FETÖ üyeleri tarafından o dönemin hükümeti ve Başbakanı'na yönelik kumpasın düğmesine, 7 Şubat 2012'de basıldı. O tarihte, FETÖ mensubu savcılar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan da dahil 5 kişiyi, kapatılan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine ifadeye çağırdı. Bu adım, kumpası ortaya çıkardı.
Özel yetkili savcılıkta görev yapan örgüte mensup savcılar, 6 Mart 2012'de ''ihaleye fesat karıştırma'' suçundan soruşturma açtı. Soruşturmanın konusu özel yetkili savcılıkların baktığı bir alan olmamasına rağmen FETÖ, bu soruşturmayı tam hakimiyet kurduğu ve ''kurtarılmış bölge" olarak gördüğü özel yetkili savcılıkta sürdürdü.
Kanuna aykırı olarak başlanan bu soruşturmada, 25 Aralık 2013'e kadar birçok dinleme kararı verildi. Haklarında soruşturma yapılması kanunen izne tabi olan veya mümkün olmayan Başbakan, bakan ve üst düzey devlet idarecileri dolaylı olarak dinlemeye alınırken bunlar tape haline getirildi. Böylece bu kişiler, şüpheli olmadıkları dosyaya eklendi.
Böylece örgüt bu dosyayı kendi uhdesinde (özel yetkili) tutup başka bir savcı veya hakimin kontrolüne bırakmak istemeyerek uzun soluklu dinlemelerle kurduğu kumpasın taşlarını tek tek döşemeye başladı. Buradaki bazı dinleme kararları 24-25 kez uzatılırken, bazı kararlar sahte veya gerçek olmayan isimler adına alındı.
Söz konusu dosya, olması gerektiği alanda yani genel soruşturma savcılığında olsaydı, o tarih itibarıyla İstanbul'da var olan 40'a yakın sulh ceza mahkemesindeki 40 değişik hakim tarafından kontrolden geçilecekken özel yetkili savcılıkta olduğu için az sayıda hakim (3 görevli hakim) tarafından denetlendi. Sırayla nöbet tutan bu hakimlerin tamamı 15 Temmuz darbe girişiminden sonra meslekten ihraç edilip haklarında FETÖ'den dava açıldı.
Örgüt, soruşturma kapsamında dinlediği bazı iş insanları hakkında gözaltı ve mallarına el koyma kararı vermedi. Terör örgütünün bu dinlemeleri, iş insanları hakkında özel bilgileri toplayıp, ileride örgütün amacına yönelik kullanmak üzere yaptığı değerlendiriliyor.
Örgüte mensup polislerin, dinleme sırasında kendilerine yakın gördüklerini fark ettikleri kişileri dosyadan çıkarttıkları da 25 Aralık kumpas dosyasına yansıdı. Hatta bununla ilgili ifadesi alınan gizli tanık "Fatih", ''Fezlekeyi hazırlayan ekip, 'Bu iyi adam, bunu dosyada çıkartalım.' dedi." şeklinde beyanları da tutanaklara geçirildi.
- Örgüt elebaşından talimat
Terörle bağlantısı olmayan, "ihaleye fesat karıştırmak" suçundan yürütülen soruşturmada, FETÖ mensubu polislerce hazırlanan fezlekede, Yasin El Kadı'nın terör örgütü finansörü gibi gösterildiği, Başbakan ile MİT Müsteşarı'nın da bu şahısla irtibata geçtiği algısı yaratıldı.
Buna benzer, dosyadaki birçok hukuksuzlukla birlikte takvimler 15 Aralık 2013'ü gösterdiğinde, FETÖ firarisi olan ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra meslekten çıkarılan 25 Aralık dosyasına bakan savcı Muammer Akkaş, 14 kişinin daha bir ay süreyle dinlenilmesini talep etti.
Talebi değerlendiren, şu an FETÖ'den tutuklu yargılanan hakim Süleyman Karaçöl, dinleme ve diğer talepleri kabul etti.
FETÖ firarisi eski savcı Akkaş, polise bir talimat daha vererek, soruşturmanın sonlandırması ve fezlekenin tarafına gönderilmesi talimatını verdi. Savcı Akkaş'ın dinlemelerin sonlandırılmasını istediği gün Türkiye'nin gündemini sarsan 17 Aralık operasyonu haberleri geçiyordu.
FETÖ firarisi eski savcı Zekeriya Öz'ün koordinesinde yürütülen kumpas dosyasındaki bu gelişmenin akabinde, örgüt ikinci adımını atmak için harekete geçti. Bir soruşturmada aynı gün hem dinleme kararının uzatılmasını isteyip hem de soruşturmanın sonlandırılmasını istemek hayatın olağan akışına aykırı olduğu ortadayken bununla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada önemli detaylar elde edildi.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan FETÖ firarisi Hamza Tosun'un, 17 Aralık 2013'te Amerika'da yaşayan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yardımcısı ve Rumi formunun üyesi Sinan Dursun ile telefonda görüştüğü, Tosun'un bu görüşmeden sonra dinleme işlemlerine son verdiği ortaya çıktı.
ABD'den talimat alan eski savcı Akkaş, tamamlanmayan soruşturmayı apar topar operasyonel hale getirdi.
- ABD'ye kaçan FETÖ'cü Korkmaz: ''Nefes aldırmayacağız, tüm kabineyi buraya toplayacağız''
Fezlekede, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan "dönemin başbakanı" olarak bahsedildi.
25 Aralık dosyasına, polislerin kendi aralarında ''spark'' adlı programda yaptıkları yazışmalarda, ABD'ye kaçan firari FETÖ sanığı eski polis Hüseyin Korkmaz'ın, "Nefes aldırmayacağız, tüm kabineyi buraya toplayacağız." şeklinde ifadeleri de yansıdı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, 24 Aralık'ta dosyanın duyulması üzerine, operasyona hazırlanan FETÖ'cü savcı Akkaş'tan bilgi istedi. Akkaş, Başsavcının talimatına uymayarak 25 Aralık sabahı kumpas operasyonunun düğmesine bastı.
Operasyon, 17 Aralık kumpasının ardından açığa alınan FETÖ mensubu emniyet müdürlerinin yerine getirilen personel tarafından de gerçekleştirilmedi. Bunun üzerine gözaltı listesini jandarmaya gönderen Akkaş'ın bu talebi, İl Jandarma Komutanlığınca da karşılanmadı.
Talimatları yerine getirilmeyince FETÖ'nün medya mensuplarını kullanarak operasyon bilgilerini sızdıran eski savcı Muammer Akkaş, adliye önünde tarihte daha önce görülmemiş bir şekilde yasa dışı basın açıklaması yaptı.
- Operasyon olmayınca medyayı kullandılar
Aynı günün sabahında bazı gazetecilerin maillerine operasyon bilgileri, hazırlanmış haberler, fezlekeden detaylar gönderildi.
Hem örgüte müzahir basın yayın organlarında çalışanlar hem de örgüte mensup olduğu 15 Temmuz'dan sonra anlaşılan gazeteciler, Başbakan'ın yurt dışına kaçtığını öne sürerek, örgütün amacına hizmet eden algı faaliyeti yürüttü.
Örgüte mensup polisleri kahramanlaştırma çabalarına girişen FETÖ'cüler, kara propaganda amacıyla kurduğu sosyal medya hesaplarından yasa dışı elde edilen ses kayıtları, montajlanan tapeler ve gerçeği yansıtmayan sahte delillerle operasyonu hukuki bir kılıfa sokmak için her türlü kumpasa başvurdu.
- Dosyadan el çektirildi
Sonrasında yaşanan gelişmelerin ardından FETÖ firari sanığı Akkaş, 25 Aralık dosyasından el çektirilerek, Tekirdağ'a görevlendirildi ve ardından görevden uzaklaştırıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca atanan yeni savcılar, 25 Aralık kumpas soruşturmasında takipsizlik kararı verdi. Savcılık talimatıyla 25 Aralık dosyasında görev alan örgüt mensubu polislere yönelik 1 Eylül 2014'te operasyon düzenlendi.
Başsavcılıkça, 1 Ekim 2015'te 25 Aralık kumpas soruşturmasına ilişkin firari Fetullah Gülen, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz ile eski Emniyet Müdürü Yakub Saygılı'nın da aralarında bulunduğu 71 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
''25 Aralık kumpas soruşturması dosyasında da adliye içerisindeki örgüt üyeleriyle polis içerisindeki örgüt üyelerinin tam bir fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri, yolsuzluk soruşturması görünümünde, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve TBMM üyelerinin telefon trafiği takip edilmiş, konuşmaları kayıt altına alınmış, bu yolla büyük bir yolsuzluk olduğu kanaati uyandırılarak, devlete operasyon yapılmaya kalkışılmıştır. Bu dosyanın hedefinde asla yolsuzluklar olmamıştır.
25 Aralık dosyasının fezleke şekli ve içeriği itibarıyla bakanların çoğunu ve Başbakanı gözaltına alacakları açıkça anlaşılmıştır. Bu şekilde ülkeyi kaos ortamına sürükleyecek ve muhtemel bir iç savaşın manivelası görevini görerek kendilerini kullanan patronlarının istediği şekilde yönetilebilir bir Türkiye teslim edeceklerdi."
İddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek", "silahlı örgüt kurmak veya yönetmek" ve "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması, diğer sanıkların da benzer suçlardan çeşitli cezalara çarptırılması istendi.
- Mahkeme kararı
Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ/PDY'nin takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurarak darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla terör örgütü elebaşı firari Fetullah Gülen, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz ile eski Emniyet Müdürü Yakub Saygılı'nın da aralarında bulunduğu 71 sanıklı "25 Aralık darbeye teşebbüs" davasına ilişkin kararını 24 Aralık 2018'de verdi.
Mahkeme heyeti, sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Mahir Çakallı, Arif İbiş, Mustafa Demirhan, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner'in "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını kararlaştırdı.
Sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Arif İbiş, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner'i "özel hayatın gizliliği ihlal" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçlarından toplam 127 yıl 4 ay 15'er gün hapis cezasına çarptıran mahkeme, Mustafa Demirhan'ı da bu suçlardan toplam 131 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına mahkum etti.
Mahkeme, "terör örgütüne üye olmak" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçlarından sanıklar Sabri Kızılkaya, Hayrettin Can ve Cihan Kasak'ı toplam 43 yıl altışar ay, sanık Murat Kaya'yı da aynı suçtan 30 yıl hapse çarptırdı.
Sanık Ercan Taş'ı "terör örgütüne üye olmak", "görüntüleri gizlice ifşa etmek", "haberleşme gizliliğini ihlal" ve "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçlarından toplam 42 yıl 4 ay 15 gün hapisle cezalandıran mahkeme, sanıklar İsmail Arpacı ve Mehmet Sait Sevinç'i "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "resmi belgeyi bozma veya yok etme" suçlarından 16 yıl altışar ay hapse mahkum etti.
"Terör örgütüne üye olmak" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçlarından İsa Karayiğit'e 19 yıl 6 ay, Ufuk Sağdıç ve Şakir Parpar'a 15'er yıl hapis cezası veren mahkeme, bu suçlardan Mahmut Yavuz'u 15 yıl 4 ay 15 gün, Raif Bektaş ve Hüseyin Tokgöz'ü de 10 yıl altışar ay hapisle cezalandırdı.
Mahkeme heyeti, sanıklar Fatih Aydın, Mehmet Balı, Gürkan Tok, Turgay Dükenmez'i "terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6 ay hapisle cezalandırırken, sanık Emre Civan'ı "resmi belgeyi bozmak veya yok etmek" suçundan 6 yıl hapse, sanık Kamil Murat Adanır'ı da "terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme" suçundan 3 yıl 6 ay hapse mahkum etti.
- 6 firari sanığın dosyası ayrılmıştı
Mahkeme, 9 sanığın "terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etme" suçundan ayrı ayrı 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasını kararlaştırırken, başka suçtan tutuklu sanıklar Mahir Çakallı, İsmail Arpacı, Mehmet Sait Sevinç, Şakir Parpar, Yasin Topçu, Mehmet Akif Üner, Sabri Kızılkaya, Ufuk Sağdıç, Murat Kaya, Mahmut Yavuz ve İsa Karayiğit'in hükümle birlikte bu dosyadan tutuklanmasına hükmetti.
Firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz, eski Emniyet Müdürü Hamza Tosun ile Sinan Dursun, Engin Filiz ve Sinan Sağyalavaç'ın dosyasının tefrik edilmesine karar veren heyet, 24 sanığın tüm suçlardan beraatine hükmetti.
- "Askeri darbe ile benzerlik de göstermektedir"
Davanın gerekçeli kararında, şu değerlendirmelere yer verildi:
"25 Aralık'ta yapılmak istenen darbe, farklı olmakla birlikte askeri darbe ile benzerlik de göstermektedir. FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi sanıklar, Başbakan başta olmak üzere tüm bakanları, iş adamlarını ve bürokratları usulsüz dinlemek ve kayda almak suretiyle algı operasyonları sonucu itibarlarını zedelemek ve akabinde örgütün kendi yetiştirdiği hakim ve savcılarla polisin iş birliğini sağlayarak, askerin kendisine emanet edilen silahı kullanarak darbe yaptığı gibi sanıklar polis olduklarından dolayı kendilerine emanet edilen silahı ve yetkiyi kötüye kullanarak darbe teşebbüsünde bulunmuşlardır.
Askerin darbesinde yargı sonradan devreye girerken, bu defa yargı işin kurgusunda görev almıştır. Başbakanı ve bakanları gözaltına aldıklarında zaten darbe gerçekleşmiş, hükümet de değişmiş olacaktı. 25 Aralık seçilmiş meşru hükümete bir yargı darbesi girişimidir.
FETÖ/PDY'nin yargı teşkilatlanmasında yer alan dönemin cumhuriyet savcısı Muammer Akkaş'ın 25 Aralık günü çıkardığı arama ve gözaltı kararında 41 kişinin ismi geçmiştir. Bilal Erdoğan için gözaltı kararı olmamıştır, fakat bilgisine başvurulmak için ifadeye davet edileceği anlaşılmaktadır. 2012 yılında İnternet Andıcı dosyası kapsamında ifadesine başvurulmak için savcılığa davet edilen ve ardından tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a uygulanan plan, Bilal Erdoğan için de düşünülmüştür."
- İstinaf da onadı
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, 19 Aralık'ta "25 Aralık darbeye teşebbüs" davasına ilişkin yapılan istinaf başvuruları hakkında kararını açıkladı.
Ceza dairesinin dosya üzerinden yaptığı incelemenin ardından verdiği kararda, yerel mahkemenin hükmünde herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı belirtildi. İspat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu belirten ceza dairesi, istinaf başvurularının esastan reddine karar verdi.
Ceza dairesi, tutuklu 20 sanığın tutukluluk hallerinin devamına, tutuklu sanık İsa Karayiğit'in ise aldığı ceza miktarı ve tutuklulukta geçirdiği süreyi dikkate alarak tahliyesine hükmetti.