İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin CHP'li yönetimi, akıl dışı uygulamaları ve işçi kıyımına her geçen gün yenilerini ekliyor. İştirakleriyle birlikte İBB'den yaklaşık 7000 kişiyi gerekçesiz olarak işten çıkaran Ekrem İmamoğlu, geçtiğimiz günlerde İstanbul için çok önemli hizmetlerden biri olacak olan Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi projesini de 'temel atmama töreni' ile iptal etmişti. Bununla da yetinmeyen CHP'li İBB, bünyesindeki Atatürk Kitaplığı'nın Müdürü Ramazan Minder'i görevinden alarak Avrupa Yakası Mezarlıklar Şube Müdürlüğü'ne "bilgisayar işletmeni" yaptı. Çevresinde işine olan sevgisi ve başarısıyla bilinen Minder'e reva görülen bu haksızlığa ilk olarak Murat Bardakçı'dan tepki geldi. Bardakçı, CHP'li İBB yönetiminin bu tavrını 'Binlerce nadir kitabı kaybolmaktan kurtaran, İstanbul'un en başarılı kütüphane müdürünü Mezarlıklar Müdürlüğü'ne bilgisayarcı yaptılar' sözleriyle eleştirdi. Atatürk Kitaplığı'nın eski Müdürü Ramazan Minder, yıllardır başarıyla sürdürdüğü görevinden haksız yere adeta sürgün edilişini değerlendirdi.
AYRIM GÖZETMEDİK, HER YAYINI ARŞİVLEDİK
Milat gazetesinde yer alan habere göre, 1995 yılında şef olarak işe başladığı Atatürk Kitaplığı'nda 2011'de müdür olan Ramazan Minder, "1995'te göreve başladığımda bu müdürlükte sadece rafları yarı yarıya boş olan Atatürk Kitaplığı ve Kadın Eserleri Kütüphanesi vardı. Erdoğan göreve geldiğinde İstanbul'a çağ atlattı. Onun belediye başkanlığı döneminde kütüphane dijitalleşti. Eskiden kütüphanenin arşivinde sağcı ve İslamcı gazete, dergi koleksiyonları yoktu. Biz ise her kesimden yayını ayrım yapmadan arşivledik. Bütün görüşlerden ve yayınevlerinden kitaplar topladık. Şu an kütüphane tamamen kitap dolu. Türkiye'nin kütüphanecilikte amiral gemisi Atatürk Kitaplığı'dır" dedi.
ÇOK DEĞERLİ ESERLERİ KAZANDIRDIK
İstanbul Üniversitesi'nin Kemal Alemdaroğlu döneminde seminer kütüphanelerini kapattığı için değerli eserlerin çöpe, SEKA'ya ve sahaflara gittiğini vurgulayan Minder, "Biz bu kitapların çoğunu satın aldık. İçlerinde 'Kütüphane-i Hümayun' ve 'Darul Fünun' kitapları mevcuttu. Kütüphanemize yurt dışından da el yazması Osmanlıca binlerce eser kazandırdık. Son 5 yılda 270 bin nadir eseri Atatürk Kitaplığı bünyesine kattık. En eski evrakımız 700 yıllık Sultan Orhan'a dönemine ait bir vakfiyedir. Sadece bu kadarla kalmadı; tasnifleyip, dijitalleştirdik. Web sayfamız ücretsiz olarak bütün dünyaya açık" diye konuştu.
BAŞARIMI GÖRMEZDEN GELDİLER
CHP'nin seçim öncesi kimseyi işten çıkarmayacağını ve liyakate önem verecekleri vaadinde bulunduğu halde sözünü tutmadığını kaydeden Minder, "Belediye iştiraklerinden genel müdür, genel müdür yardımcısı, birim müdürü ve birim şefi düzeyinde binlerce kişinin iş akdinin feshedildiğini ve işten atıldıklarını gördük. Belediyemizde daire başkanı, müdür, müdür yardımcılarının kadrolarının alınıp başka yerlere verildiğini gördük. Ehliyet ve liyakat konusunda verilen sözler yerine gelmedi. İnsanlar mağdur oldu, aile sahibi çalışanlar işsiz kaldı. Ben müdür kadrosundaydım. Özlük haklarımı korumadılar, kadro karşılığımı göstermediler, düz bir eleman yaptılar. Ben alın terimle, sınavla, çalışkanlığımla şef oldum, müdür oldum. Buna rağmen haklarımı gasp ettiler. Beni buradan yolsuzluk ya da iş bilmezlik yüzünden almadılar. Sırf eski yönetimde göreve geldiğim için Atatürk Kitaplığı Müdürlüğü'nden aldılar. Oysa ben kimsenin mezhebine, görüşüne, siyasi duruşuna bakmadım, bakmam. İş ahlakı ve çalışmasına bakarım. Nitekim de bu şekilde yaptım. Bu yüzden görevimden ayrılırken CHP görüşlü arkadaşlarım bile ağladı" ifadelerini kullandı.
GEZİ KALKIŞMASI DÖNEMİNDE HAKARET YAĞDIRDILAR
CHP ile alakalı sosyal medya paylaşımlarından ötürü aldığı eleştirilere de açıklık getiren Minder sözlerini şöyle noktaladı: "Gezi döneminde kitaplığımız açısından ciddi endişeler yaşadık. Gezi olayları sırasında arabamı ancak oldukça uzağa park edebilerek Atatürk Kitaplığı'na sabah 7'de yürüyerek geliyordum. Yolda duvarlara, iş yeri kepenklerine Cumhurbaşkanımız ve eşine, Müslümanlara ithafen yazılmış hakaret ve küfürleri görerek geliyordum. Hemen Gezi parkının yanında yakılan İETT otobüslerinin üzerinde elinde içki şişeleriyle dans eden maskeli insanları görüyor ve 'acaba sırf AK Partili belediyeye ait diye kitaplığımıza da saldırıp yağma ederler mi' korkusu duyuyorduk. Bu olayların içinde FETÖ de vardı. Bu bir darbe girişimiydi. Devamını da 15 Temmuz'da tekrar denediler. İşte bu Gezi denen hadise sırasında yazdığım sosyal medya paylaşımlarıdır. O ruh haliyle yazmıştım."