 'Esed'i durdurun' dediği aktarıldı. Erdoğan, "Rejim'in her unsuru Türkiye için açık hedeftir. Vurulmuş, vurulacaktır." dediği belirtildi.
"İNSANİ YÜK TÜRKİYE'NİN ÜZERİNE BIRAKILDI
Altun'un açıklamalarının tamamı şöyle...
Dünden itibaren gerek ulusal gerek uluslararası medyada yapılan en önemli tartışmalardan birinin de mültecilerin konumu, batı ülkelerine geçişle ilgili süreçleri olduğunu anımsatan Altun, bu konuda Türkiye'nin pozisyonunun son derece net olduğunu söyledi.
Türkiye'nin ülkelerindeki savaştan kaçan 4 milyon Suriyeli mülteciyi ağırladığını ve en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda olduğunu dile getiren Altun, pek çok ülkenin vekalet savaşlarını farklı gruplar üzerinden sürdürdüğünü ve pek çok ülkenin çıkar ve güç mücadelesine sahne olan Suriye'nin neredeyse tüm insani yükünün Türkiye'nin üzerine bırakıldığını belirtti.
AB başta olmak üzere Türkiye ile müttefiklik ilişkisi bulunanlar ülkeler Suriyeli sığınmacılar konusunda hem siyasi hem insani sorumluluklarını yerine getirmediğini vurgulayan Altun, Türkiye'nin mevcut 4 milyon Suriyeli sığınmacının yanı sıra yeni insani dramların ve göç dalgalarının oluşmasını engellemeye yönelik çabalarına gerekli desteği alamadığını ifade etti.
Altun, 4 milyon civarındaki sivilin yaşadığı İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'nin Türkiye'nin mimarı olduğu bir barış projesi olduğunu dile getirerek, Türkiye bu süreçte kendi çıkarlarının da ötesinde İdlib'de yaşanacak bir insani krizi engellemeyi, yeni bir sığınmacı yığılmasının önüne geçmeyi amaçladığını ve çok ciddi anlamda yapıcı bir tutum ortaya koyduğunu bildirdi.
"YENİ SIĞINMACILARI KABUL EDEMEYİZ"
Türkiye'nin İdlib'deki insani ve vicdani politikasında yeterli desteği alamadığını ve bu anlamda yeni sığınmacı akınlarını daha fazla kaldıramayacağını açık ve net bir şekilde ifade ettiğini hatırlatan Altun, şöyle devam etti:
"Bu yük herkesin paylaşması gereken bir yüktür ve bu yük paylaşılamazsa bu durumda kapıları açabileceğini Sayın Cumhurbaşkanımız açık ve net bir şekilde defaatle ifade etmiştir. Türkiye uzun zamandır Avrupalı devletleri ve ABD'yi Suriye sınırında güvenli bölge oluşturmak için işbirliğine davet etmektedir. Bu amaçla gerçekleştirilen Barış Pınarı Harekatı'nın bir amacı da Türkiye'nin Suriye sınırında 30 kilometrelik bir hat kurarak sığınmacıların barınabileceği şehirler inşa etmektir. Maalesef bu projeye destek alınamadığı gibi Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı, ismiyle müsemma bu terörle mücadele operasyonu ne yazık ki mahkum edilmeye çalışılmış ve bu noktada Türkiye yalnız bırakılmıştır. Hem terörle mücadelemiz hem de sığınmacılara, mültecilere yurt oluşturma projemiz inkıtaya uğratılmak istenmiştir. Bu durumda ve tek başına Türkiye'nin mücadele ettiği, mültecilerin akınının engellenmesiyle ilgili, mültecilere yer, yurt bulunmasıyla, terörün engellenmesiyle ilgili bu kadar yoğun mücadele ettiği ve yalnız bırakıldığı bir ortamda atabileceği tek bir adım kalmıştır. Mültecilerden gelen yoğun baskıyı engellemekle ilgili gösterdiği yoğun iradeyi gevşetmekten başka Türkiye'nin başka çaresi kalmamıştır."
Türkiye'nin ev sahipliği yaptığı mülteci sayısının pek çok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan fazla olduğuna işaret eden Altun, "4 milyonu aşkın sığınmacı sayısına yeni bir 4 milyon sığınmacının daha eklenme ihtimali sadece Türkiye için değil dünyadaki tüm ülkeler için kaldırılamaz bir yüktür." dedi.
Türkiye'nin hiçbir zaman mültecileri bir silah olarak kullanmadığını belirten Altun, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana sığınmacılara her türlü mikanı sağlayan, tüm yükü omuzlayan, buna rağmen kendisine verilen sözler tutulmayan ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. Altun, "Suriyeli sığınmacılar meselesinin artık sadece Türkiye'nin değil başta bölge ülkeleri ve Avrupa olmak üzere tüm dünyanın meselesi olduğu bilinmelidir. Dünya bu meselelerde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Terörle mücadele ve Suriyeli mültecilerin karşı karşıya kaldığı bu ağır trajedinin, bu ağır yükün sırtlanılması, üstlenilmesi noktasında hemen her aktörün, üzerine düşeni yerine getirmesi gerekir. Türkiye hem mevcut sığınmacılara ev sahipliği konusunda hem de sığınmacı akınlarına sebep olan savaş ve çatışmaların ortadan kaldırılmasında elbette her türlü işbirliğine sonuna kadar açıktır." değerlendirmesinde bulundu. Fahrettin Altun, Türkiye'nin bu çağrıyı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında defaatle ifade ettiğini hatırlattı.
"GAZİ MECLİS'İN İRADESİNİ YOK SAYMAK ANLAMINA GELİR"
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye'de icra ettiği tüm faaliyetlerin TBMM'nin silahlı kuvvetlere verdiği yetki temelinde ve kapsamında gerçekleştirildiğinin altını çizen Altun, "Suriye'de atılan adımların yönetilmesi noktasında Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği elbette son derece kritik unsurdur fakat Suriye'de ordumuzun gerçekleştirdiği faaliyetleri sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsi tasarrufu olarak tanımlamak Cumhuriyetimizin kurucu unsuru olan gazi Meclisin iradesini yok saymak anlamına gelir." ifadelerini kullandı.
"SALI GÜNÜ KAPALI OTURUM OLACAK"
Altun, "Türkiye Büyük Millet Meclisimiz Salı günü toplanacak. Kapalı oturum yapılacak. O oturumda Sayın Cumhurbaşkanımız Milli Savunma Bakanımızı Millet Meclisimizi bilgilendirmesi için görevlendirdi." dedi.
Altun, bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal çıkarları temelinde ve hızla değişen küresel siyasal koşullar doğrultusunda tam bağımsız bir dış politika izlediğinin de açık ve net şekilde ifade edilmesi gerektiğini dile getiren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu an itibariyle Batı medyasında yer yer Türkiye'nin Rusya ile olan 'yakınlaşması' ele alınmakta ve bu yakınlaşma üzerinden adeta Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bu muameleyi hak ettiği yönünde bir itham gündeme getirilmektedir. Oysa şunu çok açık şekilde ifade etmemiz gerekir, bizim için esas olan devletimizin, ülkemizin, milletimizin çıkarlarıdır ve bu noktada Türkiye bağımsız bir dış politika izlemektedir. Uluslararası alandaki bütün aktörlerle eşit mesafede, göz hizasında ve kendi çıkarları temelinde ilişki kurmuştur ve kurmaya da devam etmektedir.
"TÜRKİYE'NİN MEŞRU BEKLENTİLERİ VARDIR"
Müttefikleriyle, ortaklarıyla bu anlamda ilişki kurmaktadır. Bunun yanında elbette ülkemiz NATO ittifakının en büyük ikinci ortağıdır, Avrupa Birliğine tam üyeliği stratejik hedef olarak görmeye devam etmektedir. Bununla birlikte bu aktörlerden de Türkiye'nin meşru beklentileri vardır."
Türkiye'nin bölgenin barış ve istikrarı için çözüme katkı sunabilecek her türlü girişimin parçası ve destekçisi olduğunu dile getiren Altun, bu noktada ideolojik yaklaşmadığını ve yaklaşmayacağını, sahip olduğu yapıcı tutumu sürdüreceğini söyledi.
"MÜLTECİ ANLAŞMASI İMKANSIZ HALE GELMİŞTİR"
Mültecilerle alakalı olarak burada ortaya koyulan çerçevenin herhangi bir şekilde Türkiye'nin batı dünyasıyla ilişkilerinee etki etmeyeceğini düşündüklerini dile getiren Altun, şu değerlendirmede bulundu:
"Çünkü Türkiye Avrupa'ya gitmek isteyen sığınmacıları engellemeyi durdurması yalnızca İdlib'deki gelişmeler ışığında yeni bir düzensiz göç dalgasına hazırlık anlamı taşımaktadır. Avrupa'ya yönelik yeni bir göç dalgasının Avrupa demokrasisine oluşturduğu tehdit endişe vericidir. Öte yandan Türkiye'nin kısıtlı imkanlarını Suriye rejiminden kaçan mültecilerin korunması için kullanılması elzemdir. İdlib'de yaşanan gelişmeler Türkiye-AB mülteci anlaşmasının uygulanmasını ne yazık ki imkansız hale getirmiştir. Avrupalı dostlarımızın bunu görmesi gerekir ve bölgede yaşanan krizin Türkiye-AB işbirliğinin bölgesel barış ve istikrar için ne kadar önemli olduğunu yeniden teyit etmiştir."
Erdoğan'ın bugün yine bir dizi uluslararası temasının daha olacağını belirten Altun, "Bugün itibariyle Sayın Makron ile Sayın Merkel ile Sayın Ursula Von Der Lajen ile Sayın AB konsey başkanı Charles Michel ile Sayın Borisov'la ve ABD Başkanı Sayın Trump ile görüşmeleri olacak. Bu görüşmelerde de ülkemizin pozisyonunu, verdiği haklı mücadeleyi kararlılığımızı açık ve net şekilde ifade edecek." diye konuştu.
"ÇERÇEVEMİZ OLDUKÇA NET"
Ateşkese ilişkin bir soru üzerine Altun, "Tabii ki başından itibaren bu ateşin durması için gayret sarfediyoruz. Fakat burada bizim sonuç itibariyle çerçevemiz oldukça net. Yaptığımız mutabakatlar var ve bunlara geçici mutabakat muamelesi yapılamaz. Dolayısıyla biz bu mutabakatlara olan bağlılığımızı açıkça ortaya koyuyoruz ve terörizmle mücadele adı altında bölgenin insansızlaştırılmasına karşı çıkıyoruz." dedi.
"Terörizmle mücadele kılıfı adı altında" ifadesini kullandığını belirten Altun, "Bölgede bir takım terörist unsurlar olduğundan bahsediliyor. Elbette baktığınızda bölgede ne yazık ki olumsuz şekilde hareket eden unsurlar olmakla birlikte her şeyden önce Türkiye o aktörlerle mücadele noktasında net bir tavır ortaya koyan bir devlet konumunda. Ama bölgenin sivil halkını terörist gibi göstererek burada gayrimeşru bir saldırı furyasının hayata geçirilmesini kesinlikle kabul edemeyiz." ifadelerini kullandı.
"YENİ TESKEREYE İHTİYAÇ YOK KANAATİNDEYİZ"
Rusya'nın sorumluluğunun açık ve net olduğunu, rejimin taşkınlık yapmasını, sivillere yönelik eylemlerde, saldırılarda bulunmasını engellemenin garantör ülke olan Rusya'nın sorumluluğu olduğunun altını çizen Altın, bu sorumluluğu hatırlatmaya devam ettiklerini söyledi.
Altun, bir başka soru üzerine Suriye'de askeri harekat için yeni bir teskereye ihtiyaç olmadığı kanaatini taşıdıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump ile son görüşmesinde Suriye'nin toprak bütünlüğü, krizin siyasi çözümü için ortak hareket edilmesi gerektiği, diğer taraftan da İdlib'deki insani krizin ortadan kaldırılmasıyla ilgili somut adımlar atılması, sözlü olarak söylemsel olarak destek verilmesi değil fiilen destek verilmesiyle ilgili beklentiyi açıkça ifade ettiğini belirten Altun, "Türkiye NATO'nun en büyük ikinci gücüdür ve bu yönüyle de NATO'nun ilgili metinlerinin, ilgili maddeleri şu an itibarıyla Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı saldırı dolayısıyla Türkiye'nin desteklenmesini icbar etmektedir. Bu noktada Dışişleri Bakanlığımızın bu yönde ciddi girişimleri söz konusudur ve bu girişimler devam etmektedir. Bu noktada da Sayın Trump'a elbette Sayın Cumhurbaşkanımız bu hususları ifade edecektir." dedi.
Elbette bir dizi görüşme yapıldığını, bunların hangi formatta olacağına liderlerin karar vereceğini aktaran Altun, "Somut olarak öngörülen yeni bir zirve formatı söz konusu değil. Türkiye bu anlamda gerçekten çözüme katkı sunmak isteyen bütün aktörlerle net bir şekilde ilişki ve işbirliğine açık hareket etmiştir. Suriye'deki Esed rejimi bu anlamda gayrimeşru bir tavır ve tutum içerisinde olduğu için bu sürecin içerisinde yer almamıştır ve bu rejimin ne denli kanlı rejim olduğu da bütün açıklığyla bugün itibarıyla karşımızdadır. Bu nedenle de rejim hedefleri de bizim için hedef konumundadır."