Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Türk vatandaşlarına ilişkin kişisel verilerin ve bazı soruşturmalara yönelik bilgi ve belgelerin kanunlara aykırı olarak bazı Avrupa ülkelerinin büyükelçiliklerine verildiği iddiasıyla ilgili 5 kişi hakkında dava açtı.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet İlhan Kömürcügil tarafından hazırlanan iddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in avukatı Adnan Şeker, memuriyetten ihraç edilen kardeşi Yaşar Şeker, avukatlar Yılmaz Sunar ve Baki Demirhan ile memuriyetten ihraç edilen Nazif Gürkan Şen yer aldı.
Hakkında "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından 2 bin 329 kez, "açıklanması yasaklanan gizli bilgileri casusluk maksadıyla temin etme" suçlarından ise 20 bin 973 yıl hapis talep edilen avukat Yılmaz Sunar'a ilişkin iddianamede dikkat çeken bilgilere yer verildi.
İddianamede, İstanbul Barosuna bağlı çalışan Sunar'ın, hazırladığı raporları büyükelçiliklere sunmak üzere Ankara'ya geldiği 17 Eylül 2019'da gözaltına alındığı belirtildi.
İddianameye göre, gözaltına alındığı sırada Sunar'ın çantasında 3 dosya içerisinde muhtelif evrak ile 3 flaş bellek ele geçirildi. Dosyalarda S.V.Ç, L.B, M.D, U.E ve A.K'nin de aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında Almanya'nın Federal Cumhuriyeti'nin Ankara Büyükelçiliğine hitaben yazılmış raporlar bulundu.
Çanta içerisinde açıkta bulunan evrakta ise Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği tarafından sanığa hitaben yazılmış 25 Haziran 2019 tarihli yazı ile ekinde Ö.F.Ö ve A.A hakkında araştırma yapılmasına ilişkin talep ve bu kişilere ait resimler bulundu.
Açıktaki evraklarda ayrıca Norveç Kraliyeti Büyükelçiliği'ne hitaben sanık tarafından yazılmış raporlara da rastlandı. Çantadaki evrakta yaklaşık 70 kişiye ilişkin rapor veya taleplerin yer aldığı tespit edildi.
2 BİN 329 DÖKÜMAN DOSYASI
İddianameye göre, Sunar'ın, ofisinde yapılan aramada ele geçen dijital materyalde, çeşitli büyükelçiliklere hitaben kaleme alınmış 2 bin 329 adet raporlanmış döküman dosyasına rastlandı.
Bunlardan 914'ünün Almanya Federal Cumhuriyet Büyükelçiliği'ne, 57'sinin Hollanda Kraliyet Büyükelçiliği'ne, 18'inin İsveç Kraliyet Büyükelçiliği'ne, 92'sinin Norveç Kraliyet Büyükelçiliği'ne hitaben düzenlendiği tespit edildi. Diğer raporların ise silinenlerden kurtarıldığı, kime yazıldığının belirlenemediği aktarıldı.
Sanığın rapor düzenlediği bazı kişiler hakkında adli soruşturma ve kovuşturmaların olduğuna dair UYAP ekran görüntüsü ve çıktılarının eklendiği görüldü.
İddianamede, sanık Yılmaz Sunar'ın telefonunun dinlenmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbir kararı sonucu elde edilen tape içeriklerine de yer verildi.
Sanığın telefonuna 20 Haziran 2019'da bir bankadan gelen "Hesabiniza, ALMANYA FEDERAL CUMH. tarafından 17.850,00 EUR HAVALE gelmiştir. 20/06/2019 14:49" ve "Hesabiniza, NORVEC UYUKELCILIGI. tarafından 8.500,00 TL EFT gelmistir. 24/06/2019 12:11" şeklindeki bir takım mesajlar da iddianamede yer buldu.
Sanığın hesabında, Almanya Federal Cumhuriyeti, Hollanda Krallığı, İsveç Krallığı ve Norveç Krallığı Cumhuriyeti'nden muhtelif zamanlarda ve muhtelif tutarlarda yapılan birçok para transferinin olduğu tespit edildi.
Sunar hakkındaki fiziki takip tutanaklarına da yer verilen iddianamede, sanığın aralarında Almanya ve Hollanda'nın da bulunduğu bazı ülkelerin Ankara'daki büyükelçiliklerini farklı tarihlerde ziyaret ettiği belirtildi.
İddianamedeki MASAK raporuna göre sanık, 2011 ile 2019 yılları arasında 2 milyon 104 bin 721 lira EFT aldı, 1 milyon 858 bin 228 lira EFT gönderdi.
SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ
Sunar, iddianamede yer verilen ifadesinde, üzerine atılı suçları kabul etmedi. İstanbul Barosuna bağlı avukat olarak görev yaptığını bildiren Sunar, 1997 yılından beri Almanya, Norveç, Hollanda ve İsveç'in Ankara büyükelçiliklerinin danışman avukatlığını yaptığını söyledi. Sunar, "Ben söz konusu araştırmalarımı ve raporlarımı bu konsolosluklarla aramdaki avukatlık sözleşmesine dayanarak yapıyorum." dedi.
Raporlarını açık kaynaklardan hazırladığını savunan Sunar, şunları kaydetti:
"Büyükelçiliklerle olan hukuki ilişkim sadece sığınma talepleri ya da vatandaşlıkla ilgili değildir. Bizim mevzuatımızla ilgili tüm hukuki konularda her türlü mütalaaları kapsamaktadır. Ben büyükelçilikler tarafından bana verilen araştırma konulu yazı ve ekindeki belgeler üzerine, yasal çerçevedeki araştırmamı yapar, rapor halinde büyükelçiliğe sunarım. Bundan sonraki gelişmelerde benim herhangi bir etkim yoktur, haberim olmaz.
Ben herhangi bir kişisel veriye ve gizli bilgiye erişmedim. Dosya raporlarında bazı UYAP ekran çıktıları bulunmaktadır. Ancak bana bunlar elçilikten verildi. Bunlara nasıl erişildiğini bilmiyorum. Bunları yurt dışında bulunan avukatların temin ettiğini düşünüyorum. Bunları teyit olarak araştırıyorum. Bunun dışında herhangi bir kişisel belge bilgi araştırması yapmıyorum.
Viyana Sözleşmesi'nin 3 ve 41. maddelerini biliyorum. Doğrudur, evet ülkeler arasındaki bu tür araştırmalarda diğer ülkelerin ülkemiz Dışişleri Bakanlığına bu delilleri sorması gerekebilir. Ancak benim yaptığım araştırma Cenevre Sözleşmesi gereği ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Kararları ile avukatlık kanunları gereğidir. Zaten aksi durumda olursa bu kişilerden mülteci olanların kimlikleri afişe olacağından ve fiiliyatta bu kişilerle ilgili bilgi belge paylaşımının da zaten mümkün olmadığından bu şekilde araştırmamı yaptım."