NATO'nun 70. yılını kutladığımız Liderler Zirvesini başarıyla tamamlamış bulunuyoruz. Zirvede NATO'nun gündeminde olan stratejik konuları etraflıca ele alma fırsatını bulduk. Terörle mücadele, mülteci krizi, külfet paylaşımı, siber ve hibrit tehditler, ittifak dayanışmasının güçlendirilmesi, ayrıca Rusya ve Çin ile ilişkiler gündemdeki ana konu başlıklarıydı.
"NATO ÜLKELERİ ARASINDA TEKİZ"
"PEK ÇOK TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI TEK BAŞIMIZA MÜCADELE EDİYORUZ"
NATO'nun gücü, müttefikler arasındaki birlik ve dayanışmadan kaynaklanıyor. Bu noktada ittifakın bütün üyelerinin güvenlik kaygılarını ve tehditlerini dikkate alması esas ilke olarak göz önünde bulunuyor. Zira bu küreselleşme çağında hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz güvende olamayız. Biz NATO üyesi olarak PKK/YPG, DEAŞ ve FETÖ başta olmak üzere pek çok terör örgütüne karşı mücadele eden tek NATO üyesiyiz. Bunu da konuşmamda özellikle vurguladım.
"TÜRKİYE'NİN KAYGILARINI DİKKATE ALMAK ZORUNDALAR"
Fakat bazı dostların bir taraftan terörle mücadeleyi öne çıkartırken diğer taraftan bu terör grupları ile el ele olduklarını da üzülerek görüyoruz. Biz nasıl ittifakın güvenlik tehditlerini ciddiye alıyorsak bütün müttefiklerin de bizim güvenlik kaygılarımızı ciddiye alması gerekir. Bunun üzerinde durduk. Biz müttefik olmadan bu dayanışmanın gerçekleşemeyeceğini de ortaya koyuyoruz. Müttefik olmanın gereği budur. Bunun üzerinde tüm ortakların durması gerekir. Bu konuları hem zirve oturumunda hem de ikili görüşmelerde dile getirdik.
HALA BİZE "NE ZAMAN ÇIKACAKSINIZ?" DİYE SORUYORLAR
Biliyorsunuz Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa olarak bir de Dörtlü Zirve gerçekleştirdik. Bu Dörtlü Zirvede de bu konuların yanı sıra özellikle Suriye'deki Barış Pınarı Harekatı'nı etraflıca ele aldık. Burada kendilerine hazırlamış olduğum belgeleri, bilgileri takdim ettim. Bunun daha da ötesinde üzerinde durdukları bir konu var; "buradan ne zaman çıkacaksınız?"
Biz de kendilerine "Peki sizin burada ne işiniz var?" diye soruyoruz. "Sınırınız mı var burada?" Yok. "Peki size karşı taciz mi var?" Yok. "Taarruz mu var?" Yok. "Peki, ne işiniz var burada?" Bizim burada 911 kilometre sınırımız var. Tacizse bize, taarruzsa bize... Bizler şehitler veriyoruz. "Sizin herhangi bir can kaybınız, yaralınız var mı?" Yok.
"ÇIKMAYACAĞIZ"
Peki burada ne işiniz var?" "Bize bu soruyu sorma hakkını nereden elde ediyorsunuz?" "Bakın" dedim, "Çok açık ve net söylüyorum; Tel Abyad ve Resul Ayn'da -malum buranın uzunluğu 120 kilometre, derinliği 32 kilometre- belirlenen o barışı tesis etmeden buraları terk etmemiz mümkün değil. Çünkü biz buraya bir barış için girdik ve bu barışı burada tesis edeceğiz. Peki bunların güvenliği ne olacak? O da yine bizim sorumluluğumuzda. Eğer sizler de burada rol alırsanız beraberce buranın lojistiği olarak bu güvenliği de tesis ederiz." Daha önce bunu Sayın Obama ile de konuştuk. Diğer koalisyon güçleriyle konuştuk. "Hatta siz hava destekli lojistiği sağlayın, güvenliği sağlayın, biz burada DEAŞ'a karşı da diğer terör örgütlerine karşı da bu mücadeleyi veririz" dedik.
"DEAŞ'I BİTİRDİK" DİYORLAR KOCA BİR YALAN
DEAŞ'I YOK ETTİĞİNİZ FALAN YOK. DEAŞ YİNE BULUNDUĞU YERLERDE...
Ayrıca şunu da söyledik; "Bizim üzüntümüz şudur ki siz maalesef terör örgütü YPG-PYD ile berabersiniz ve 'Bunlarla DEAŞ'ı yok ettik' diyorsunuz. Kusura bakmayın DEAŞ'ı yok ettiğiniz falan yok. DEAŞ yine bulunduğu yerlerde. Biz ispatlı konuşuyoruz. El-Bab'da 3 bini aşkın DEAŞ'lıyı biz daha ilk harekatta, Fırat Kalkanı Operasyonunda etkisiz hale getirdik. Ondan sonra gerek Afrin'de gerek buralarda yaptığımız operasyonlarda binlerce DEAŞ'lıyı etkisiz hale getirdik. Şu anda bizim cezaevlerimizde DEAŞ'lılar var. Hala toplamaya devam ediyoruz. 7 bini aşkın DEAŞ'lıyı biz derdest ettik. Ülkelerine geri gönderiyoruz. Hala girmeye çalışanlara da kapılarımız kapalı." Bakın Bağdadi'nin öldürülmesiyle ilgili övünüyorlar. "Biz de Bağdadi'nin en yakınlarını yakaladık. Bunlar şimdi bizim geri gönderme merkezlerimizde bulunuyor. Biz bu noktadayız. Siz bunları hiç masaya yatırmıyorsunuz." dedik.
"Diğer taraftan da şunu söylüyorsunuz; 'Türkiye'ye teşekkür ederiz. Şu anda kendilerinde 4 milyona yakın mülteci var.' Benim her zaman söylediğim güzel bir nüktedir biliyorsunuz; 'Siz hep bal diyorsunuz ama ağız tatlanmıyor.' Avrupa Birliği olarak verilen bir söz vardı. İki partide 3+3 milyar avro destek verilecekti. Bu da bizim milli bütçemize değil. STK'lar vasıtasıyla Kızılay, AFAD gibi kuruluşlarımıza. Peki bunlar geldi mi? Hayır. Sadece 3 milyar avro geldi, orada kesildi." diye ifade ettik.
Başkan Erdoğan Londra'daki NATO zirvesini Türk gazetecilere değerlendirdi
YUNAN BAŞBAKANA SÖYLEDİM: GÖÇ KORKUN VARSA AB'Yİ SIKIŞTIR
Yunanistan Başbakanı Miçotakis'le de bunu konuştuk. "Sen göçten yana sıkıntılarım var diyorsun, ben ne yapabilirim diyorsun. İlk etapta bunu yapman lazım. AB üyesisin. Bu konu ile ilgili gayretlerini ortaya koy ve sen AB ülkelerini sıkıştır." diyerek bu konuyu onunla da işledik.
ATV Ankara Temsilcisi Bursalı 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok önemli uyarıları oldu'