Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Yeri geldiği zaman otururuz, bütün heyetlerimizle beraber kapatılması gerekiyorsa İncirlik'i de kapatırız, kapatılması gerekiyorsa Kürecik'i de kapatırız. Bütün mesele, eğer karşımıza bizim yaptırımlar gibi tedbirlerin hayata geçirilmesi durumunda, biz de bunlara mütekabiliyet çerçevesinde gereken cevabı veririz. ABD'nin ilişkilerimizde tamiri mümkün olmayan adımlar atmaması her iki taraf için de çok önemlidir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Ofisi'nde gerçekleştirilen ATV-A Haber ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, ABD'nin İncirlik ve Kürecik'teki üslerine ilişkin söylediği sözler hatırlatılarak, bu konuda ne düşündüğünün sorulması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
"ABD iç siyasetindeki kamplaşmanın aleyhimize sonuçlar doğurduğunu, bazı çevrelerin Trump'ı zayıflatmak amacıyla ülkemizle ilgili gelişmeleri kendi çıkarları için suistimal ettiklerini üzüntüyle görmekteyiz. Benim şahsen Trump ile olan özel hukukum birçok şeyi değiştiremiyor. Çünkü karar verici tek başına Trump değil. Bu eylemler, müttefiklik ilişkilerimizin ruhuyla bağdaşmadığı gibi ABD yönetimi ile 17 Ekim tarihinde Suriye konusunda varılan mutabakata da aykırıdır.
Sayın Trump'a Washington ziyaretimizde de aktardığım gibi Türkiye-ABD ilişkilerinin ABD'nin kendi iç siyasi dinamikleri için harcanamayacak ölçüde değerli olduğunu düşündüğümü söyledim. Bu çerçevede ABD Kongresini, ilişkilerimizin özüyle ilgili olmayan meseleleri iç siyaset malzemesi yapmaya son vermeye, müttefiklik ve ortaklık ilişkilerimize yakışır şekilde hareket etmeye davet ediyoruz. Yönetimden beklentimiz ise ilişkilerimize daha fazla zarar verebilecek adımların önlenmesi için gerekli tedbirlerin bir an önce alınmasıdır. Türkiye meşru güvenlik kaygılarıyla bu harekatı gerçekleştirdi. Ulusal güvenliğimize doğrudan tehdit oluşturan terör örgütleriyle mücadele kararlılığımız tamdır. Yaptırım tehditlerinin ve baskı araçlarının bu kararlılığı değiştirmeyeceği ABD'li muhataplarımıza her fırsatta aktarılıyor."
Ermeni meselesiyle ilgili, ABD'deki yetkililerin konuyu tam olarak bilmediğini aktaran Erdoğan, "Sözde Ermeni soykırımı konusunda bunları bütün oradaki yetkililere anlattığımız zaman bazıları bakıyorum konuya hakim değiller. Biz, 1 milyonun üzerindeki belgeyi, şu anda Silahlı Kuvvetlerimizin elindeki belgeyi, orada arşivlerimizdeki belgeyi açıyoruz, 'Buyurun' diyoruz. Gelsin tarihçiler, hukukçular bunları incelesin. Peki Amerika'da var mı? Amerika'da sadece Harvard'da bir miktar bu tür belgeler olduğu söyleniyor, onlar da açsın. Bir miktar Fransa'da olduğu söyleniyor, onlar da açsın. Ermenistan'da var mı, yok. Bütün herkes bu tür arşivlerini açsınlar ve bu arşivler, kurulacak olan tarihçilerden oluşan heyetler tarafından incelensin. Hukukçular tarafından, arkeologlar tarafından incelensin. Ondan sonra gerekirse biz siyasetçiler devreye girelim. Çünkü bu karar siyasetçilerin vereceği bir karar değildir." ifadelerini kullandı.
Erdoğan: Sevr'in aslında ters yüz edilmesi var
- "HİÇBİR BELGE ORTAYA KOYAMAYANLARIN SÖYLEYECEK BİR SÖZÜ YOKTUR"
Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili belgelerin ve tarihçilerin araştırmalarının önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Öncelikle bu karar, tarihçilerin yapacağı inceleme, araştırma neticesinde, hukukçuların yapacağı inceleme, araştırma, arkeologların işte az önce orada (izletilen videoda) kemikleri gördük, kafataslarını gördük. İşte bütün bunlar belgeler, bunlar bizde var. Biz bunları gösteriyoruz, onlar da göstersin. Bütün bunlarla beraber yapılacak çalışmalar neticesinde siyasiler bunun kararını ondan sonra versinler. Ama burada hiçbir belge ortaya koyamayanların söyleyecek bir sözü yoktur. Ama biz belgelerle konuşuyoruz. Çıkıp karar almışlar, alsanız ne yazar? Bu aldığınız kararların bir kıymetiharbiyesi yok. Çünkü bu kararlarınız sizin tamamen siyasidir, hukuka uygun hiçbir yanı yok. Hukuka uygun yanı olmadığına göre, bunları bizim zaten kabul etmemiz de mümkün değil." diye konuştu.
Her sene nisan ayında aynı konunun konuşulup Amerika gündemine getirildiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kendileri de bize söylüyorlar aslında, diyorlar ki, 'Bu alınan kararın kıymetiharbiyesi yok' bizzat kendileri söylüyor, isimlerini vermeme gerek yok. Biz burada kararlı bir şekilde yürüyoruz. Onlar böyle bir hava oluşturmak suretiyle birilerini tatmin etmeye çalışıyorlar. 1915 olaylarının üzerinden 100 yıldan fazla bir süre geçmişken bugün neden Amerika Temsilciler Meclisinde ve Senatosunda bu tür kararlar alındığının cevabı açıktır. Bu sürekli her nisan ayında gündeme gelir, konuşulur, tartışılır. Ondan sonra da bir karar açıklanır, son anda bakarsınız, sözde soykırım değil ama kenarından köşesinden geçerek bir açıklama yaparlar. Bu defa işi daha sert bir tonda açıklayarak bunu kabul ettiklerini ifade ediyorlar. Sizin kabul etmeniz, bizim de sizin karşınızda çok daha farklı bazı parlamento kararlarıyla çıkmamızı getirir."
Erdoğan, "Farklı parlamento kararlarına yönelik bir hazırlık var mı?" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Niye olmasın. Bunlar bu tür şeyleri yaparlar da, herhalde biz de elimiz boş duracak değiliz. Çok açık net, rahatlıkla söyleyeyim, Amerika'da Kızılderililerle ilgili olarak bunu söylememek, konuşmamak mümkün mü? Kızılderililerin tarihi, Amerikalıların yüz karasıdır. Buna benzer Afrika'da yaşanan birçok şeyler var. 60 kadar ülke buna benzer kararlar almışlar. Ruanda'da Fransızların yaptığı katliamları bir kenara koymak mümkün mü? Cezayir'de Fransızların yaptığı katliamları bir kenara koymak mümkün mü? Senegal'de adadan köle ticareti yaparak ta Amerika'ya kadar hücrelerde günlerce beklettikten sonra köle ticareti yaptı bunlar. Aynı insanlar. Biz de ne yapacağız bütün bunların hepsini dünya kamuoyuna açıklayacağız. Bunların elimizde belgeleri var, arşivlerde belgeleri var. Bunlarla beraber biz savunmada değil, taarruzda olacağız. Batı'nın o tarihi ırkçılık ve sömürgecilik tarihi olduğunu ortaya koyacağız. Bunca katliam ve soykırım ortada duruyorken, bizim gibi övünülesi bir tarihi olan millete bunlar ses çıkaramazlar."
- "BU TÜR YAKLAŞIMLARI REVA GÖRMEK KARŞILIKSIZ KALACAK BİR ŞEY DEĞİLDİR"
"Kürecik ve İncirlik kapatılabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi bunların hepsi bizim tasarrufumuzda olan kararlardır. Böyle bir kararı vermemiz gerektiği anda bu kararı alma yetkisi bize aittir. Yeri geldiği zaman otururuz, bütün heyetlerimizle beraber kapatılması gerekiyorsa İncirlik'i de kapatırız, kapatılması gerekiyorsa Kürecik'i de kapatırız. Bütün mesele, eğer karşımıza bizim yaptırımlar gibi tedbirlerin hayata geçirilmesi durumunda, biz de bunlara mütekabiliyet çerçevesinde gereken cevabı veririz. ABD'nin ilişkilerimizde tamiri mümkün olmayan adımlar atmaması her iki taraf için de çok önemlidir.
Türkiye bir kabile devleti değildir. 780 bin kilometrekarelik ve 2 bin yılı aşkın bir tarihe sahip olan Türkiye'ye bu tür yaklaşımları reva görmek karşılıksız kalacak bir şey değildir. Bunun için de ne gerekiyorsa, mütekabiliyet esasına dayalı olarak biz bu adımları atarız. Kaldı ki biz sizinle stratejik ortağız. Biz senle NATO'da ortak değil miyiz? Beraberiz. NATO'da beraber olduğumuza göre, yok model ortak, yok stratejik ortak, yapılanlar ne? Bu stratejik ortaklığa yakışıyor mu? Nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz, bunların oturup düşünmesi lazım. Bunlar farklı hareket etmeye devam ederlerse bizim de tabii ki buna karşı vereceğimiz cevabımız var."
- "ORADAKİ AŞİRETLER BİZDEN YARDIM İSTİYORLAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Barış Pınarı Harekatı devam eder mi?" sorusu üzerine, ekranda gösterdiği harita üzerinden açıklama yaptı.
Barış Pınarı Harekatı'nda, özellikle Türkiye'yi çok ilgilendiren yeri harita üzerinden gösteren Erdoğan, "Tel Abyad ve Rasulayn 120 kilometredir, derinlik 32 kilometredir. Bu alanda şu an bizim kontrolümüz var. Fakat Irak sınırı Malikiye denilen buradan, batı ucuna kadar 444 kilometre. Bütün bu alanda, bir kısmında Rusya ile bir kısmında ise Amerika ile yaptığımız anlaşmalar var. Bunlar 150 saat, 120 saat şeklinde anlaşmayı yaptık. Ama maalesef ne Amerika ne de Rusya buradaki terör örgütü YPG/PYD'yi buralardan çıkaramadılar. Halbuki bize verdikleri söz öyleydi. Tabii çıkartamayınca iş başa düşüyor, yapmamız gerekenler var. O zaman ne yapıyoruz, göbeğimiz biz kendimiz keseceğiz. Mesela bize kalktılar dediler ki, 'Münbiç'ten 90 günde biz bütün teröristleri çıkaracağız.' Çıkartamadılar. Hala orada bu terör örgütleri var. Oradaki aşiretler sürekli bizden yardım istiyorlar." diye konuştu.
Deyrizor'da petrol kuyuları olduğunu belirten Erdoğan, "Ama bu Deyrizor'un petrol kuyularını, buraları YPG/PYD terör örgütleri buranın petrolünü alıp, çok ilginç bir şey söyleyeceğim size, rejime sattılar. Bunların petrolünün kalitesi de yok. Çok daha ilginci şimdi, Kamışlı'da da petrol var. Oranın petrolünü de Rusya ile rejim, Deyrizor'u Amerika ile az önce ifade ettiğim YPG/PYD onlar beraber şu anda. Hani sayın Trump'un 'Petrolü çok severim.' dediği olay var ya, bu şekilde devam ediyor." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin derdinin petrol olmadığını hatırlatan Erdoğan, asıl meselenin orada yaşayan insanların huzurunun nasıl sağlanacağı olduğunu söyledi.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Mesela ben teklifte bulundum. Dedim ki, 'Gelin Deyrizor'dan ve Kamışlı'dan çıkan petrolün satışını yapalım ama buradan hep güvenli bölge diyorsunuz, güvenli bölgeyi buradan elde edeceğimiz gelirle inşa edelim.' Biz bu işin müteahhitliğini yaparız. Parasal kaynağını da buradan elde ediyorsak, biz plan, proje çalışmalarını yaptık. Bu plan, proje üzerinden buraları sıfırdan inşa edelim. Şu anda mültecileri bu güvenli bölgeye yerleştirelim. Buranın güvenlik noktasında da Sayın Trump, ondan önce de Sayın Obama 'Biz bunların güvenliğini sağlarız.' diyorlardı. Şu anda aynı görevi biz de kısmen üstleniriz. Özellikle Batı tarafında Rusya ile bir iş birliğine girebiliriz.
Bu güvenliği hallettikten sonra bizde şu anda toplamda 4 milyon insan var. Bu 4 milyon insanın 350 bini Kürt, bunun dışında yaklaşık 3,5 milyonu Arap. 150 civarında da Arami, Keldani, Ezidi var. Bunların hepsini kendi topraklarına, kendi evlerine yerleştirelim. İnanın hiçbir ses çıkmıyor. 'Petrolü çok severim.' tamam da bu insanları niye sevmiyorsunuz. Gelin buraların gelirini alalım, şu bölgede inşa edeceğimiz yeni şehirlerde kullanalım. Bunu ben 30'a yakın lidere anlattım, kendilerine hazırladığımız kitapları verdim. Hepsinde güvenli bölge haritalarıyla var. Orada yapacağımız konutlar, ibadethaneler, valilik binaları, kaymakamlık binaları, altyapıları, üstyapısı, hepsini kapsayan şekilde verdik. Ama bir cevap yok. Çünkü dert başka."