Genç kızların mesleki eğitim kazanmalarını sağlamak amacıyla 1945'te kurulan Olgunlaşma Enstitüleri'nin 74. yıldönümü dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Olgunlaşma Enstitülerinin Dönüşüm Toplantısı ve Sergi Açılışı programı düzenlendi. Programa Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Esra Albayrak ve davetliler katıldı. Tophane-i Amire binasında düzenlenen programda konuşan Emine Erdoğan şunları söyledi:
Olgunlaşma Enstitüleri'nin kurulma misyonunun, adeta milli bir dava olarak ele alındığını biliyoruz. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, milli kimliğin oluşturulması en çok, yerel ürünlerin korunması, milli sanayinin canlandırılması ve bilhassa kadınların ekonominin üreticileri olmaları sayesinde sağlandı. 1950'lerde küreselleşmenin ayak seslerinin duyulmaya başlamasıyla, Olgunlaşma Enstitüleri, kültürel kalkan oldu. Şimdi kuvvetli bir silkinmeyle ve yeni bir vizyonla kültürümüze sahip çıkma hareketini kaldığı yerden devam ettireceğiz. Olgunlaşma Enstitülerimiz, Anadolu'ya has kumaş ve desen çeşitlerinin izinin sürüldüğü, kültürün muhafaza edildiği birer üs haline gelecek. Başaracaklarımız, yalnızca kendi sınırlarımız içinde kalmayacak. İnanıyorum ki, yenilikçi bir anlayışla ele alacağımız geleneğimiz, sadece bize değil, tüm dünyaya tasarım alanında yeni tecrübeler katacak.
Olgunlaşma Enstitüleri'nin parlak günlerine dönmesi için başlattığımız bu süreçte, ülkemizin yetiştirdiği zanaatkarlarımıza, tasarımcılarımıza seslenmek istiyorum. Gelin, enstitülerimizle birlikte yeni çalışmalara imza atalım. Sizin gücünüze inanıyorum! Geleneği, modern tasarımın bakış açışıyla yorumlayalım ve gençlerimize el verelim. Bir yandan el sanatlarımızı unutuldukları sandıklardan çıkaralım. Bir yandan da, usta çırak geleneğini yaşatalım. Dünyayı, etiketinde "Türk Malıdır" yazan tasarımlarımızla tanıştıralım. El sanatlarını ekonomiyi büyütecek yeni bir değer olarak görmeliyiz. Turizm gelirleri içinde en büyük payı, el sanatlarımız oluştursun.
İçine ruh üflenmiş, evladiyelik diye tabir ettiğimiz ürünler ortaya koyalım. Ama bunu en rafine şekliyle yapalım. Sadelik, en yüksek gelişmişlik düzeyidir! Yaşam kültürümüzden, el sanatlarımıza birçok alanda niş pazarlar oluşturabiliriz. Dünyada farklı ve otantik olana büyük bir açlık ve ihtiyaç var. İnsanlar birbirinin aynı ürünlerden ziyade, bir hikayeyi taşıyan kişisel ürünlere yönelmiş durumda. Biz yeni bir ruh, anlayış ve vizyonla, enstitülerimizi sadece eski parlak günlerine kavuşturmayı değil, çok daha iyi bir noktaya götürmeyi hedefliyoruz. Olgunlaşma Enstitüleri, milli değerleri gün ışığına çıkarma misyonuyla, coğrafi işaretlerin bir taşıyıcısı haline gelecek inşallah.
Kültür ve Turizm Bakanımız ve Ticaret Bakanımıza bir teklifte bulunmak istiyorum. Gelin, Tarsus gemisini bir kez daha denizlere açalım. Cumhuriyetimizin 100. yılında,, olgunlaşmanın yeni ruhu ve tasarımlarını, Tarsus gemisine yükleyerek, Akdeniz limanlarında sergiler düzenleyelim. Türk İğnesinin Mucizesini yeniden ispat edeceğimize inanıyorum.
Yeryüzü bir kültür ve sanat kataloğudur
Şimdi Halit Kıvanç desem aklınıza önce sesi gelecek. Adeta zamanda bir yolculuğa çıkacak ve geçmiş günleri tebessümle yad edeceksiniz. Onun sesiyle özdeşleşmiş Olgunlaşma Enstitüsü defilelerinin yarattığı heyecanı hatırlayacaksınız. Ya da size Tarsus gemisi desem kültür mirasımızı üzerine yükleyip limandan ayrıldığı 1953 senesine gideceksiniz. İlki, 1945'te Beyoğlu'nda kurulan Olgunlaşma Enstitüleri'nin yakaladığı başarıyı, belki de en güzel 'Türk İğnesinin Mucizesi' diyerek özetleyebiliriz. Yeryüzü, sınırsız harikaları seyre daldığımız bir kültür ve sanat kataloğudur. Bu kataloğun sayfalarında seyahate çıkmak, farklılıklarla buluşmak, yaşama büyük anlamlar katar. Global markalar, yerel kültürel zenginlikleri silikleştiriyor. Dünyanın neresine gitsek aynı mekanları, aynı tasarımları, kısacası tek anlayışın coğrafi dağılımını görüyoruz.