Başkan Recep Tayyip Erdoğan, dün İslam İşbirliği Teşkilatı (İİÜ) Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı'na katıldı. Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi:
MUAZZAM BEŞERİ KAYNAK: Müslümanlar olarak 1.7 milyar gibi muazzam bir beşeri kaynağa sahibiz. Şu an dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 24'ü İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin vatandaşlarından oluşuyor. Nüfus yanında, doğal kaynakları ve stratejik konumuyla da İslam ülkeleri gerçekten büyük bir potansiyel barındırıyor.
TİCARETİN MERKEZİ: Bugün dünya petrol üretiminin yüzde 65'i, doğalgaz üretiminin yüzde 55'i, doğal kauçuk üretiminin yüzde 70'i, bilinen uranyum yataklarının yüzde 40'ı İslam ülkelerindedir. Ayrıca hurmanın yüzde 93'ü, Hindistan cevizinin yüzde 35'i, buğdayın yüzde 15'i, pirincin yüzde 17'si, baharatın yüzde 39'u da yine Müslümanlar tarafından üretiliyor. İslam ülkeleri, coğrafi olarak dünya ticaret yollarının tam merkezinde yer alıyor. Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Akdeniz'i Hint Okyanusu'na bağlayan Süveyş Kanalı, Basra Körfezi'ni Hint Okyanusu'na bağlayan Hürmüz Boğazı stratejik bağlantı noktalarından sadece birkaçıdır.
FAKİR KALMAZ: Ancak tüm bu imkanlara rağmen İslam ülkelerinin dünya ekonomisindeki toplam payı yüzde 10'u dahi bulmuyor. Çok daha vahimi İslam İşbirliği Teşkilatı nüfusunun yüzde 21'i, yani 350 milyon kardeşimiz aşırı yoksulluk şartlarında hayata tutunmaya çalışıyor. Milli gelir ve gelişmişlik seviyesi açısından da ülkelerimiz arasında çok ciddi uçurumlar olduğunu görüyoruz. En zengin İslam ülkesi ile en yoksulu arasındaki gelir farkı 200 katı aşıyor. Demek ki Müslümanlar kendi aralarında zekât müessesesini de çalıştırmıyor. Sadece Müslümanlar kendi aralarında zekâtı verecek olsa, İslam ülkelerinde fakir kalmaz fakir. Coğrafyamızın bir yanı lüks ve şatafat içinde yaşarken, diğer tarafında açlık, kıtlık ve fakirlik hüküm sürüyor.
KAZAN-KAZAN: Ben bir dost olarak belki acı söylüyorum ama gerçeği söylüyorum. Rabbimizin bizlere bahşettiği onca imkana, zenginliğe rağmen; neden ticarette, gelir adaletinde, yatırımlarda, dış politikada hak ettiğimiz konumda olmadığımız üzerinde hassasiyetle düşünmemiz gerekiyor. Kazan-kazan temelinde işbirliğimizi genişletmenin, çeşitlendirmenin, ortak projelerle ticaretimizi artırmanın yollarını aramalıyız.
SABOTAJA RAĞMEN: Türkiye son 17 senede ekonomi ve doğrudan yatırımlar bakımından büyük bir başarı hikayesi yazmıştır. Küresel ve bölgesel zorluğa, hatta geçen yıl ekonomimizi hedef alan sabotaj girişimlerine rağmen istikrarlı bir şekilde yolumuza devam ettik. 2002-2018 yılları arasında ortalama yüzde 5.5 oranında büyüme kaydederek, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olduk. En çok turist çeken 6'ncı ülke konumuna geldik. Bu sene 50 milyonu aşkın turisti misafir etmeyi bekliyoruz.
İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ'Nİ FAALİYETE GEÇİRECEĞİZ
Türkiye olarak, 3 yıllık Zirve Dönem Başkanlığımız sırasında bu konuda gerçekten yoğun çaba harcadık. Özellikle İslam ülkeleri arasındaki karşılıklı ticaret ve yatırım imkanlarının artırılması ile yasal prosedürlerin sebep olduğu engellerin ve tıkanıklıkların aşılması için gayret sarf ettik. Sadece sorunlarımızın tespitine odaklanmadık, aynı zamanda çözüm önerileri de ürettik, hepsinden önemlisi bunları hayata geçirdik. İstanbul'da 2016'da yaptığım çağrı doğrultusunda, teşkilat üyesi ülkeler arasındaki ticari ve yatırım uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak için İstanbul Tahkim Merkezi'nin kuruluş prosedürlerini tamamladık. İnşallah bu sene içerisinde Tahkim Merkezini faaliyete geçireceğiz. İslam Ticaret Sanayi ve Tarım Odaları'nı yeniden yapılandırma sürecinin de kısa sürede başarıyla sonuçlanmasını temenni ediyorum.