'TÜRK ASKERİ LİBYA'YA GİDER Mİ?'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türk askeri Libya'ya gider mi?" şeklindeki soruya, "Libya isterse Türkiye bunun kararını kendisi verir, kimseden izin almayız. Türkiye dışına asker gönderilmesi bakımından atılması gereken adımlarımız var. Libya'ya her türlü desteği vermeye hazırız" dedi.
'LİBYA DESTEK İSTERSE KİMSEDEN İZİN ALMAYIZ'
Libya isterse Türkiye bunun kararını kendisi verir, kimseden izin almayız. Türkiye dışına asker gönderilmesi koşullar bakımından atılması gereken adımlarımız var. Libya'ya her türlü desteği vermeye hazırız.
'PUTİN İLE GÖRÜŞECEĞİM'
Sayın Putin ile bir görüşme talebim var. Önümüzdeki ayın 8'inde Türkiye'de olacak. Ondan önce bu görüşmemizi yapalım. Çünkü Hafter konusu istiyorum ki Rusya ile münasebetlerde yeni bir Suriye doğurmasın. Ocaktaki görüşme ayrı, TürkAkım projesinin açılışını yapacağız. Putin ile Libya ve Hafter konusuyla ilgili telefonda görüşeceğim.
'HAKLARIMIZIN KORUNMASINA DEVAM EDECEĞİZ'
"Bu anlaşma Türkiye-Libya arasındaki deniz yetki alanlarının sınırlarını belirlemiş oldu" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ortak arama tarama faaliyeti yapabilir. Kıta sahanlığı haklarımızın korunmasına devam edeceğiz. Hem kendi haklarımızı hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) haklarını korumaya devam edeceğiz. Eskiden biz böyle sondaj için bir gemi alalım, bırakın kiralamaya muktedir değildik. Şimdi bizim kendimize ait gemilerimiz var. Tüm kıydaş ülkelerle müzakerelere hazırız. Bizim barışçıl biz çözüme destek veren tutumumuz değişmedi, aynı yerdeyiz. Beraber bu çalışmaları yürütebiliriz. Bizim derdimiz düşman kazanmak değil. Muhtıra Rum-Yunan ikilisinin Türkiye'yi Akdeniz'de çevreleme, yalnızlaştırma girişimlerine güçlü bir cevap niteliğindedir" ifadelerini kullandı.
TARİHİ ANLAŞMANIN HUHUKİ VE STRATEJİK BOYUTLARI
Son çeyrek yüzyılda sondaj teknolojilerindeki ilerlemeye bağlı olarak Doğu Akdeniz'de hidrokarbon enerji kaynaklarının keşif ve üretim faaliyetlerin artması, uluslararası hukuk açısından kıyıdaş devletler arasında deniz yetki alanlarının tespiti ve sınırlandırılması sorunlarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları geniş anlamda ele alındığında, karasuları bağlamında dikkat çekici bir anlaşmazlık olmamasına karşın, esas meselenin kıta sahanlıklarının ve münhasır ekonomik bölge (MEB) alanlarının tespitinde cereyan ettiği görülüyor.
Hukuk tekniği bağlamından "deniz yetki alanı ilanı", bir diğer komşu devletle bağlantısı olmayan bir deniz alanında, kıyı devletinin karasuları, bitişik bölge veya MEB'inin dış sınırının tek taraflı olarak ilanıdır. Buna mukabil "deniz yetki alanı sınırlandırılması" ise iki veya daha fazla devletin, sahip oldukları ya da ilan ettikleri deniz yetki alanlarının, diğer sahildar devletin deniz yetki alanları ile çakıştığı bölgedeki deniz alanının bir anlaşma ile sınırlandırılmasıdır.
HUKUKSUZ SİYASAL GİRİŞİMLERİN ÇÖKMESİNE NEDEN OLDU
Bölgedeki doğal gaz rezervlerinin 122 trilyon metreküp olduğu tahmin ediliyor. İsrail ve Mısır'ın gaz üretimlerine ilaveten GKRY'nin sondaj faaliyetleri, bölgede stratejik güvenlik kavramını ön plana çıkarırken, Kıbrıs adası bölge dışı ülkeler için cezbedici bir statüye yükselmiştir. Tam bu noktada, Türkiye-Libya anlaşması bölgede kurgulanan uluslararası hukuka aykırı siyasal içerikli girişimlerin çökmesine neden olmuştur.
TRABLUS'A SALDIRI SON ANDA ENGELLENMİŞTİ
UMH'ya bağlı birliklerin sözcüsü Muhammed Kanunu, yaptığı yazılı açıklamada, General Halife Hafter'i destekleyen yabancı güçlere işaret ederek birkaç gün önce çok uluslu güçlerin cuma günü Trablus'a girmeyi planladığını ve planlarını "Cuma Zaferi" olarak adlandırdıkları yönünde bilgi aldıklarını ifade etti.
'BAŞARISIZILIĞA UĞRATTIK'
Bu bilgileri ciddiyetle ele aldıklarını, profesyonel ve asgari askeri çaba ile saldırıyı başarısızlığa uğrattıklarını belirten Kanunu, silahlı saldırganları dar bir alanda kıstırdıklarını ve bu "hayalperestler" atağa geçmeden planlarını boşa çıkardıklarını vurguladı.
Kanunu, birliklerinin, dün ve bugün mevzilerin çoğunda taktiksel görevlerini yerine getirdiği, kendilerine verilen tüm görevleri profesyonelce ifa ettiği ve herhangi bir can kaybının yaşanmadığını kaydetti.