CNN International yayınına konuk olan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Libya'daki gelişmeler başta olmak üzere ABD ile İran arasında yaşanan krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ankara'nın Libya konusunda stratejisinin ne olduğuna ilişkin bir soruya Kalın, Türkiye'nin Libya ile geçmişe dayanan ilişkilerinin olduğu, Kuzey Afrika'da siyasi istikrarın önemsendiği yanıtını verdi.
Moskova'da kritik Libya zirvesi
KOMŞU ÜLKELERİ ETKİLİYOR
Libya'nın kilit role sahip olduğunu kaydeden Kalın, "Libya'daki gelişmeler Cezayir, Tunus, Sudan gibi komşu ülkeleri ayrıca Akdeniz'i de etkiliyor. Avrupalılar göç konusunda endişeli. Bu anlaşmazlık neredeyse 7-8 yıldır devam ediyor." dedi.
Uluslararası toplumun şiddete son verilmesi için bir araya gelmesi gerektiğine işaret eden Kalın, Türkiye'nin bu yönde çok çaba gösterdiğini belirtti.
ŞİDDETTEN HAFTER SORUMLU
Türkiye'nin, Başbakan Fayiz es-Serrac'ın liderliğindeki Birleşmiş Milletler nezdindeki meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile çalıştığını dile getiren Kalın, "Üst üste pek çok anlaşmayı ihlal eden (gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife) Hafter tarafı ülkede devam eden tüm bu askeri şiddetten sorumludur. Onları oyunun dışında görmüyoruz. Bu yüzden, bizim heyetimiz bugün Moskova'da." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 8 Ocak'ta ateşkes çağrısı yaptığını ve Libya'da ateşkesin başladığını hatırlatan Kalın ancak detaylar üzerinde çalışılması gerektiğini, Hafter tarafının ateşkesin özel koşullarını gözden geçirmek için ek süre istediğinin öğrenildiğini söyledi.
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Ghassan Salame'nin çabalarının olumlu karşılandığını, ayrıca Berlin Sürecine destek verildiğini ifade eden Kalın, Türkiye'nin 19 Ocak'ta Berlin'de yapılacak Libya zirvesi öncesinde ateşkes sağlanması yönündeki çabalarının, gündeme ve çatışmaya son verilmesine yardımcı olacağını kaydetti.
ÇATIŞMAYA SON VERMEYE ÇALIŞIYORUZ
Kalın, "Açıkçası Libya'da her şey kırılgan. Sadece ateşkes değil, siyasi sürecin kendisi, BM süreci. Her şey kırılgan. Şunu kabul etmek gerekir ki, mükemmel bir durumla karşı karşıya değiliz. Çok farklı fraksiyonlar, kabileler, uluslararası aktörler, paydaşlar ve daha birçok unsurun dahil olduğu bu çatışmaya bir son vermeye çalışıyoruz." ifadesini kullandı.
Bu amaçla Amerikalılar, İtalyanlar ve diğerleriyle görüştüklerini dile getiren Kalın, "Dolayısıyla, BM sürecinin ilerlemesi için bu ivmeyi yakalamayı umuyoruz. Ancak bunun olması için ateşkes sağlanmalı, düşmanlıklar sona ermelidir." dedi.
CUMHURBAŞKANIMIZIN ÇABALARI SAYESİNDE MÜMKÜN OLDU
Kalın, AB'nin Libya'ya birlik gönderilmesi konusunda Türkiye'yi uyarmasına ilişkin olarak da "Libya Birlik Hükümeti için diplomatik çabalarımız ve desteğimiz Libya'daki savaşa denge getirdi. Bunun sonucu olarak da bir ateşkes var, hala üzerinde çalışıyoruz. Bu sadece cumhurbaşkanımızın çabaları sayesinde mümkün oldu." değerlendirmesinde bulundu.
Sözcü Kalın, Avrupalı meslektaşlarının da özel görüşmelerde Türkiye'nin çabaları sayesinde ateşkesin yapıldığını dile getirdiklerini aktararak Mısır ve diğer ülkelerin (Hafter'e) her türlü silah yardımında bulunduğunu, Libya'ya Sudan'dan Cancavit milislerinin, Nijer, Çad ve diğer yerlerden de paralı askerlerin gönderildiğini kaydetti.
AB'NİN TÜRKİYE'Yİ TAKDİR ETMESİ GEREKİYOR
Kalın, "Savaşı körükleyenler onlar. Ve şimdi dönüp bizi suçluyorlar. AB eğer bu savaş ile alakadar olmak istiyorsa bence Türkiye'nin bu şiddeti sona erdiren çabalarını takdir etmesi gerekiyor." diye konuştu.
BM açıklamalarına bakıldığında Türkiye'nin yapmaya çalıştıklarının takdir edildiğine dikkati çeken Kalın, Türkiye'nin Libya'nın uluslararası tanınırlığı olan hükümetiyle çalıştığının, Türkiye'nin yol haritasının en azından Libya'daki savaşa denge getirdiğinin ve ateşkesi mümkün hale getiren koşulları sağladığının altını çizdi.
ABD-İRAN ARASINDA ARTAN GERİLİM
İbrahim Kalın, ABD'nin 3 Ocak'ta İranlı General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis'i Bağdat Havalimanı'nda düzenlediği hava saldırısında öldürmesinin ardından bölgede artan gerilime ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Trump yönetiminin Süleymani'nin öldürülmesini "meşru müdafaa" olarak nitelendirdiğini, 4 ABD büyükelçiliğinin hedefte olabileceğini ifade ettiğini hatırlatan sunucu Kalın'a, "Türkiye'nin de benzeri istihbaratı var mıydı?" sorusunu yöneltti.
Olaydan ABD Başkan Donald Trump'ın açıklamaları ve Amerikalı muhataplarının verdiği bilgi doğrultusunda haberdar olduklarını ifade eden Kalın, "Bu konuyu esasında ABD ile İran arasındaki yükselen gerilimin arka planında değerlendirmek gerek. Elbette biz bu gerilimden son derece endişeliyiz. Şu an durum sakinleşmiş görünüyor ama ben bu sorunun ABD'nin Süleymani'yi öldürmesiyle veya İran'ın Irak'taki veya başka bir yerdeki Amerikan üslerine saldırmasıyla çözebileceğine inanmıyorum. Bu eylemler yalnızca sorunu erteleyecek veya daha da karmaşık hale getirecektir." dedi.
"GERİLİM ORTA DOĞU'YA ZARAR VERİYOR"
Türkiye'nin bölgenin yeni bir şiddet ve gerilim batağına batmaması için ABD ve İran ile görüşerek gerilimin düşürülmesi çağrısı yaptığını kaydeden Kalın, "Asıl sorun şu ki, Irak, ABD ve İran'ın güçlerini sınadığı bir savaş meydanı haline geldi. Her iki tarafın da ülkede vekil silahlı güçleri bulunuyor. Sorunun asıl kaynağı burada." ifadelerini kullandı.
ABD ile gerilimin uzun zamandır tırmandığını ve her iki tarafın da bunun için kendine göre sebepler ileri sürdüğünü belirten Kalın, gerilimden Orta Doğu bölgesinin zarar gördüğünü belirterek, "Bu durum, Irak'ı zora sokuyor, DEAŞ ile mücadeleyi, Irak ve Suriye'yi istikrara kavuşturmak için terörizme karşı verilen çabaları ve daha geniş bölgesel sorunları da olumsuz etkiliyor. Bu yüzden cumhurbaşkanımız taraflara gerilimin düşürülmesi, diplomatik çabalara, akıllı diplomasiye odaklanılması çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanımız dünyada hem ABD hem de İran lideri ile aynı anda konuşabilen az sayıdaki liderden biri. Bu yüzden sorunun halledilmesi ve kontrolden çıkmasının önlenmesi için katkımız olabileceğine inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Kalın, "ABD yönetimi bu hedef alarak öldürme eyleminin caydırıcılık amacıyla yapıldığını öne sürüyor. Sizce ABD Süleymani'nin öldürülmesini meşrulaştırabildi mi?" sorusuna cevaben şunları kaydetti:
"Onların kendince sebepleri var ama biz bunu provokatif bir eylem olarak görüyoruz. Bu, bölgede şok etkisi yarattı, özellikle de bölgesel güvenliğin üzerine oturduğu kırılgan zeminden kaygılı olanlarda. Iraklılar endişeli, biz endişeliyiz ve bölgedeki çok sayıdaki taraf da aynı durumda. Eğer bunun doğurabileceği olası sonuçları göz önüne alırsak, bu gerilimin şimdilik bitmese de askıya alınmasını, belki bir ara verilmesini umuyoruz."
İbrahim Kalın, ABD ile İran arasında bunun muhtemel sonuçlarına baktığınızda daha kötüsünün yaşanmamasını ümit ettiğini söyledi.
"SORUNUN ASIL KAYNAĞI VEKALET SAVAŞLARI"
Kalın, Irak'taki saldırıda hedeflenenlerin meşruiyet meselesi olarak değerlendirilebileceğini, bu kişilerin başka bir ülkede hedef alınmasının da Irak'ın toprak bütünlüğüyle ilgili bir mesele olduğunu ifade ederek "Açıkça bölgedeki vekalet savaşları, Irak, Suriye, Yemen ve diğer yerlerdekiler de sorunun kaynağıdır." ifadesini kullandı.
Vekalet savaşlarının, bölgede kamu düzenini ve devlet yapısından artan kalan ne varsa baltaladığını, bölgede devlet olmayan aktörlerin yükselişinin acı çekilmesine neden olduğunu dile getiren Kalın, bu aktörlerin çeşitli devletleri ve ülkeleri kendi amaçları için manipüle etmesi veya kullanmasının, başarısızlığa uğrayan ya da uğramış devletlerin hali hazırda sorunu olduğunu kaydetti.
Irak'ın son yıllarda yaşadıklarından sonra toparlanmaya çalıştığını, siyasi sürecin ilerletilmesine çalışılan Suriye'nin açıkça neredeyse yıkıma uğratıldığını, tarafların bu tür eylemlerinin kısa vadede siyasi kazanımlar getirebileceğini ancak uzun vadede herkesin güvenliğini ve refahını tehlikeye attığını söyledi.
Kalın, İran ile ABD arasında artan gerilimin bölgedeki istikrara etkisinin ne olacağına ilişkin görüşünün sorulması üzerine güçlü bir ülke olan ABD'nin açıkça bölgede güvenlik çıkarları bulunduğunu, Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelede ABD'nin yanında yer aldığını belirtti.
Türkiye'nin Irak'ın istikrara kavuşturulmasını, Suriye'de savaşın ve şiddetin son bulmasını, İsrail-Filistin meselesine adil ve barışçıl bir çözüm bulunmasını, Yemen'de çatışma ve çekilen acıların sona ermesini arzu ettiğini vurgulayan Kalın, ABD'nin de bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynadığını vurguladı.
İbrahim Kalın öte yandan İran'ın da bölgede önemli bir oyuncu olduğunun altını çizerek, "İran'ı görmezden gelemezsiniz ya da reddedemezsiniz. Bölgedeki herhangi bir planda onlarla ile iş yapmak zorundasınız." dedi.
Kalın, Türkiye'nin bu politikanın savunucusu olduğuna, nükleer programı, Irak ve Yemen'deki durum ya da herhangi bir başka nedenle İran'ın tecrit edilmesine karşı çıktığına işaret ederek İranlı yetkililerden ve Trump yönetiminden şimdiye kadar gerilimin azaltılması ve şiddet döngüsünün son bulması yönünde gelen mesajların iyiye işaret olduğunu ancak gelecek günlerde daha akıllıca bir diplomasiye ihtiyaç duyulacağını ifade etti.
Irak Meclisi'nde 5 Ocak'ta yapılan olağanüstü oturumda, oy çokluğuyla ABD ve diğer yabancı güçlerin ülkeden çıkarılması yönünde alınan tavsiye kararına ilişkin olarak da Kalın, Irak hükümetinin, ABD ile askerlerinin DEAŞ'la mücadele amacıyla ülkede kalması için yeni anlaşmaya vardığını ya da varmak üzere olduğunu dile getirdi.
Kalın, Türkiye'nin DEAŞ'ın yeni bir form ya da biçimde yeniden ortaya çıkmasını, ABD ile İran arasındaki bu gerilimden fayda sağlamasını istemediğine işaret ederek hem ABD hem İran'ın Irak ve Suriye'de DEAŞ'ın varlığına karşı çıktığını hatırlattı.
İbrahim Kalın, "DEAŞ'ın, el Kaide'nin ya da PKK, Suriye kolu YPG dahil diğer terörist unsurların bu durumdan fayda sağlamaması konusunda dikkatli olmak zorundayız." diye konuştu.
NATO'NUN ORTA DOĞU'DAKİ ROLÜ
İbrahim Kalın Trump'ın NATO'nun Ortadoğu'da daha fazla rol alması gerekliliğiyle ilgili açıklamalarına ilişkin de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, üyelerinden biri de Türkiye olan NATO'nun teröre karşı mücadelede daha etkili rol almasıyla ilgili çağrıda bulunduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin PKK teröründen, YPG teröründen, El Kaide ve DEAŞ teröründen çok çektiğini vurgulayan, ABD Başkanının bu konuda haklı olduğunu ifade eden Kalın, "Bu tabii ki NATO askerlerinin Irak'a, Suriye ya da diğer yerlere gönderilmeye başlanması anlamına gelmiyor. NATO'nun amaçlarına hizmet etmek ve üyelerinin korunması için bunun daha akıllıca bir yolla yapılması gerekiyor." dedi.
Dünyanın herhangi bir yerinde iktidar boşluğu olduğunda istenmeyen sonuçların ortaya çıktığını ifade eden Kalın, NATO'nun Irak'ın yeniden inşasında, devlet kurumlarının kendini güçlendirmesinde, kamu güvenliği, sınır geçişleri gibi konularda rol alabileceğini kaydetti.
Kalın, "Asıl olan, Irak ya da Suriye'de olsun, eğer bir ülke bölgenin ve oradaki herkesin önüne kendi çıkarını koyuyorsa, hatalar yapması beklenir. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki birimiz güvende değilsek hiçbirimiz güvende değiliz. Bu bakış açısı her zaman akılda tutulmalı." ifadelerini kullandı.
Eğer Türkiye, ABD ya da İran'ın kendi güvenliğini sağlamak istiyorsa, Irak, Suriye ve Yemen gibi diğer ülkelerin de güvenliğini düşünmek durumunda olduğunu belirten Kalın, devlet kurumlarının desteklenmesi gerektiğine işaret etti.