Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
Bu ülkede FETÖ meselesinin çok eski derin sosyal, ekonomik ve kültürel sebeplerinin olmadığını bilmeyen yoktur. FETÖ'yü terör örgütü ilan edip ona savaş açan şahsım ve AK Parti'dir.
Şunu da çok açık net söyleyeyim FETÖ'nün bu ülkede anlaşamadığı görüşemediği tek lider vardır o da merhum Erbakan hocamızdır. Erbakan hocamızdan da nefret ederdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarına sert cevap | Video
VESAYET GÜÇLERİ BU ÜLKEDE FETÖ'YE YILLARCA DOKUNMADILAR
Her gün birileri çıkıp FETÖ konusunda ahkam kesmeye çalışıyor. Halbuki bu ülkede vesayet güçleri FETÖ'ye yıllarca dokunmamışlardır. FETÖ tehdidi ortaya çıktıktan ve mücadele başladıktan sonra birden karşımıza FETÖ savunucusu olarak çıkmışlardır.
BİZİM BU ZIRVALARA CEVAP VERMEMİZİN TEK SEBEBİ...
Bizim bu zırvalara cevap vermemizin tek sebebi ise millete olan saygımızdandır. Meydanı milleti zehirlemek için kullananlara asla bırakmayacağız. Türkiye'nin tarihinin en önemli mücadelelerini verdiği şu günlerde iftiraları atanları yüzlerine çarpacak ve tarihe gömeceğiz.
Tahmin edemediğimiz husus CHP'nin ve yıllarca bu gibi çevrelere karşı gibi görünen çevrelerin bir anda karşımıza çıkmasıydı. Ben de görüştüm bunu kaçırmama gerek yok ama Erbakan hocamın bunlarla görüşmediğini ifade ettim liderler arasında bunlarla görüşmeyen yoktur. Ve irtibatları ileri derecededir.
BİZ ÜLKE YÖNETİMİNİ DEVRALDIĞIMIZDA BU ÖRGÜT KRİTİK NOKTALARI ZATEN İŞGAL ETMİŞTİ
Biz ülke yönetimini devraldığımızda ordunun emniyetin ve yargının kritik noktaları bu örgüt tarafından zaten işgal edilmişti.
Hem siyasette hem bürokrasi de tespit ettiğimiz FETÖ'cüleri süratle tasfiye etmeye başladık. Ama FETÖ ile gerçek anlamda amansız bir savaşa tutunan tektir. 2010 itibari ile o da biziz.
"İRTİCAYLA MÜCADELE BAHANESİYLE CADI AVINA ÇIKANLAR FETÖ'YÜ HEDEF ALMADI"
CHP dâhil olmak üzere, yıllarca irticayla mücadele bahanesiyle cadı avına çıkar gibi Müslüman avına çıkanların, tek bir gün bile, gerçek anlamda FETÖ'cüleri hedef aldıkları görülmemiştir. Teröristbaşının ismi ve örgütün rumuzu, şimdi daha iyi anlıyoruz ki, kasıtlı bir şekilde, Müslümanlara karşı yürütülen saldırıların maskesi olarak kullanılmıştır.
Milli Güvenlik Kurulu'nda, biz bu meselenin üzerine gidene kadar alınan kararların hepsinin de gerisindeki gizli niyetin, FETÖ'yle mücadele değil toplumsal reaksiyonu tetikleyerek FETÖ'yü koruma olduğunu görüyoruz. Sadece CHP değil İP'in de danışmanlarında FETÖ'cüler var. Arkadaki gerçek oyunun ortaya çıkmaması için kurulan bu tezgâhın yıllarca başarıyla yürütüldüğünü de teslim etmemiz gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan flaş açıklama "Ben bu topraklarda doğdum bu topraklarda öleceğim" | Video
BU OYUNUN SON PERDESİNİN BAŞROLÜ DE KEMAL KILIÇDAROĞLU'NA VERİLMİŞTİR
Kasım Gülek'ten Ecevit'e kadar namlı CHP'lilerden 12 Eylül ve 28 Şubat darbecilerine kadar herkes, bu oyunda üzerine düşen rolü oynamış, FETÖ'ye figüranlık yapmışlardır. Bu oyunun son perdesinin başrolü de Kemal Kılıçdaroğlu'na verilmiştir.
İnsan bu şahsın (Kılıçdaroğlu) cüzdanının en ücra köşesinde 1 dolarlık bir banknot saklayıp saklamadığını merak etmiyor değil.
Benim orada korumalarım gazi oldu. Bay Kemal senin bunlardan haberin var mı? Aradan nice zaman geçti bu harekatın içinde olanlar yakalandı ama bir kısmı Yunanistan'a kaçtı. Bana da adaya gitmemi tavsiye edenler oldu. "Ben bu topraklarda doğdum bu topraklarda öleceğim" dedim. Eğer 10-15 dakikalık bir gecikme olsaydı bunlar bizi oralarda vuracaklardı. Süreç bu. Ey Kılıçdaroğlu, sen hala milleti aldatmakla meşgulsün. Kontrollü darbe doğru kontrol sizde ama başaramadınız. Şimdi buradan soruyorum: Şayet 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı, ertesi gün Kemal Kılıçdaroğlu milletin karşısına acaba hangi sıfatla çıkartılacaktı?
"KILIÇDAROĞLU'NIN FETÖ İLE İLİŞKİSİ 17-25 ARALIK'LA HIZLANMIŞ 15 TEMMUZ'UN ARDINDAN ZİRVEYE ÇIKMIŞTIR"
Darbe girişimini "kurgu" diyerek önemsizleştirmeye çalışan, darbeciler için adalet yürüyüşü yapan, danışmanından milletvekiline etrafındaki nice kişi FETÖ'den hapse atılan böyle bir siyasetçinin, örgütle hiçbir ilişkisi olmadığına nasıl inanabiliriz? Kılıçdaroğlu'nun FETÖ'yle ilişkisi, bu örgütün deşifre olduğu 17-25 Aralık'la hızlanmış, 15 Temmuz'un ardından da zirveye çıkmıştır.
Eline milletin kanı bulaşan bir örgütün savunuculuğuna soyunmanın, siyasetle, siyasi hesapla, şark kurnazlığıyla, çıkarcılıkla dahi ilgisi olamaz. Bunun adı, örgütün kendisine verdiği kamikaze görevini yerine getirmektir. Kariyerini feda etmeyi göze alarak örgütün çıkarlarını korumaya çalışan bu zatın, her şeyi gibi, siyasi duruşunun da yalan olması tabiidir. Çünkü nice sosyalist diye, nice ulusalcı diye, nice milliyetçi diye, nice liberal diye, nice Kemalist diye, hatta nice şu veya bu İslami ekolden diye bilinen ismin, aslında su katılmamış FETÖ'cü çıktığını gördük. Kemal Kılıçdaroğlu için de aynı endişenin içindeyim.
"FETÖ'NÜN ORGANİZASYON ŞEMASINI HALA TAM OLARAK ÇIKARTAMADIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM"
FETÖ tehdidi konusunda kurumlarımızı harekete geçirdikten sonra dahi, bu yapının gerçek organizasyon şemasını çıkartmakta zorlandık. Hatta hala bu şemayı tam olarak çıkartamadığımızı düşünüyorum. İlk kuruluş yıllarından itibaren bu yapıyı organize eden akıl, öyle bir sistem kurmuş ki, en kritik isim üzerinden dahi en fazla birkaç kademe geriye gidebiliyorsunuz. Bunun ucu Türkiye'de değil, bunun ucu dışarıda. Sonra silsile zaten kopuyor. Böylesine karmaşık bir yapının kendi kendine doğup gelişmediği açıktır.
"BİZİ ŞAŞIRTAN ÖRGÜTÜN CHP İÇİNDE BÖYLESİNE GÜÇLÜ OLMASI"
Bizi en çok da, ülkemizin her köşesine ve dünyanın dört bir yanına, sosyal ve ekonomik bir örümcek ağı gibi yayılan bu örgütün CHP içinde böylesine güçlü olması şaşırttı. Devlet FETÖ'yü her yerde elbette izlemiştir, ama CHP Genel Merkezine yeteri kadar bakılmadığı anlaşılıyor.
"EN SİNSİ OYUNLARDAN BİRİ DE MECLİS'İN HEDEF ALINMASI"
Son dönemde tedavüle sürülen en sinsi oyunlardan biri de, FETÖ'nün istismar ettiği, kendi amaçları için kullandığı bir takım düzenlemeler bahane edilerek doğrudan milli iradenin, milletvekillerinin, Meclisin hedef alınmasıdır. Kılıçdaroğlu ve CHP ekibi ile kimi eski askerlerin koçbaşlığını yaptığı bu oyun, geçmişte darbecilerin ve cuntacıların milli iradeyi ipotek altına alma yöntemlerinin bir başka versiyonudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkan her kanun, her karar, beğense de beğenmese de, katılsa da katılmasa da tüm Meclis'in, tüm milletvekillerinin namusudur, buna saygı duyacaksın. Kılıçdaroğlu ve avanesi, milli iradeye saldırarak kendi namuslarını ayaklar altına almaktadır.
"VERİLEN MÜCADELEYİ DEĞERSİZLEŞTİRMEYE ÇALIŞAN HERKES HÜKMEN FETÖ'CÜDÜR"
Yargının FETÖ'nün tasallutundan kurtarılabilmesi için verilen mücadeleyi değersiz hale getirmeye ve hatta tam tersi göstermeye çalışan herkes, hükmen FETÖ'cüdür. Çünkü şayet, 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından yargıda verilen mücadele olmasaydı, 15 Temmuz dâhil diğer saldırıları hukuk devleti sınırları içinde göğüsleyemezdik. FETÖ'cülerin, kendi çıkarları ve hedefleri için her kılığa, hatta CHP'li kılığına bile girdiklerini düşündüğümüzde, siyasette ve bürokraside bu örgüt mensuplarının teşhisi ve tasfiyesinin zorluğu daha iyi anlaşılacaktır.
"CHP'YE RAĞMEN YÜRÜTTÜĞÜMÜZ MÜCADELE OLMASAYDI, FETÖ ÜLKEMİZİ İŞGAL EDECEKTİ"
Şayet 10 yıldan beri CHP'ye rağmen yürüttüğümüz mücadele olmasaydı, bugün FETÖ ülkemizi tümüyle işgal edecek güce çoktan ulaşmıştı. Biz, FETÖ'yle mücadeleyi başlattıktan sonra, bırakınız geri adım atmayı, her geçen gün çıtayı daha da yükselttik. FETÖ'nün 40 yıllık birikimini riske atarak başlattığı 15 Temmuz darbe girişiminin sebebi bizim kararlılığımız değil midir? Tespit ettiğimiz her yerde ve her durumda, örgütün tepesine bine bine, muvazenelerini bozduk. Mücadelenin nispeten yavaş yürümesinin sebebi, her işimizi hukuka uygun yapmamızdan kaynaklanıyor. İşte bunların bir kısmı ABD, Almanya, Belçika, Afrika'da. Kendi ifadesiyle dünyanın 160 ülkesinde varız diyor. Biz de bu 160 ülkede bunları kovalıyoruz. Bir çoğunu da aldık, alıyoruz. Pakistan'dakileri de aldık orayı da temizledik.
HALA 15 TEMMUZ NEYDİ TARTIŞMASI YAPANLAR BİZZAT BU İŞİN PARÇASIDIR
Eğer 15 Temmuz yapılmasıydı, hukuki altyapısını oluşturduğumuz tedbirlerle bir süre sonra FETÖ'nün tasfiyesini zaten hızlandırmış olacaktık. Olağanüstü hal uygulaması, sadece hukuki zemini oluşturulan bu çalışmaların daha pratik şekilde yürütülmesini sağlamıştır. Hala 15 Temmuz neydi, ne değildi tartışması yapan, hala 15 Temmuz'u anlayamamış gibi davranan zihniyet, bizzat bu işin parçasıdır. ByLock listelerinin, HTS kayıtlarının, darbe gecesi görüntüleri ve görüşmelerinin yargının elinde olduğunu bildikleri halde, sırf kafa karıştırmak için bunları dile getirenler de bizzat işin parçasıdır. Hâlbuki hukukta bu işlerin nasıl olacağını en iyi onlar bilir. Tabii bu gerçekleri görmek için göz, duymak için kulak, ikrar edebilmek için dil, hakkı teslim etmek için de temiz bir kalp gerekir. Rabbim bu nimetlerini de, maalesef, herkese bahşetmiyor.
"KİMİN NE DEDİĞİNE BAKMADAN FETÖ İLE MÜCADELEYE SONUNA KADAR DEVAM EDECEĞİZ"
Biz kimin ne dediğine bakmadan bu kervanı yürütecek, FETÖ'yle mücadeleyi sonuna kadar devam ettireceğiz. FETÖ'nün eline tutuşturduğu malzemelerle bizim karşımıza çıkanların ömürleri, çakmak taşının çıngısının ışığı kadar olur. Ama, Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu mücadele, bu dava ilelebet sürecektir.
"GEZİ OLAYLARI DEVLETİ VE MİLLETİ HEDEF ALAN ALÇAK BİR SALDIRIDIR"
Dün yaşanan gelişmeler bize, Gezi olaylarını bir kez daha hatırlattı. Taksim'deki Gezi parkında, güya ağaç ve çevre hassasiyeti bahanesiyle başlayan olaylar, kısa sürede büyüyerek, devlete ve millete karşı sivil bir kalkışma halini almıştı. Gezi olayların Türkiye'ye dolaylı maliyeti yüzlerce milyar doları bulmuştur. Gezi olayları, tıpkı askeri darbeler, muhtıralar, terör örgütlerinin saldırıları, FETÖ'nün 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri gibi devleti, milleti hedef alan alçak bir saldırıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kemal Kılıçdaroğlu'a sert cevap "Ey Kılıçdaroğlu..." | Video
Kılıçdaroğlu bunlara "aydınlık gençler" diyor. Bunlar, aldatılmış gençler. Bu aldatılmış gençlere orada çevreci sıfatı verilmek suretiyle milyonlarca ağaç diken iktidara ağaç sökme yaftası yapıştıranlara sadece lanet okuyorum. Yaklaşık 3 ay boyunca İstanbul başta olmak üzere kimi büyükşehirlerimizin meydanlarının, sokaklarının işgal edildiği, yakılıp yıkıldığı bu hadisenin en küçük bir masum tarafı yoktur. AKM'nin önüne terörist posterlerini kimler astı. Bay Kemal bunlar senin aydınlık gençlerin..
OSMAN KAVALA AÇIKLAMASI
Bu hadisenin en küçük bir masum tarafı yoktur. Kimin ne olduğunu bilmeniz açısından bu çok önemli bakınız bunlar masum bir ayaklanma hadisesi değildir. Bunlar ciddi anlamda Soros türü bazı ülkeleri ayakalandırmak suretiyle oraları karıştıran tipler vardır. Onun da Türkiye ayağı malum içerideydi bir manevra ile onu dün beraat etmeye kalktılar.
"GEZİ OLAYLARININ TÜRKİYE'YE DOĞRUDAN MALİYETİ YÜZLERCE MİLYAR DOLAR"
Sadece Gezi olaylarının şu özet bilançosu dahi, sergilenen vandallığın boyutlarını göstermeye kâfidir. Olaylar boyunca 46 kamu binası ile 231 polis aracı ve 44 ambulans kullanılamaz hale getirilmiştir. Vatandaşlarımıza ait 326 işyeri ile 201 araç tahrip edilmiş, yağmalanmıştır. Kamu hizmetinde kullanılan 80 belediye otobüsü ve 85 otobüs durağı yakılmıştır. Tüm bu maddi zararların da ötesinde, 697 güvenlik görevlimiz yaralanmış ve 1 polisimiz de şehit olmuştur. Gezi olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolar iken, dolaylı maliyeti ise yüzlerce milyar doları bulmuştur.
Faizler, ilk defa Gezi olaylarıyla tırmanmaya başlamış, işsizliğin çift haneye çıkması da, enflasyonun zıplaması da aynı dönemde gerçekleşmiştir. Bu olayları bitirmek için öne sürülen talepleri hatırlıyorsunuz değil mi? Türkiye'nin, İstanbul Havalimanı dâhil tüm büyük projelerinin, yol, köprü, baraj, kanal yatırımlarının durdurulması isteniyordu. Yabancı medya, örneği görülmedik şekilde bu olayları aylarca canlı yayınlamıştır. Tamamı yalan olan nice haber, Gezi olaylarını destekleyen medya organlarında fütursuzca dolaşıma sokulmuştur. Bu süreçte Taksim meydanında boy gösterenlere baktığımızda, işin gerisinde kimlerin olduğu, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmaktadır. Her kim bu olayları masum bir çevre hareketi olarak tanımlıyorsa, ya gafildir, ya da taammüden bu ülkenin ve milletin düşmanıdır.
"SURİYE'DE DESTANSI BİR MÜCADELE YÜRÜTÜYORUZ"
Sadece sınır güvenliğimiz değil, aynı zamanda 83 milyon vatandaşımızın her birinin evinde huzurla uyuyabilmesi bakımından kritik öneme sahip Suriye'de, gerçekten destansı bir mücadele yürütüyoruz. Harekât bölgelerimize yönelik tacizlere en sert şekilde cevap veriyoruz.
"İDLİB HAREKâTI ARTIK BİR AN MESELESİ"
Şayet bu bölgelerde muhatap ülkeler Türkiye'nin güvenlik kaygılarını karşılayamazsa, kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalacağımızı her fırsatta açıkça söylüyoruz. İdlib'de, rejimin saldırganlığını sona erdirip Soçi Muhtırası sınırlarına çekilmesi için son günlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz. Gerek ülkemizde, gerek Rusya'da, gerekse sahada yapılan görüşmelerde, şu ana kadar maalesef arzu ettiğimiz neticeye ulaşamadık. Her ne kadar görüşmeler devam edecek olsa da, masada bizim istediğimiz yerin çok uzağında olunduğu bir gerçektir. Türkiye, İdlib konusunda kendi harekât planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi, bu konuda da "Bir gece ansızın gelebiliriz" diyoruz. Daha açık bir ifadeyle, İdlib harekâtı artık bir an meselesidir.
"REJİME VE ONU CESARETLENDİRENLERE İDLİB'İ BIRAKMAYACAĞIZ"
Ülkemizin bu konudaki kararlılığını hala anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirenlere İdlib'i bırakmayacağız. Bu bölgedeki gelişmelerin ülkemizin üzerine getireceği yükü göz göre göre omuzlamaya asla niyetimiz yoktur. Ne pahasına olursa olsun, İdlib'i, hem Türkiye, hem de bölge halkı açısından güvenli bir yer haline dönüştürmekte kararlıyız.
"GÖRÜŞMELERDEN ADİL BİR ANLAŞMA ÇIKMAZSA TRABLUS YÖNETİMİNİ TAM HAKİMİYET İÇİN DESTEKLEYECEĞİZ"
Aynı şekilde Libya'da, bu ülkenin meşru hükümeti olan Trablus yönetiminin yanında yer almayı sürdürüyoruz. Ülkemizin Libya'ya ayak basmasıyla birlikte darbeci Hafter'in ilerleyişi zaten durmuştu. Şayet uluslararası toplumun da dâhil olduğu görüşmelerden adil bir anlaşma çıkmazsa, meşru Trablus yönetimini, ülkenin tamamında hâkimiyet kurması için destekleyeceğiz. Trablus hükümetinin verdiği karar haklı bir karardır.
"AKDENİZ'DEKİ KARARLI DURUŞUMUZ KABULLENİLMEYE BAŞLANDI"
Akdeniz'de, Libya ile yaptığımız anlaşmanın ardından ülkemiz lehine değişen dengeleri giderek güçlendiriyoruz. AB'nin Libya ile ilgili herhangi bir karar alma yetkisi yoktur. AB durumdan vazife çıkarmanın gayreti içerisinde. Böyle bir yetkin yok. Ne kara, ne deniz... Bu konuda sergilediğimiz kararlı duruş sayesinde, Akdeniz'de ilan ettiğimiz statü, Yunanistan başta olmak üzere, konuya müdahil ülkeler tarafından yavaş yavaş kabullenilmeye başlandı.
"TRUMP İLE 100 MİLYAR DOLARLIK TİCARET HACMİNİ DİĞER SORUNLARDAN AYRI TUTMA KARARI ALDIK"
Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Trump ile 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşma hedefimizi, ülkelerimiz arasındaki diğer sorunlardan ayrı tutma kararına vardık. Türkiye'nin yüksek teknoloji başka olmak üzere, geleceğin ekonomisinin altyapısını kurma çabalarına, Amerika ile tesis edeceğimiz ticari işbirliğinin, inşallah büyük katkısı olacaktır.
"SON 1,5 YILDA EKONOMİDE TARİHİ BİR MÜCADELE VERİYORUZ"
Hala ekonomi üzerinden bizi vurmaya gayret eden densizler var. Bunlar acaba buradan bir şey çıkarabilir miyiz, bunun gayreti içerisindeler. Ekonomi, bizim gündemimizin değişmez ve daima ilk sıralarında yer alan başlığıdır. Diğer alanlarda ne yaşarsak yaşayalım, ekonominin dinamiklerini hep güçlü tutmaya özen gösterdik. Son 1,5 yılda ekonomi alanında gerçekten çok büyük ve tarihi bir mücadele veriyoruz. Bu mücadeleyi en az sınırlarımız ötesinde yürüttüğümüz harekâtlar kadar önemli kabul ediyoruz. Bilindiği gibi 2018 Ağustos ayında, tarihin en sinsi ekonomik saldırılarından birine maruz kaldık. Bu saldırılar, daha sonra da farklı yol ve yöntemlerle devam etti.
"EKONOMİK GÖSTERGELERDE AĞUSTOS 2018 DÖNEMİ ÖNCESİNİ YAKALADIK"
Aldığımız tedbirlerle, hamdolsun, spekülatif kur saldırılarının öncüsü olduğu bu tuzağı bozduk ve sebep olduğu tahribatı önemli ölçüde giderdik. Ekonomik göstergelerde Ağustos 2018 dönemi öncesini yakaladık, hatta pek çok alanda daha iyiye gittik. Bizi "kur-faiz-enflasyon" şeytan üçgenine hapsederek teslim almaya çalışanları, bir kez daha hüsrana uğrattık. Bu tablo, dünyanın önde gelen finans kuruluşları başta olmak üzere herkesin Türk ekonomisine olan bakışını olumlu yönde değiştirdi. Ülkemizle ilgili büyüme tahminleri, sürekli olarak yukarı yönde revize ediliyor.
"ENFLASYONU VE FAİZLERİ DÜŞÜRME KONUSUNDA KARARLILIĞIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ"
Enflasyonu ve faizleri düşürme konusundaki kararlılığımızı, mevcut uygulamaları geliştirerek ve gerektiğinde yeni tedbirleri devreye sokarak sürdürüyoruz. Merkez Bankası, yüzde 24'e kadar çıkan politika faizini, yüzde 11,25 seviyesine kadar indirdi. Bu, Ağustos 2018'in bile gerisinde bir seviyedir. Bir dönem yüzde 40'ların telaffuz edildiği piyasa faizleri bugün yüzde 8-10 düzeyine geriledi.
"PİYASA FAİZLERİ BAKIMINDAN GEZİ OLAYLARI ÖNCESİ SEVİYEYE ULAŞTIK"
Piyasa faizleri bakımından, Mayıs 2013, yani Gezi olayları dönemi seviyesinin dahi gerisine ulaşmış durumdayız. Ekonomide sağlanan güven ortamı, özel sektör yanında kamu borçlanma maliyetlerini de fevkalade düşürmüştür. Önceki hafta yapılan kamu borçlanma ihalesinde, son yıllardaki en düşük maliyetli ihraçlar gerçekleştirildi. Dolar tahvillerinin tamamını euro cinsi yükümlülüğe dönüştürerek, maliyetleri daha da azalttık. Ocak ayında ekonomi güven endeksi ve reel kesim güven endeksi artarken, büyümenin önemli göstergelerinden olan satın alma yöneticileri endeksi, uzunca bir aradan sonra yeniden 50 eşik değerinin üzerine çıktı.
"GEÇTİĞİMİZ YILI İLK DEFA CARİ FAZLA VEREREK KAPATTIK"
Sanayi üretimimiz 2019 yılında yüzde 8,6 artarak, son dönemlerin rekorunu kırdı. Katma değerli üretim, ihracat ve istihdama dayalı büyüme modelimizi kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz. Tüm veriler 2019 yılını pozitif bir büyümeyle kapatacağımıza işaret ediyor. Geçtiğimiz yılı, uzun yıllar sonra ilk defa cari fazla vererek kapattık. Türkiye'nin küçüleceğini, yıkılacağını, yerle yeksan olacağını iddia edenlere en güzel cevabı, büyüme oranımız ve cari fazlamızla verdik. İnşallah 2020 yılında, hedefimiz olan yüzde 5'i de aşarak, herkesi şaşırtan çok daha güçlü bir büyüme oranına kavuşacağız.
"EKONOMİDEKİ HER OLUMLU GELİŞMEYİ VATANDAŞLARIMIZA YANSITIYORUZ"
Görüldüğü gibi maliyetler düşüyor, iş dünyasının güven düzeyi yükseliyor, vatandaşımızın geleceğe olan umudu artıyor. Ekonomideki her olumlu gelişmeyi iş dünyamıza, piyasalarımıza, vatandaşlarımıza yansıtmaya özel önem veriyoruz. Bu çerçevede, vatandaşlarımızın uzun zamandır şikâyetçi olduğu, bankaların aldıkları ücret ve komisyonlarla ilgili gereken adımlar da atıldı. Bankaların verdikleri hizmetlerin karşılığı olarak müşterilerinden aldıkları ücret ve komisyonlara bir standart getirildi. Ticari müşterilerden alınabilecek ücret, masraf ve komisyon sayısı 2 bin 400 çeşitten 51 adede, finansal tüketicilerde, yani vatandaşlarda ise 20'den 16'ya düşürüldü. Böylece ister esnaf veya sanayici, ister vatandaş olsun hiç kimse, hesap açmadan hesap işletmeye, kredi tahsisinden kredi kapatmaya kadar pek çok kalem altında sürekli ve sürpriz ücretler ödemek zorunda kalmayacak. Hangi hizmet için ne kadar ödeme yapılacağı önceden belli olacak. Vatandaşımız öğrenci olan evladına üç-beş yüz lira harçlık gönderirken, bankanın buna ortak çıkmasını engelleyerek, kullandığı araca göre 1 lira ile 5 lira arasında standart bir ücret ödemesini sağladık. Ticari kredilerde de yüzde 10'lara varan erken ödeme komisyonunu, 2 yıla kadar olanlarda yüzde 1'e, 2 yıldan uzun olanlarda yüzde 2'ye düşürdük. Kredi kartı nakit avans komisyonlarını da yüzde 1 ile sınırlandırdık. Yapılan hesaplara göre, bu düzenlemenin ardından yaklaşık 30 milyar liralık bir tutar, iş insanlarımızın ve vatandaşlarımızın cebinde kalacak. Bankalarımızın hizmet kalitelerini yükselterek, buradan elde ettikleri gelirdeki azalmayı telafi edeceklerine inanıyorum. Milletimize bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Ekonomide yeni müjdeleri milletimizle paylaşmayı, inşallah kesintisiz bir şekilde sürdüreceğiz.
"NEYMİŞ EFENDİM 'TÜRKİYE İSVİÇRE'DEN SAMAN İTHAL EDİYORMUŞ'…"
Türkiye'de bunca güzel iş olurken, birileri sırf milletin moralini bozmak için, mesela ülkemizin saman ithal ettiği gibi bir yalanı, utanmadan, sıkılmadan tekrarlayabiliyor. Neymiş efendim? Aslında kaba yem ve saman konusunda net ihracatçı bir ülke olan Türkiye, İsviçre'den saman ithal ediyormuş. Tabii bunlar sapla samanı ayırt edemedikleri için, önlerine konan kâğıtlarda yazan bilgilerin ne anlama geldiğini de kavrayamıyorlar. İsviçre'den, 32 kilosu yaklaşık 6 bin 500 liraya, yani kilosu 200 liraya ithal edilen ürünün adı Bay Kemal hububat kapçığıdır. Bu özel bitki, tarım zararlılarına karşı yetiştirilen bir böceğin beslenmesi için kullanılıyor. Kıyılarak getirildiği için görüntüsü samana benziyor. Malum, samanın kilosu 1 liradır. Hesap uzmanı olmasına gerek yok, akıl ve izan sahibi bir insan, hiç değilse fiyatından hareketle ithal edilen ürünün saman olmadığını anlar. Ama bunların husumetleri gözlerini kör etmiş, kalplerini karartmıştır. Hayatları yalan olanların, saman gibi bir konuyu dahi buna alet etmelerinin takdirini milletimize bırakıyoruz. Açıkçası bu tür çapsızlıklarını gördükçe, SSK'nın nasıl batırıldığını da çok daha iyi anlıyoruz. Hepsinin de belgesi elimde. Bay Kemal orada saman yazmıyor. Biz kurulduğumuz günden beri milletimizin karşısına sadece eserlerimizle, hizmetlerimizle, icraatlarımızla, başarılarımızla çıktık. Şimdi de aynısını yapıyoruz.