İş büyüdü.
Önce basının ikinci küme elemanları arasında bir heyecan dalgası yarattı.
Sonra usta kalemler de topa girdiler.
Bu rezil operasyonun "Muharrem İnce'nin önünü kesmek" amacıyla tezgahlandığı o kadar belliydi ki...
"İnce'yi Erdoğan destekliyor" şeklinde dangalakça bir yalanı yayabilmek için... "Cumhurbaşkanı CHP'nin iç işlerine karışıyor" havasını uyandırabilmek için...
Kaçış yolları da açık bırakılmış, olaya "duyum" süsü verilmişti.
Üstelik "gazeteci haber kaynağını açıklamaz" düsturunun ardına sığınılmıştı.
Attığının da nasıl olsa izi kalırdı...
Bu arada, o ikinci küme, Metin Feyzioğlu'ndan Tuncay Özkan'a kadar birçok alakasız isim üzerinde "spekülasyon" da yaptı. İyi kötü ekmek çıkmıştı...
Kimileri de konuya "level atlatıp" iddia sahibinin iktidar mahfilleri tarafından "işletilmiş" olabileceğini ileri sürdüler. Bu görüşe göre olay hem CHP yönetimini hem de faşist gazeteyi "madara etmek" amacıyla uydurulmuştu.
Ama iddia sahibini madara etmeye gerek yoktu, eski marifetleriyle zaten o mevkideydi.
İddia sahibi önce direndi, sonunda İnce ismini açıkladı ve özür diledi.
Eee? Karadenizli vatandaşın ağzıyla söylersek sonunda "n'oooldii?"