Önceki gün Diyarbakır'dakı HDP il binası önünde evlat nöbeti tutan anneleri ziyaret eden, onları tek tek dinleyen, moral veren, evlat hasretlerine ortak olan Emine Erdoğan, SABAH'In sorularını yanıtladı.
Saygıdeğer Hanımefendi, önceki gün Diyarbakır Annelerini ziyaret ettiniz. Yılın son gününde oldukça dikkat çeken bir ziyaret oldu. Bakışınızı Diyarbakır Annelerine yönlendiren şey ne oldu?
Bildiğiniz üzere, Hacire Anne, Diyarbakır'da bir siyasi partinin kapısına dayanarak o binaya giren ve daha sonra terör örgütüne teslim edildiği için bir daha yüzünü göremediği evladının hesabını sordu. İşte o gün Türkiye'de yeni bir dönem başladı. Tarihte pek çok defa olduğu gibi, anne yüreğinin gücünün, siyaseti de, silahı da, zulmü de yendiğini gördük. Çünkü Hacire Anne evladına kavuştu. Ardından evlatlarını isteyen annelerin sayısı her geçen gün arttı. Onlarca anne, terör örgütünün güdümündeki partinin kendilerinden kopartıp, dağa gönderdiği ve bir daha haber alamadıkları evlatlarının peşine düştü. Acılarını, özlemlerini içlerine gömmek yerine destansı bir mücadelenin fitilini yaktı anneler. 40 yıllık PKK mücadelesinde tarihin akışını değiştirecek bir duruş ortaya koyduklarını düşünüyorum. Ben de onlara destek olmak, yanlarında olduğumu söylemek için oraya gittim.
Emine Erdoğan, Diyarbakır'da HDP il binası önünde oturma eylemi yapan ailelere ziyarette bulundu
Efendim çok sürpriz bir ziyaret oldu bizler için ve doğrusu daha güçlü takip edemediğimiz için üzüntü duyduk. Neden medyayla son dakika paylaşıldı ziyaretiniz?
Doğrusu konu çok nazik ve ziyaretimizin oradaki anaların aylardır gösterdiği dirayetin önüne geçmesini çok arzu etmedim. Ancak dinlediğim hikayeler o kadar yürek burkucuydu ki sizin vesilenizle daha yüksek sesle duyulması gerektiğini fark ettiğim için bugün bu röportaj talebini kabul etmiş bulunuyorum. Konuştuğum hemen her aile, önünde eylem yaptıkları parti ve örgüt tarafından özel hayatlarında sürekli tehdit edildiklerini anlattılar. Eğer devlet bu annelere özel koruma tahsis etmiş olmasaydı, bu direnişi sürdürmelerinin neredeyse imkansız olacağını vurguladılar.
Peki Diyarbakır Anneleri, bu cesareti nasıl gösterdiler ve neden bugün?
Hükümetimizin herkesi kucaklayan politikaları, bölgeye hizmetleri ve reformlar, bölge halkının devletimize olan bakışını olumlu yönde güçlendirdi. Örgüt içi şiddet ve istismar örgüte yönelik olumsuz bakışı çoğalttı. Bölge halkının bütün bunları çok ferasetli biçimde gördüğüne inanıyorum. Bu da, annelerin güven duygusunu ve cesaretini artırdı. Nitekim bu hareket sonuç verdi; günler, aylar süren bekleyişler, yavaş yavaş mutlu haberlere, sevinç gözyaşlarına dönüşmeye başladı. Kimi 10, kimi 12, kimi 15 yaşında annelerinden kopartılan çocuklardan fırsat bulanlar, yıllar sonra, annelerinin mücadelesinden aldıkları güçle evlerine döndü.
Bu sivil eylemin ne tür sonuçlar doğurduğunu düşünüyorsunuz?
Bu sivil eylem, terörün kalbine ok gibi saplanmıştır. Terör örgütünün hem kimyasını, hem ezberlerini, hem hesaplarını bozduğunu düşünüyorum. Yetkililerimiz, örgütten kaçışların hızlandığını, örgüte katılımların durma noktasına geldiğini ifade ediyorlar. İnanıyorum ki, annelerin yaktığı meşale, tüm bölge halkına ışık oldu, dalga dalga toplumsal farkındalığı artırdı.
Hanımefendi peki bizzat gittiğinizde gördüğünüz tablo neydi? Aylardır anneler, aileler orada oturuyor. Bu manzara size ne anlatıyor?
Diyarbakır'a gidip onları ziyaret ettiğimde de yakından gördüğüm şey, bu duruşun ardındaki büyük cesaretti. Anaların yüreğinde mayalanan sevginin, terörün karanlığını nasıl yarıp geçtiğini gördüm. Hepsi cesurdu ve kararlıydı. Evlatlarını zulmün bataklığından çekip çıkarma, onları bu ülkenin geleceğine yeniden kazandırma azmi vardı. Ve teröre destek verenlere hesap soruyorlardı. 'Sizin çocuklarınız kolejlerde okurken, bizimkiler neden dağda?' diye haykırıyorlardı. Bu bir annenin soracağı hakkaniyetli bir hesap! Zira onlar da çocuklarının okuyup meslek sahibi olmasını hayal ediyorlar. Bundan daha doğal bir istek olabilir mi?
Bildiğiniz gibi bazı anneler evlatlarına kavuştu. Onlarla da görüştünüz. Sevinçlerini sizlerle paylaştıklarını söylediler.
Evet, evlatlarına kavuşan annelerin sevinçleri gerçekten göz yaşartıcı. Güvenlik güçlerimize, devletimize olan güvenleri perçinlenmiş. Ve şimdi her biri diğer annelerin bekleyişine destek vermek için oradalar. Terör örgütünün son 35 yılda 20 bin çocuğu ailesinden kopardığını gösteren raporlar var. Şimdi binlerce evlat, annelerine, ailelerine kavuşmayı bekliyor. Diyarbakır annelerinin mücadelesi, işte bu 20 bin evlattan mümkün olduğu kadar çoğunu örgütün zulmünden kurtarma mücadelesi. Ben şuna yürekten inanıyorum; terör örgütünün tehdidi ne kadar büyük, silahlarının namlusu ne kadar soğuk olursa olsun, annelerin sıcak yüreği karşısında etkisiz kalmaya mahkum! Bundan sonra hiç kimsenin gücü, ne Diyarbakır'da, ne de başka bir şehrimizde, hiçbir annenin evladını terör örgütlerinin inlerine kaçırmaya yetmeyecektir. Artık ülkemizde terörle mücadelenin siyaseti de, psikolojisi de, kabulleri de değişmiştir. Bundan sonra mücadele, Diyarbakır Annelerinin açtığı onurlu yolda, eskiden çok daha güçlü bir şekilde sürecektir. Buna kalpten inanıyorum. Diyarbakır'da yaşananlar, sevginin gücünün silahın gücüne galebe çaldığının ispatıdır.
Bu ifadeniz çok önemli. Diyarbakır Anneleri'nin direnişinin terörün psikolojisini etkilediğini söylediniz.
Örgüte katılımların, tarihinin en alt düzeyine inmiş olması, bu mücadelenin ne derece haklı ve başarılı olduğunu gösteriyor. Anneler, tüm aracıları bir kenara bırakıp, doğrudan örgütün yakasına yapıştı. Bu mücadelenin başarısı mutlaktır. Çünkü biz inanıyoruz ki, 'Anneliğin ideolojisi, siyaseti yoktur!' Anne-evlat ilişkisi, kainattaki en güçlü, en temiz, en karşılıksız bağlardan biridir. Unutulmamalı ki, bölücü terör örgütü, bu kutlu bağın kurulduğu aileye savaş açmıştır. Anaları evlatlarından ayırmıştır. Toplumun değerlerine kastetmiştir. Bu nedenle ben Diyarbakır Annelerinin yaptığının, sadece çocuklarını terör örgütüne kaptırmamak, onların hayatlarını kurtarmak olmadığını düşünüyorum. Onlar aynı zamanda toplumun geleceğini de terörün etkilerinden korumuştur. Bunun dalga dalga yayılan etkilerini önümüzdeki günlerde, yıllarda daha yakından göreceğiz.
Toplumun Diyarbakır Anneleri konusunda gösterdiği tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Silahı değil, meşru siyaset alanını tercih ettiğini söyleyen sözde siyasiler, doğrudan kendi yüzlerine hakikati haykıran bu anneler karşısında çaresiz kalmışlardır. Terör örgütleri karşısında hep ikircikli bir tutum takınanlar da şaşkınlık içindedir. Bu kesimler, Diyarbakır annelerinin mücadelesini ya görmezden gelmiş ya da yasak savma kabilinden zayıf birkaç ifadeyle yetinmişlerdir. Türkiye ve Türk milleti aleyhine her türlü söylemin, eylemin, hareketin destekçisi olmayı varlık gayeleri haline dönüştürenlerin de kurguları çökmüştür. Kimi, siyasi parti, kimi, sivil toplum kuruluşu, kimi, uluslararası kurum kisvesi altında Türkiye düşmanlığı yapanların maskesi düşmüş, gerisindeki karanlık yüzler ortaya çıkmıştır. Ama Diyarbakır Annelerine destek veren çok sayıda sanatçı, yazar, toplum önderinin olduğunu da biliyorum. Duyarlılıkları nedeniyle ben de onlara teşekkür ediyorum. Şunu hiç unutmayalım; Diyarbakırlı annelere kulak vermek, şehit analarına da kulak vermektir. Biz, bu vatanın hiçbir evladının birbirine silah doğrultmadığı bir Türkiye için omuz vermek zorundayız. Hepimiz bunun için uğraşmıyor muyuz? Şehitlerimizin acısı yüreğimizdeyken, daha fazla evladımızı kaybetmemek için emek vermeliyiz.
Çok teşekkür ederiz Hanımefendi. Son olarak ne söylemek istersiniz?
Bir anne, bir kadın, bir insan olarak Diyarbakır Annelerinin bu kutlu direnişini destekliyorum. Büyük bir cesaret ve kararlılık sergileyen annebabaları tebrik ediyorum. Yürekleri hasretle yanan tüm annelerin de bir an önce evlatlarına kavuşmalarını temenni ediyorum. Unutulmasın ki, terörün ateşine odun taşıyanlar bu ateşte yanıp giderler. Terörün azgın değirmenine su taşıyanlar bir kaşık suda boğulup giderler. Türkiye, Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkesi farklı kökenden 82 milyonun barış ve kardeşlik içinde yaşadığı bir ülkedir. İnşallah öyle kalmaya da devam edecektir.
EVLAT NÖBETİ, YENİ YILIN İLK GÜNÜNDE DE DEVAM ETTİ
Diyarbakır annelerinin 3 Eylül'de başlattığı oturma eylemi 121'inci gününe girdi. 5 yaşındaki kızı Asmin Nisa ile birlikte yeni yılda da evlat nöbetini sürdüren anne Süheyla Demir, "Emine Erdoğan'ın ziyaretinden çok mutlu olduk. Bizi daha da cesaretlendirdi, daha da güçlendik. Asmin'i kucağına alıp uzun süre ilgilendi. İnşallah Emine Hanımın ayağı bize uğurlu gelir. Evlatlarımız teker teker gelir. Verdiği mesajlarla bizi rahatlattı" dedi.