Kaddafi'nin 20 Ekim 2011'de devrilmesinden sonra ülkedeki çalkantılı durum 7 Temmuz 2012'deki seçimlerle bir süre aşılsa da Mayıs 2014'te emekli General Halife Hafter'in başlattığı darbe girişimi bu Kuzey Afrika ülkesini yeni bir bilinmeze sürükledi. Adeta siyasi bir kaosun yaşandığı Libya'da bölgesel ve uluslararası güçlerin desteklediği gruplar, iktidar ve ekonomik kaynaklar için silahlı ve kanlı çekişmeyi sürdürüyor. Libya'nın BM tarafından tanınan meşru hükümeti Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Faiz Serrac'ın 27 Kasım 2019'da Türkiye'ye yaptığı ziyarette iki ülke arasında "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" ile Türkiye ve Libya'nın uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası" imzalaması Libya meselesini Akdeniz'deki enerji hareketliliği özelinde dünya kamuoyunun gündemine tekrar taşıdı.
SETA tarafından hazırlanan "BAE ve Suudi Arabistan'ın Libya Krizine Müdahalesi - Halkın İradesine Darbe Siyaseti" başlıklı analizde, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)- Suudi Arabistan ekseninin Orta Doğu'daki demokratik halk hareketlerine, özellikle Libya'daki meşru hükümete karşı izledikleri darbeci siyasetin açılımları irdelendi. Prof. Dr. Muhittin Ataman ve Mehmet Ali Karaduman tarafından kaleme alınan analizde, BAE ve Suudi Arabistan'ın Libya devrimine bakışları ve bu iki ülkenin Hafter'e destek stratejileri, desteğin nedenleri ve çeşitleriyle birlikte incelendi. Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da demokratik yönetimlerin artması durumunda BAE ve Suudi Arabistan rejimleri için ciddi bir tehdit ortamının oluşmasına neden olacağına vurgu yapılan analizde şu ifadelere yer verildi: "Libya iç savaşında da pek çok uluslararası hukuk kuralını ve insan hakları ilkesini ihlal eden bu iki devlet gayrimeşru siyasetlerine kılıf olarak ileri sürdükleri Müslüman Kardeşler başta olmak üzere radikal İslami gruplarla mücadeleyi ön plana çıkarmaktadır. Onlar için Hafter bu mücadelelerinde güvenilir bir ortaktır."
LİBYA'DA YENİ DENKLEM
SETA tarafından hazırlanan, "27 Kasım Anlaşmasından Berlin Konferansı'na Libya'da Yeni Denklem" başlıklı analizde ise Türkiye'nin Libya'da attığı adımlar, bölgesel ve küresel aktörlerin Libya politikası ve Libya krizinin geleceği değerlendirildi. Veysel Kurt'un kaleme aldığı analizde, Libya'daki krizin evrimi, yerel aktörler ve güç dağılımı, Türkiye-Libya anlaşması ve yansımaları, Türkiye-Libya anlaşması sonrasında uluslararası aktörlerin tutumları ayrı başlıklar altında incelendi. Analizde, "Türkiye'nin çatışmayı durdurarak bir çözüme ulaşma çabası birincil önceliği olsa da çatışmaların farklı düzeylerde devam etmesine hazırlıklı olması gerekmektedir" değerlendirmesi yapıldı. Yücel Acer'in, "Doğu Akdeniz'de Deniz Yetki Alanları ve Türkiye-Libya Mutabakatı" başlıklı analizde de Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanı sorunları Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakattan kaynaklanan yeni gelişmeler çerçevesinde irdelendi. Çalışmada, Libya'ya ilişkin sorunların esası, sınırlandırma sorunun yansımaları, sınırlandırmanın prensipleri ve uygulanması, Türkiye-Libya mutabakatı ve önemi ve sürece ilişkin öngörüler paylaşıldı.
ANALİZDE ŞUNLAR KAYDEDİLDİ:
"Türkiye, Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasının hangi prensipler temelinde ve nasıl yapılması gerektiğine dair görüşlerini bir diğer ülkeyle antlaşma yaparak bir oranda kabullendirmiş ve uygulayabilmiş gözükmektedir. Bu durum Türkiye'nin özellikle Kıbrıs Adası ve Yunan Adaları'nın deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusundaki tutumunu hem diğer ülkeler nezdinde hem de muhtemel yargısal süreçler önünde güçlendiren bir unsur oluşturmaktadır." "Berlin'deki Libya Konferansı Işığında Almanya'nın Dış Politika Geleneği ve Dönüşümü" başlık perspektifte ise Berlin'de gerçekleştirilen liderler zirvesinin hedefleri, Almanya'nın bu zirveye ev sahipliği yaparak ulaşmak istediği netice, Türkiye, Rusya ve Almanya'nın küresel ve bölgesel krizlere bir çözüm inisiyatifi oluşturup oluşturamayacağı tartışıldı. "Devrim Sonrası Türkiye'nin Libya Politikası - Kırılmalar ve Riskler" başlıklı yazıda da devrim sonrası Ankara'nın Libya politikası, krizin yerel ve uluslararası dinamikleri açısından Türkiye'yi bekleyen riskler, Libya'daki yerel ittifakların nasıl bir görüntü sergilediği ve kimlerden oluştuğu ele alındı.
LİBYA KONUSUNDA TARAFLARIN POLİTİKALARI ANALİZ EDİLDİ
SETA'nin Libya konusunda yaptığı çalışmalarda ayrıca tarafların politik görüşlerini ele alan analizler de yayınlandı. "Avrupa Birliği'nin Libya Politikası" başlıklı yazıda 2011 sonrası AB'nin Libya politikasının nasıl şekillendiği, AB için Libya'nın stratejik öneminin ne olduğu, son dönemde AB'nin Libya'daki taraflara yönelik tutumunun nasıl olduğu, Libya konusunda Fransa ve İtalya arasındaki ihtilafın AB'nin Libya politikasını nasıl etkilediği sorularına da yanıt arandı. "Fransa'nın Libya Politikası" başlıklı perspektifte Kaddafi sonrası dönemde Fransa'nın Libya'daki resmi pozisyonu, Fransa'nın Libya'da fiilen nasıl bir politika izlediği, Fransa'nın Libya'daki çıkarları tahlil edildi. "İtalya'nın Libya Politikası" başlıklı analizde de İtalya'nın Libya politikasında ön plana çıkan temel unsurlar, İtalya ile Fransa'nın Libya konusunda ne tür anlaşmazlık yaşadığı, Türkiye ile Libya arasındaki anlaşmaya İtalya'nın tepkisinin nasıl olduğu ve Libya sorununda Türkiye ile İtalya'nın iş birliği yapma olasılığı tartışıldı. "İngiltere'nin Libya Politikası" değerlendirmesinde ise İngiltere-Libya ilişkilerinin geçmişte nasıl bir seyir izlediği, İngiltere'nin şu anda Libya'ya yönelik nasıl bir politika izlediği, iki ülke arasındaki ticaret hacminin temel dinamikleri, Türkiye'nin Libya'ya asker göndermesine İngiltere'nin tepkisi, Türkiye ve İngiltere'nin Libya'da birlikte çalışıp çalışamayacağı da detaylı bir şekilde analiz edildi.
LİBYALI KARAR ALICI VE SİYASETÇİLERİN GÖRÜŞLERİNE YER VERİLDİ
Emrah Kekilli tarafından kaleme alınan, "Askeri ve Siyasi Çözüm Arasında Libya Krizinin Geleceği" başlıklı analizde, Halife Hafter'in Trablus'a saldırısıyla yeni bir aşamaya geçen Libya krizindeki son durumu incelendi. Analizde, Halife Hafter'in Trablus'a saldırısının Libya'daki dengeleri nasıl değiştirdiği, konuya dair bölgesel ve küresel aktörlerin pozisyonları ve Libya krizinin geleceği, birebir görüşme yapılan yüz kadar Libyalı karar alıcı ve siyasetçinin görüşlerine yer verildi. Kekilli'nin kaleme aldığı "Ortadoğu Siyasetinde Medhali Selefiliğin Rolü - Libya, Mısır ve Yemen" ve "Türkiye-Libya İlişkileri: Kriz Alanları ve İş Birliği İmkanları" başlıklarını taşıyan diğer iki analizde ise BAE liderliğindeki bölgesel eksenin Suudi Arabistan üzerinden Selefiliği kendi bölge stratejisi için araçsallaştırması ve Türkiye-Libya ilişkilerinin önündeki kriz alanları ve krizlerin yönetilmesi durumunda muhtemel iş birliği imkanları değerlendirildi. Ayrıca Türkiye'nin Libya'ya asker gönderme tezkeresine ve Palermo Konferansı ile Libya'daki krizin geleceğine ilişkin görüşlere de yer verildi.